İnsanı Kıvrandıran Bir Hastalık Olan Fibromiyalji Nasıl Tedavi Edilir?

Fibromiyalji nedir, belirtileri nelerdir, nasıl tedavi edilir?
İnsanı Kıvrandıran Bir Hastalık Olan Fibromiyalji Nasıl Tedavi Edilir?

özet olarak vücut ağrısı ve buna eşlik eden sistemik semptomlar (uyku bozukluğu, anksiyete, çarpıntı, yorgunluk, barsak alışkanlıklarında değişme vs) ile karakterize bir hastalıktır fibromiyalji.

toplumda o kadar sık görülür ki, herhangi bir fizik tedavi polikliniğine gün içinde başvuru yapan kadınların en az 3'te 1'inde fibromiyalji görülmektedir.

bu başlığı takip eden ve bu hastalıkla pençeleşen ya da hastalığı henüz teşhis almayan çaresiz kişiler için bilimsel veriler eşliğinde kendi klinik tecrübelerimi paylaşacağım.

bu hastalık kadınlarda erkeklere nazaran daha sık görülür. polikliniğimize gelen ağırlıklı kadın hastalar olmak üzere insanlardan sıklıkla şu şikayetlerin bir ya da birkaçını duyarız.

- boynum ağrıyor. sırtım ağrıyor. -kulunçlarım ağrıyor. her 2 küreklerimin arası ağrıyor.
- sol kolum uyuşuyor acaba kalp krizi mi geçiriyorum?
- ağrı başımdan giriyor, boynumdan, sırtıma, taa belime kadar iniyor.
- diş etlerim, başım, boğazım sızlıyor.
- belim, bacağım ağrıyor, dermanım yok.
- ağrı gelince gözlerimin içi bile patlıyor.
- akşam yatarken vücudum, ayaklarım yanıyor.
- sabahları kalktığımda ağrıdan her yerim uyuşmuş, kaskatı olmuş.

vs. derken bir sürü anlamsız şikayet sıralar size hastalar. anlamsız derken bunları küçümsemiyorum, elbette ki ağrıları vardır ancak bu şikayetler herhangi bir klinik tanıya uymayacak kadar nonspesifik olduğu için bir anlamı olmuyor.

bu hastalar doktor doktor gezer de bir çare bulamazlar. hangi teşhisleri almazlar ki? ne yazık ki bu hastaların en çok duyduğu şey "senin boynunda 3 tane fıtık'ın var" kimisine fıtığın var denir, kimine boyun düzleşmesi, kimine sende sinir sıkışması olmuş, kimine belin ve boynun kaymış, kimine de vitamin eksikliği gibi müphem tanılar konur. her doktor farklı bir şey söyler, hasta kime inanacağını şaşırır.

ya tedaviye ne demeli?

kimisine ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar verilir, kimine fizik tedavi ve egzersiz önerilir, kimisinin vücudunun çeşitli yerlerine iğneler yapılır; bazıları da nöral terapi, proloterapi, hacamat, ozon tedavisi, sülük vs gibi alternatif tedavi adı altında şarlatanlara para kaptırır.

ama çok az hasta bunlardan fayda görür, gerisi kronik ağrıdan muzdarip bir şekilde hayatını konforsuz şekilde sürdürmeye devam eder.

ee, ne yapsın o halde bu hastalar?  söylüyorum. bu hastalıkla baş etmenin yolu öncelikle hastalık hakkında fikir sahibi olmak, bilinçlenmektir.

bir kere bu hastaları, kendisinde fıtık olmadığına ikna edemezsiniz hiçbir zaman.
duymuştur bir doktordan boyun fıtığı olduğunu, hattâ mr raporunda da c3-4-5 bulging, protrüzyon gibi şeyler okumuştur ve kendisini inandırır.
sonunda "fıtık" etiketi onun üstüne yapışır ve sittin sene ikna edemezsiniz aksine.

servikal mr'da yazan o bulging, düzleşme tarzı şeyler çoğu insanda çıkar ve bunlar bilimsel olarak ağrıya neden olmaz. gerçek anlamda boyun fıtığı o kadar nadir görülür ki, klinik olarak ağrıya neden olabilecek ekstrüzyon aşamasındaki bir fıtığa % 1 oranında falan rastlarız desek abartmış olmayız.

