İnsan Psikolojisinin Ne Kadar İlginç Çalıştığını Gösteren Düşündürücü Psikoloji Deneyleri

Bilim insanlarının yıllardır üzerinde düşündüğü ve deneyler yaptığı bir konu insan psikolojisi. Bu konuda bugüne kadar onlarca deney yapıldı. İşte onlardan en ilginç 9 tanesi.
İnsan Psikolojisinin Ne Kadar İlginç Çalıştığını Gösteren Düşündürücü Psikoloji Deneyleri

1. stanford hapishane deneyi

1971 yılında stanford üniversitesi’nden philip zimbardo adlı bir psikoloji hocası, gönüllü üniversite öğrencilerinden mahkumlar ve gardiyanlar olarak iki grup oluşturdu. deneyin amacı yapay bir hapishane oluşturup insanların nasıl davranacağını gözlemlemekti. senaryoya uygun olması için okulun bodrum katında gerçeğe çok yakın bir hapishane ortamı yaratıldı.

başlangıçta her şey normal gitse de kısa süre içinde işler ilginç bir hal almaya başladı. gardiyan rolündeki öğrenciler kendilerini rollerine fazla kaptırıp mahkum rolündeki öğrencilere fiziksel ve sözlü şiddet uygulamaya başlamışlardı. öyle ki gardiyanlar mahkumlara eziyet etmek için yemek vermiyorlar, yatak ve yorganlarını alıp onları demirlerin üstünde yatmaya mecbur bırakıyorlardı.

mahkumlar ise birkaç gün içinde gördükleri kötü muamele yüzünden fiziksel ve duygusal olarak çöküntü yaşamışlardı. mahkumlar, normal hayatta arkadaşları olan gardiyanları gördüklerinde korkmaya ve sinir krizi geçirme bile başladılar. ardından 6. güne doğru işlerin içinden çıkılmaz bir noktaya gittiğini gören psikoloji hocası deneyi sonlandırma kararı aldı.

hapishane deneyini tasarlayan zimbardo, deneyi tasarlamış olmasına rağmen kendisinin bile ne kadar acımasızlaştığını görünce dehşete kapıldığını söylüyordu. bu deney gardiyanların acımasız ve gaddar olması gerektiği gibi toplum tarafından bazı kişilere biçilen rollerin insanları ne kadar etkilediğini ortaya koyuyordu.
 

2. joshua bell

2008 yılının aralık ayında abd’deki bir metro istasyonunda müzisyen bir adam kemanını çıkarıp çalmaya başladı. 45 dakika boyunca ünlü besteci bach’ın en ünlü eserlerini çalan kemancı sadece 32 dolar toplayabilmişti. insanlar aceleleri olduğu için adamın yüzüne bile bakmadan geçip gidiyorlardı.

ancak insanların bilmedikleri bir şey vardı. az önce önünden yüzüne bile bakmadan geçip gittikleri müzisyen dünyadaki en ünlü keman virtüözlerinden biri olan joshua bell’di. ünlü sanatçı bizzat stradivarius keman markasının kurucusu tarafından yapılmış olan 3 buçuk milyon dolar değerinde ve 300 yıllık bir kemanla yaşamış en ünlü bestecilerden birinin parçalarını çalmıştı. joshua bell’in konserlerinde en ucuz biletin fiyatı neredeyse 1000 liraydı ve her zaman tüm biletleri satılıyordu.

bu deney bize şunu gösteriyor; günlük hayattaki koşuşturmacalar yüzünden dünyanın en pahalı kemanını çalan dünyanın en iyi kemancılarından birini bile fark edemiyorsak kim bilir başka neleri kaçırıyoruzdur. belki de arada bir durup her gün görmeye alıştığımız sıradan şeylerdeki güzellikleri de fark etmeye çalışmalıyız.

