İnsanları Dışarı Hapsedip Kapıyı İçeriden Kilitleme Durumu: Asosyallik

Kalabalık ortamları sevmeyen, bu tarz ortamlardan uzak durmaya çalışan kişilere asosyal deniyor. Gelin, asosyal kişilerin hissettiklerine biraz daha yakından bakalım.
İnsanları Dışarı Hapsedip Kapıyı İçeriden Kilitleme Durumu: Asosyallik

mutluluktur. ciddiyim çok kolay ufak şeylerle mutlu olabiliyosunuz. insanı mutsuz eden diğer insanlardır ya işte siz o faktörü ortadan kaldırıyosunuz. kendi bir dünyanız oluyor siz o dünyanın hem kralısınız hem uşağısınız. ne isterseniz oluyor ne istemezseniz olmuyor. ama dış dünya ile bağlantı kurdunuz an herşey bitiyor.misal bazı insanlar hayatınıza giriyor sonra çıkıyor o insan için bu çok normal bişey ama sizin için değil. çünkü siz alışık değilsiniz. asosyallik yalnızlıksa eğer herkes gece kafasını yastıiğa koyduğun da asosyal olmuyor mu , yani asosyallik kendini bilmektir, candır.

insanın bir süreden sonra çevresindeki insanların saçmalıklarına, ikiyüzlülüklerine, mallıklarına, birbirlerine gözgöre göre söyledikleri yalanlara, kıskançlıklarına, birbirlerinin suratına kardeşim diyip arkalarından binbir türlü şeytanlıklar yapmalarından vb. birçok iğrenç, insanı insanlıktan, hayattan soğutan durumlara seyirci kalmaktan bıkan onlarla muhattap olmaktan nefret eden ve kesinlikle haklı olan insandır.

insanları sevmemek değildir. insanların bulunduğu ortamda rol oynamaktan rahatsızlık duymaktır.

sevgi eksikliğine neden olmasa çok güzel bir şey aslında.

acaba asosyal olduğum için mi sevgi eksikliği çekiyorum yoksa sevgi eksikliği çektiğim için mi asosyal oldum diye düşünüyorum şu an. bunun kesin cevabını bilemiyorum. galiba ikisi birden geçerli. evet evet, şimdi buldum: ikisi birden geçerli.

+ n'apıyosun?
- evde oturuyom mal gibi.

bu diyalog hayatımın kısa bi' özeti işte. bi' de şey var: hiçbir şey yapmıyorum. ama onun diyaloğu biraz daha çetrefilli. hiçbir şey nasıl yapılmaz, hiçbir şey yapmamak da bi'şey yapmak olmuyor mu, fazlaejderhasiolanvarmi böyle hiçbir şey yapmamayı nereden öğrendi... muhabbet uzuyor. tavsiye etmiyorum.

bu evden çıkmama, "hadi falanca yere gidiyoruz"lara siz gidin ben sonra gelirim deyip gitmeme, bi' süre sonra telefonları hiç açmama gibi atlatmalarım insanlara depresyonda olduğumu düşündürmüş olacak ki geçenlerde evden silah zoruyla kaçırılıp luna parka götürüldüm. çarpışan arabalarda ortaya aldılar beni. gelen vurdu giden vurdu. evde kendi hâlinde mutlu mesut bi' insanken yıllarca hayatın sillesini yemiş ve ziyade acılar çekmiş, arabesk bi' insana dönüştüm. sonrasında dönme dolapta kusmamaya çabalarken gerçekten depresyona girdim. sonrası alışveriş merkezlerinin top havuzlarına atılmak, parti şapkalarıyla, dilli düdüklerle eller havayaya gitmek, gecenin üçünde çocuk parkının en dönerli kaydırağından zorla itilmek falan. oralara hiç girmiyorum.

işin kötüsü depresyonda falan da değilim. sadece evde durmak hoşuma gidiyor. evin dışında girilebilecek herhangi bir aktivite bana evde olmaktan daha cazip gelmiyor. evle aramda koparılamaz bir bağ var. ev seviyorum. evimi seviyorum. bi' odadan başkasına geçerken koridorun duvarlarına sürtünüyorum. açmadan önce kapı kollarını okşuyorum. durduk yere mutfağa gidip muslukları öpüyorum. kış gelince kombiyi koynuma alıyorum. bi' de salonun ortasına yatıp halıda yuvarlanıyorum. yeri gelmişken, halı da benim için aynı ev gibi büyük bir tutku.

biriyle sinemaya gideceğime evde mısırımı patlatır rahat rahat, durdura durdura, geniş geniş izlerim filmimi. 10+ kişiyle ortamda olmayan arkadaşları çekiştirmeye gideceğime evde ölü taklidi yaparım. süslenip püslenip check-in yapmak için sokağa çıkan biriyle bara gidip onun şekerli dandik içeçeğiyle 50 farklı açıdan 500 farklı fotoğrafını çekeceğime evde oturur this i love'ın gitar solosunu atmaya kasarım. avm'nin tekinde fast food zincirinin plastik sandalyelerinde birinin sevgilisiyle olan sorunlarını dinleyeceğime koltuğumda oturur skyrim oynar ejderha keserim, ki ejderha kesmek beni gerçekten çok üzüyor. eğer bütün bunlar asosyallikse tamam kabul ediyorum, ben asosyalim.

+ n'apıyosun?
- evdeyim, tavanı izliyorum. ne güzel sıvası dümdüz, sakin su gibi akıyor. kartonpiyer var, oymaları... kıvrımları... anlayamazsınız. neyse ben şimdi kapatıyorum kapı deliklerini, prizleri falan dilliycem.