gelelim şimdi benim önerilerime

öncelikle birkaç haftadır olan ağrılar için hemen doktora gidilmez. herkesin hayatının bir döneminde başı, boynu, sırtı ağrır elbette; birkaç gün ağrı kesici, kas gevşetici kullanırsınız geçer, hemen hastanelere akın etmeyin bunun için.

benim sözüm uzun zamandır, yani en az 6 haftadır süren kas-iskelet sistemi ağrısı olan insanlara. bu kişilerin demografik, sosyokültürel bazı özellikleri vardır.

mesela, hastaların çoğunda ağrı nedeniyle ya da öncesinde psikojen sebeplerden mütevellit uyku bozukluğu her zaman bulunur. uykuları kalitesizdir, sabahları dinlenememiş kalkarlar.

yine büyük kısmı sedanter dediğimiz hareketsiz bir yaşam tarzına sahiptir; ağırlıklı olarak masa başı çalışan bankacı, mühendis, şoför ya da sürekli aynı pozisyonda iş yapan tamirci, boyacı, bulaşıkçı veyahut mesai saatleri içinde yoğun çalışıp yine fazlasıyla mesleki stres yaşayan memur kesimi, ev hanımı vs.

siz de bunlardan birisi iseniz fibromiyaljiden şüphelenmelisiniz.

fibromiyalji her ne kadar da son bilgilere göre kendi başına bir tanı olsa da hekimlerin genel kanaatine göre öncelikle dışlama tanısıdır, yani hastaya fibromiyalji demek için öncelikle diğer nedenler dışlanmalıdır.

o yüzden uzun zamandır yaygın ağrısı olan her hastaya mutlaka hemogram, sedimentasyon, crp, romatoid faktör, tsh, vitamin d, kalsiyum, fosfor, alp, tsh, brucella tetkikleri yapılmalıdır.
size fibromyalji diyen bir doktor öncesinde bu testleri yapmayıp diğer nedenleri dışlamıyorsa kesinlikle ona itibar etmeyin, olmadı gidip aile hekiminizden rica edin, mutlaka baktırın.

tetkikleri normal olan hastalar, evet nurtopu gibi bir hastalığınız oldu, "fibromiyalji".
bu hastalığın bir başka versiyonu olan kronik yorgunluk sendromu ve miyofasyal ağrı sendromu tanılarından bahsedip kafa karıştırmayacağım, zira tedavileri benzerdir.

peki teşhisi koyduk, tedavi olarak ne yapalım?

fibromiyalji bir kronik ağrı sendromudur, dolayısıyla tedavisi de hastalığın kendisi gibi uzun süreli olmak zorundadır. bu hastalıkta olmazsa olmaz şey adjuvan ilaç tedavisidir. nedir bu adjuvan ilaçlar?

dünya sağlık örgütü'nün kronik ağrı tedavisinde önerdiği 3 tane ilaç vardı:

1) pregabalin
2) duloksetin
3) milnasipran

bu ilaçlardan bir ya da birkaçını kullanmadan kesinlikle istediğiniz rahatlığa ulaşamazsınız.
bakın fizik tedavi, aerobik egzersizler, kulunçlara yapılacak tetik nokta enjeksiyonları asla ve asla ilk seçenek değildir, bunlar size kısa süreli rahatlık sağlasa da ağrılarınız mutlaka yakın zamanda nüksedecektir.

peki anladık, ilaç şart ama bu adjuvan ilaçların görevi nedir, niçin kullanacağız?

fibromyalji aslında ağrının beyinde olan algılanmasındaki bozukluğun vücuda yansımasıdır.
yani hastaların ağrı algısı kesinlikle bozuktur; normalde şiddetli ağrı yapmayacak küçük uyarılar (sıkma, çimdikleme, ezme vs gibi) hastada belirgin ağrıya neden olur.
adjuvan ilaçlar bu kısır döngüyü bozar işte, ağrının beyindeki bozulmuş persepsiyonunu önler.
bir nevi beyinin bozuk olan bu kısmını resetleyerek vücudun kendi kendini iyileştirmesi için size zaman tanır, ağrısız bir dönem sunar.