3. empati yapan fareler

bu deneyde başrolde fareler var. bilim insanları iki fareyi alıp bir odaya koymuşlar ve farelerden birini küçük bir kafese kapatmışlar. kafesin kapağı içerden açılmadığı için kafesteki farenin kurtulmasının tek yolu dışardaki farenin kapağı açıp arkadaşını kurtarmasıymış. kafese konulan fare kapağın açılmağını görünce hemen dehşete kapılmış. dışarda bulunan fare ise birkaç dakika bekledikten sonra kafesi açıp arkadaşını kurtarmış.

deneyin ikinci aşamasında ise daha önce kafesin içinde kilitli kalmış olan bir fareyi arkadaşını kurtarması için dışarı koymuşlar. bu fare birkaç dakika beklemek yerine kapağı hemen açmış ve arkadaşını kurtarmış. yani kafesin içinde kalmanın ne kadar kötü bir his olduğunu bilen fare arkadaşıyla empati kurmuş ve diğer farenin aksine kapağı hiç beklemeden açmış. bu ilginç deneyin sonucu bize hayvanlarda da insanlarda olduğu gibi empati duygusunun bulunduğunu gösteriyor.

4. piyano merdivenler

The Oval Office/YouTube

ünlü bir araba şirketi insanların yürüyen merdivenler yerine normal merdivenleri kullanmalarını sağlayabilmek için almanya’daki bir metro istasyonunda ilginç bir deney yapmış. merdivenleri piyano tuşları şeklinde boyamışlar ve üzerine basınca piyano sesi çıkarması için ses sistemi kurmuşlar. bu sayede yürüyen merdivenler yerine normal merdivenleri kullanan insanların oranı %70 artış göstermiş. hatta bu merdivenlerden istanbul’da bir alışveriş merkezine de kurmuşlar.

bu sayede insanların günlük hayatta merdiven çıkmak gibi zorluk olarak gördüğü bir işi daha eğlenceli hale getirerek insanların daha sağlıklı olan normal merdivenleri kullanmalarını sağlamışlar.

5. marshmallow deneyi

1968 yılında walter mischel adlı bir psikolog 5 yaş civarındaki yaklaşık 100 kadar çocukla ilginç bir deney yapmış. mischel, çocukları bir masaya oturtup önlerine bir şeker koymuş ve onlara 15 dakika boyunca şekeri yemeden durabilirlerse ikinci bir şeker kazanacaklarını söylemiş.

tabi ki çocukların çoğu gözlemciler odadan çıktığı anda şekeri yemişler. ancak az sayıdaki çocuk 15 dakika boyunca şekeri yemeden dayanabilmiş ve ikinci bir şeker kazanmış.

ardından deneyi yapan kişiler yaklaşık 40 yıl boyunca aralıklı zamanlarda çocukların hayatlarını takip etmişler. şekeri yemeden dayanabilen kişilerin okullarında, işlerinde ve sosyal hayatlarında şekeri hemen yiyen çocuklara göre daha başarılı oldukları gözlemlenmiş.

bu sevimli deney sabretmesini bilen ve eğlenceyi erteleyebilen kişilerin hayatta daha başarılı olduğunu açıkça gösteriyor.

6. hedonik adaptasyon

sıradaki araştırma 1971 yılında iki farklı grup insanla yapılmış. birinci gruptakiler piyango kazanan kişilerden oluşurken ikinci gruptaki insanlar kaza geçirip felç kalan insanlardan oluşuyormuş. insanlarla yapılan görüşmelerin sonucunda ilginç bir şekilde iki gruptaki insanların da hayatlarından aynı düzeyde memnun oldukları ortaya çıkmış.

araştırmacılar bu sonuca dayanarak ilginç bir teoride bulunmuşlar. bu teoriye göre herkes kendi kişiliğine bağlı olarak normal bir mutluluk düzeyine sahip ve hayatımızda iyi ya da kötü bir olay yaşanmadıkça sabit bir şekilde bu mutluluk düzeyini koruyoruz. başımıza iyi bir şey geldiğinde ise mutluluk seviyemiz bir süreliğine artıyor ancak kısa süre içinde bu durum bize normal gelmeye başlıyor ve yine normal mutluluk seviyemize dönüyoruz.

aynı şekilde başımıza kötü bir şey geldiğinde de zamanla üzüntümüz azalıyor ve git gide normaldeki mutluluk seviyemize geri dönüyoruz. bu durumu somutlaştırmak için şöyle düşünebiliriz. sıradan bir insana boğazdaki yalılardan birini versek, herhalde o insanı bir anda dünyanın en mutlu insanlarından biri yapmış oluruz. ancak yıllardır boğazdaki yalısında yaşayan zengin biri ise o manzaraya yıllardan beri alıştığı için artık boğaz manzarasına dönüp bakmıyordur bile. bu yüzden belki de sürekli daha fazlasına sahip olmayı istemek yerine sahip olduğumuz şeylerin aslında bizi mutlu etmeye yeterli olduğunu farketmeyi denemeliyiz.

