İnsanların Evcil Bir Hayvan Olarak Kullanıldığı ve Her Sahnesinde Ayrı Bir Mesaj Veren Film Vahşi Gezegen'den İlginç Detaylar

René Laloux yönetmenliğinde 1973 yapımı olan Animasyon film Vahşi Gezegen izleyen bünyelerde istisnasız bir aydınlanma uyandırıyor. Sürreal çizgileri ve içerdiği sayısız mesajla incelenmeye en açık filmlerden olan Vahşi Gezegen'i Sözlük yazarı louisemichel1871'den dinleyelim.

soğuk savaş yıllarında çekoslovakya’da yönetmen rené laloux tarafından gerçekleştirilen “fantastic planet” bir distopyanın yıkımına dair bir bilim-kurgu animasyondur.


film antik yunan çizgilerine yakın bir kadının, çocuğu kucağından kaçışı ile başlar. kadın, apollon’dan kaçan dafne’nin mozaikleri kadar antik yunan estetiğine yakın bir biçimde çizilmiştir. filmin bütün sürrealist tasarımı içinde en gerçek görünen sahne de bu ilk sahnedir ve rönesans’ın antik yunan’a dönüşünü anıştırır.

nasıl ki; bilim ortaçağ’ın karanlığından kurtularak antik yunan’a dönen sanatla buluşmuş ise; film om’ların ortaçağ karanlığından kurtularak kendi rönesans’ını yaşayacağına daha en başta işaret eder. burjuva aydınlanmasını yücelten bu tutum; 70’li yılların doğu bloku ülkelerinin ve sscb’nin kalkınmacı ve aydınlanmacı sosyalizmi ile uyumludur.


film, bilgiye, teknolojiye sahip olan draag’ler ve “cahil” om’lar arasındaki çatışma üzerine kurulmuştur. "om", fransızca hommes kelimesinden gelen erkek anlamına gelir ama bu aynı zamanda insanlığı temsil eder. om bir hayvan türü olarak muamele gören bir varlık olarak tasvir edilir. evcil ve yabani omlar arasında ayrım yapılır. drag’ler bilginin, teknolojinin ve iktidarın sahibi olduğu gibi om’ların da sahibidir.


abd-sscb arasındaki “soğuk” mücadele, her iki ülke de olduğu gibi doğu bloku ülkelerinde de bu soğuk savaşa ilişkin “korku”lar yaratmıştır. nasıl ki hollywood bu korkuları besleyen filmler yaptıysa; doğu bloku ülkeleri ve sscb’de de bu korkularla nasıl baş edileceğini gösteren göndermeler içeren filmler yapılmıştır. abd’nin dünya üzerindeki bütün sosyalistleri kendisine köle yapacağı ve insan ırkının büyük çoğunluğunu sonsuz ve sürekli sermaye birikim kırsına kurban ederek köleleştireceği inancı ve kaygısı sinemaya da sirayet etmiştir. drag’ler, bilginin ve teknolojinin sahibi ve aynı zamanda fantastik gezegenlerinde zek-i sefa içindeki amerikalıları anıştırırlar. insana, hayvan muamelesi yaptığının farkında olmayan bu yaratıklar “kötü” yaradılışları nedeniyle değil çıkarları öyle gerektirdiği için zalimdirler.


fantastic planet, aslında amerikan rüyası’dır. filmin başından itibaren vaktini en çok meditasyon yapmaya ayıran draag’lerin ruhlarının bir balon içinde yükselerek uzaklaştığını gördüğümüzde nereye gittiğini merak ederiz. filmin sonunda anlarız ki; drag’ler meditasyon sayesinde cinsel fantezilerini gerçekleştirilmesinin peşindedirler.

cinsellik üzerine kurulu holywood sinematografisine eleştiri olarak kabul edilebilecek bu gönderme aynı zamanda bu kadar bilgili-görgülü bir yaratığın bile asli meselesinin cinsellik olduğuna gönderme yapar. bu aslında sahici bir çiftleşme değil bir yanılsamanın kabuludur. yani temsilin temsilinin katharsisi’dir. nasıl ki hollywood, toplumsal boşalım için filmlerini amerikan rüyası’nın fantazmaları olarak tüm dünyaya servis etmişse; fantastik gezegen de draag’ler için aynı işlevi görmektedir. tenin tene dokunmadığı imgeler; “sapkın” kabul edilebilecek türler arası çiftleşmeyi de fantezisine dahil ederek cinsel fantezileri gerçekleştirmektedir. 


cinsel fetişizm olarak kabul edilebilecek bu düşkünlük filmde kınanacak bir unsur olarak ileri sürülmektedir. çünkü draag’ler zamanlarının çoğunu meditasyonla geçirirler. öyleyse türler arası çiftleşme fantezilerinin temsili onların hayatlarının ereğidir. amerikan rüyası bir yaşam biçimi olarak sunulan, sapkın bir fantezidir ve sahtedir.

amerikan rüyası’na yönelik bu eleştirel yaklaşım çok başarılı bir metaforla kendini gösterir: fantastik gezegen. bu gezegen, amerikan rüyası’nın filmlerdeki en klişe sözünün sahteliğini çarpıcı bir biçimde ortaya çıkarır. “her şey güzel olacak” hollywood filmlerinin en temel düsturudur. hâlbuki gerçek hayat hiç de öyle değildir. filmler de her şey mutlaka güzel olur. işte bu güzel olan “fantastik” olan o gezegendir. üstelik orada gerçek hiçbir şey olmadığı gibi; güzel olarak sunulan da sapkındır.
aslında om’lar da akşamları gece yarısından sonra buluşarak benzer draag’ler gibi bir hale içinde çiftleşmek üzere eşlerini seçmeye yönelirler. kilise ayinlerine benzeyen bir törenle, kilisedeki gibi ağızlarına birer parça ekmek benzeri bir şey alan om’lar kutsanır beyaz bir haleye bürünür ve çiftleşirler. belli ki yönetmen, cinselliğin insanlar için de diğer yaratıklar için de yaşam ereği anlamı olduğunu düşünmektedir. bununla birlikte özgür cinsellik, om’ların yaşadığı olarak kutsanmaktadır.


draag’lerin fantastik gezegenlerinde cinsel fantezilerini yaşarken insan vücutlarına benzeyen bedenlerle bunu yapıyor olmaları bile, aslında tasarımının burjuva aydınlanmasının insanı yücelten felsefesine uygun bir biçimde şekillendiğini göstermektedir.
filmin sonundaki draag’lerle uzlaşan om’lar sosyalist bilim-kurgunun holywood’un temsilini yeneceğini ama yine de onunla uzlaşarak kardeşçe yaşayacağına dair bir mesajdan ibaret değildir. bir distopya “kimsenin gerçek anlamda” yenilmedi ya da yenmedi; uzlaşarak mutlu sona vardığı bir dramatik sonla bitmektedir. film yıktığı bütün temsiller yerine kendi temsilini koyar ve “her şey güzel olacak” der. bu nedenle film boyunca eleştirdiği amerikan rüyası, önce filmde yıkılır ve sonra yöntemsel olarak çekçe söylenir. amerika’da değil; ama soğuk savaşın diğer kampında “her şey güzel olacak.” ne yazık ki; yöntem geleceği; biçim içeriği belirler ve tarihsel olarak da birçok şey güzel olmaz ve olmamıştır.