teşbihte hata olmaz, hastalara ilaç dediğimiz zaman ne yazık ki kutsal su görmüş iblis gibi kaçmaya çalışıyorlar, bunu yapmayın işte.

biliyoruz ki kafanızdan "kapitalizm, doktor-ilaç şirketi anlaşması, rüşvet vs..." gibi tonla şey geçiyor ve bu yüzden ilaca ve doktora karşı önyargılısınız.

bakın doktor dediğiniz kişi kendi çapında bir bilim insanıdır; bilim dediğimiz şey bilimsel çalışmalar ve tecrübelerle ilerler, yani hekiminiz size bilimsel olmayan bir şeyi etik ve yasal olarak öneremez.

fibromiyalji'nin bilimini merak ediyorsanız açıp bakın bir guideline'a ve orada göreceksiniz ki adjuvan ilaçlar a grubu kanıt değerine sahiptirler ki hekimlerin size önerisi kanıt düzeyi açısından en kötü uzman görüşü (c grubu kanıt) düzeyinde olmalıdır.

o halde ilacı mutlaka kullanmak zorundayız. peki ya ilacın yan etkileri?

bu ilaçların tolere edilmeyecek kadar büyük yan etkileri yoktur; yaşayacağınız en kötü şeyler ilacın ilk haftasında görülen baş dönmesi, göz kararması, sersemlik hissi, uyku, mide bulantısı gibi basit semptomlardan ibarettir.

ben kendi hastalarıma ilk öneri olarak duloksetin 30mg ilacı tercih ediyorum, çünkü kendi klinik tecrübelerime göre fibromiyalji için bundan daha iyisi yok.
duloksetin özünde bir antidepresan olmasına rağmen muhteşem bir ağrı kesicidir.
bizim kullandığımız 30 mg depresyon için yeterli bir doz değildir ancak fibromyalji için gayet makul bir dozdur.
yani demeyin ki doktor bana depresyon ilacı başlamış, hayır efendim biz psikiyatrist değiliz, depresyonu tedavi etmiyoruz, bu düşük bir doz ve fibromyalji tedavisi için elzem.
o yüzden kendi iyiliğiniz için itiraz etmiyorsunuz.

bu ilaçları ne kadar kullanalım peki?

6 aylık kullanım sonrasında genellikle kesmeyi düşünebiliriz ancak tıpkı tansiyon, şeker hastalığı gibi bu hastalık da kronik olduğu için ilacı kesince ağrıların nüksetmesi çok muhtemel o yüzden belki de yıllarca kullanmak durumunda kalınabilir.

korkmayın, bu ilacı ömür boyunca da kullanabilirsiniz, hiçbir major yan etkisi yok, eğer gerekiyorsa kullanacağız o halde.

ilaç 1-2 hafta içinde etkisini gösterecektir, eğer hasta memnun ise 12 aylık rapor yazıp takiplere çağırmak uygundur.

bazı hastalarda bu ilaçtan beklediğimiz faydayı göremiyoruz o zaman da pregabalin deneyebiliriz ya da pregabalin+duloksetin kombine kullanabiliriz, klinik yanıta göre karar veriyoruz.

hastada genel bir iyilik hâli oluşmuşsa (ağrı, uyku, tutukluk yorgunluk semptomlarında kısmen rahatlama) bundan sonrası için aerobik egzersiz, kasları güçlendirme, germe egzersizleri, fizik tedavi seansları gibi ikinci basamak önerileri tedavimize mutlaka ekleriz.

lütfen alternatif tıp adı altında sunulan, bilimselliği deneysel ya da kesitsel çalışmalarla ispat edilmemiş olan nöralterapi, proloterapi, ozon tedavisi, hacamat, sülük, akupunktur, manipülasyon gibi zırvalıklara vaktinizi, paranızı harcamayın.

yine ön yargınız olmasın diye söyleyeyim, ben şu yukarıda yazdığım alternatif tıp saçmalıklarının çoğunun kursunu tamamlamış birisi olarak sizi uyarıyorum, yani yeniliğe açık olmayan geri kafalı bir hekim değilim.

başta söylediğim gibi; doktor bilimsel kanıtı olan tedavileri önerir, diğerlerini öneren kişilerin benim gözümde şarlatandan farkı yoktur, tercih sizin.

geçmiş olsun...