7. bağımlı fareler

sıradaki deney ise bağımlılıkla ilgili. 1978 yılında kanadalı psikolog bruce alexander, farelerle yaptığı deneyde iki tane yaşama ortamı oluşturmuş. birinci ortamda sadece basıldığı zaman fareye bağımlılık yapıcı madde veren bir kol varken, ikinci ortamda madde veren kolun yanı sıra farenin oyalanabileceği bir sürü küçük fare eşyası varmış.

ilk ortamdaki fareler bastıklarında madde aldıkları bir kol dışında başka hiçbir şeye sahip olmadıkları için bir süre sonra kola çılgınlar gibi basmaya başlamışlar ve yüksek doz madde kullanımından ölmüşler. ikinci ortama konulan fareler ise yapacak bir sürü başka şey olduğu için kola ilk ortamdakilere göre çok daha az basmışlar.

bu deney, daha fakir ve iş imkanlarının az olduğu mahallelerde bağımlılık yapıcı madde kullanımının neden daha fazla olduğunu anlamak için bilim insanlarına yeni bakış açısı kazandırmış ve çok sayıda makaleye konu olmuş.

8. asch deneyi

1955 yılında psikolog solomon asch tarafından yapılan bu deney sürü psikolojisi ile alakalı. deney düzeneği basitçe şu şekilde, deneye katılan kişilere 3 farklı uzunlukta çubuk gösteriliyor ve bu çubuklardan hangisinin 4. olarak gösterilen başka bir çubuğa en yakın uzunlukta olduğu soruluyor.

doğru cevabın çok belirgin olduğu deneyde başlangıçta tüm katılımcılar doğru cevap veriyor. ardından deney, bu sefer deney yapıldığından haberi olan bir grup insan ve deneyden habersiz olan bir kişi ile tekrarlanıyor. bu sefer deney ekibinde olan kişiler bilerek yanlış cevap veriyorlar ve en son deneyden habersiz olan kişiye soruluyor. ilginç bir şekilde görülüyor ki katılımcıların yaklaşık 4’te 3’ü grubun diğer üyelerine uymak için bile bile yanlış cevap veriyorlar.

bu deney, yanlış bir eylemin çok sayıda kişi tarafından yapıldığı zaman o kadar da yanlış olmadığı yanılgısına neden düştüğümüzü açık bir şekilde bize gösteriyor.

9. milgram deneyi

1961 yılında stanley milgram adlı amerikalı bir psikolog, insanların bir otoritenin emri altındayken ne kadar acımasız olabileceklerini görmek için bir deney tasarlamış. milgram, deneyde görev alan insanlardan karşı odada bulunan kişiye sorular sormasını ve her yanlış cevapta o kişiye elektrik vermelerini istemiş.

aslında deneyde kimseye elektrik verilmiyormuş ve elektrik verildiği sanılan kişi de deney ekibinden biriymiş. elektrik verilen kişi inandırıcı olması açısından düğmeye her basıldığında acı çeker gibi sesler çıkarıyormuş. soruları soran kişi karşıdaki insanın acı çektiğini görünce başta elektrik vermeyi reddetmiş. ancak deneyi yapan kişi bütün sorumluluğu aldığını ve elektrik vermeye devam etmesini söyleyince insanlar ölümcül doz olan 450 volt elektriği bile karşılarındaki insana vermişler.

bu meşhur deney sıradan bir insanın bile sorumluluk başkasında olduğu zaman ne kadar acımasız davranabileceğini ortaya çıkarmış.