İnsanı Sinema Manyağı Yapacak Kadar Nüfuzlu Bir Film: Se7en

Başrollerinde Brad Pitt ve Morgan Freeman'ın oynadığı 1996 yapımı kült film Se7en, barındırdığı detaylar ile sinemaseverler için çok özel bir yapım.
İnsanı Sinema Manyağı Yapacak Kadar Nüfuzlu Bir Film: Se7en

film, görsel değil gerçekçi. o kadar ki en ufak bi numara (effect) yok. 90'ların alan parker benzetmesi böylece yerini buluyor. gerisi hep bir ışık gölge titizliği, açı, kadraj... böyle bakınca daha bir eşekten düşmüşe döndüm. yani bahsedilen tüm o atmosfer yönetmenliğini ciddiye almış, çalışkan bir çocuğun ev ödevi çalışması. 

ayrıca senaryoya dönersek filmin senaryosu umberto eco'nun gülün adı adlı roman ve filmine çok şey borçludur. genel olarak bakıldığında cinayetleri 7 ölümcül günahla ilişkilendirilmeleri, hatta doe'nun ana teması olması ve doe'nun iyi eğitimli yalayıp yutmuş kitap kurdu manyağı ve karşısındaki gün görmüş akl-ı selim somerseth karakateri ve onların ortak paydası olan kitap ve kütüphanenin sunulması ile atfedilen önemin hem hayranlık uyandırması hem de bilmenin derin dehlizlerine yapılan açılarla tembel ve cahil seyirciye aynı şekilde ışık tutarak gözleri alınır. 


bir gönderme de blade runner filmine vardır ki orda da yaşanmaz, boktan ve lanet bir şehir vardır ve hep yağmur yağar. taxi driver'da de niro'nun söylediği gibi yağmur, şehirdeki tüm bu ahlaki pislikleri bir nebze olsun temizlemekte ve bu yüzden yağmuru sevmektedir. halbuki se7en'da yağmur hiç durmamakta, şehri ahlaki açıdan bok götürmektedir. bu nedenle doe abimizin hakkaniyeti anlamlıdır. blade runner'da romanda atılan nükleer bombalar nedeniyle yağmur hiç kesilmemekte ve hava hep kapalı olması, güneşin terk eylemesi nedeniyle depresif bir ruh hali geleceği kuşatmıştır. filmde bu iç karartıcı hava, gelecekten ziyade günümüzde geçerek ilahi bir ceza olarak şehre inmiştir. filmin kırsal kesimde günlük güneşlik ortamda geçmesi bu anlamda manidardır. 

filmde ayrıca mills'in doe'yu kovalarken yangın merdiveninden sarktığı sahne blade runner'daki deckard'ın binanın tepesinden salındığı sahne ile aynı açı yaparaktan selamlanmıştır. 

ve son olarak filmin pesimist bir söylemle bitmesi ki doe yakalansa ya da öldürülmese bile mutlu sondan bahsedilemez zira doe manyak olabilir ama kötü biri midir? ya da doe, toplumu uyarma amacına ulaşırken buna iyi son diyebilir miyiz? burada da film noir'e bir depik vardır.

filmin esas vurgusu william sommerset ile david mills arasında geçen enfes diyaloglarda saklıdır. iki karakterin dünyaya, hayata bakışları arasındaki tezatlıktır asıl yansıtılmak istenen. bir tarafta dünyayı, bir çocuk sahibi olmak istemeyecek kadar yaşanmaz bir yer olarak algılayan sommerset, diğer tarafta ise bir fark yaratacağına, doğru işleyen bir hayat bütünlüğü içerisinde ortaya çıkan çarpıklıkların giderilmesinde bir rol oynayacağına inanan mills.

sommerset film boyunca ısrarla, mills'e katilin kaçık ya da anormal biri olmadığını, aksine boktan hayat koşullarının doğal bir uzantısı olduğunu anlatmaya çalışır. mills bunu kabul etmeyecektir, zira evlilik hayatının ve kariyerinin başındadır, ve bu felsefeyi kabul etmesi gururla oynamakta olduğu dedektif rolünü tamamıyla anlamsızlaştırması demek olacaktır. öyle değil mi ama? düşünsenize... bir dedektifsiniz ve çözdüğünüz hiç bir cinayet dosyasının, içeri tıktığınız hiç bir suçlunun herhangi bir şeyi değiştirmeyeceğine, dünyanın halen eskisi kadar rezil bir yer olacağına inanıyorsunuz. tabii ki karşı çıkacaktır mills buna, tabii ki sommerset'in bu zırvaları emekli olacağı için kurguladığını iddia edecektir. sonlara doğru olan bar sahnesini hatırlayınız..


bu ikili arasında çözümsüz kalan mevzu, john doe'nun mesajları ile bir sonuca ulaştırılır ve senaryo da böylece summerset'ten yana çıkmış olur. zaten bu yüzdendir mills'in film boyunca mütemadiyen summerset'ten eksik birisi olarak tasvir edilmesi, verilmek istenen mesajın daha kolay kavranabilmesi için..

ne yazık ki hikayenin, oyunculuğun ve görselliğin gölgesinde kaldığı için pek dikkat edilmez esas olarak söylenmek istenenlere. düşünüldüğünde fight club 'in da aynı dertten muzdarip olduğu fark edilebilecektir.

Hollywood, "Klasik Müzik Dinleyen Katil" Karakterleri Üzerinden Ne Mesaj Veriyor?