İstiklal Caddesi'nin Gün Geçtikçe Nasıl da Rengini Yitirdiğini Gözler Önüne Seren Nefis Bir Gözlem

Bir zamanlar neredeyse ülkenin merkezi olan İstiklal Caddesi'nin hayatımızdaki yeri üzücü bir şekilde gittikçe azalıyor ve çoğunlukla buna seyirci olmakla yetiniyoruz. Sözlük yazarı "angutyus", caddenin içinde bulunduğu halet-i ruhiyeyi harika özetlemiş.
İstiklal Caddesi'nin Gün Geçtikçe Nasıl da Rengini Yitirdiğini Gözler Önüne Seren Nefis Bir Gözlem
iStock.com


dün gece istiklal caddesi'ndeydim.

"her geçen gün nasıl boka saplanır, nasıl daha rezil kepaze oluruz"un canlı bir örneği.

led ışıklı sokak lambaları koymuşlar son olarak. alacalı, bulacalı. mermerden bank yapmışlar meydana. sıcak da oturursanız götünüz yansın, yağmurda oturmayın, soğukta bulaşmayın diye. 

polisler vardı bir sürü. yaka paça bir tarafta, göbekli kısa boylu. bir newyork, londra ne bileyim italya, helsinki'de de polisler vardır. kendileri ile gurur duyan. "bak kardeşim ben bu şehrin güvenliğini sağlıyorum!" diye gubarmış hindi gibi gezinen. bizim polisler ne bileyim...apaçi gibi toplanmış karı kız kesiyor. yaka, paça bir tarafta. gözgöze gelmeye korkuyorsun.

iki metrede bir kebapçı, dönerci, çiğ köfteci, nargileci dolmuş.kahire den bir farkı yok. eski sokak şarkıcıları da yok!.. keman çalan bir abla vardı, o da gelmiyor artık.

mekanlar boş. sadece sokaktan turist avlayan adına clup denilen bir votka-bull'a yüzlerce lira kesen apaçi mekanlar kalmış.

dilenci kaynıyor sokaklar. felaket ötesi bir ses kirliği var. bir çok kaliteli mekan kapanmış, taşınmış. bir ayda nasıl bu kadar dibe vurdu?


galata kulesinin altındaki merdivenlerde bir sürü insan kendi kafasına göre eğlenirdi birkaç ay öncesine kadar. gitar, darbuka, akordiyon ve klarnet hiçbir zaman bu kadar uyumlu değildi. her yaştan, her kesimden insan hiçbir ayrım gözetmeden o merdivenlere oturur şarkılar söylerdi. şerit çekmişler. eline bir bira alsan polis on saniye de damlıyor. bombaların patladığı bir cadde de bir sürü sivil var. sadece insanlar eğlenmesin diye!

mayın tarlası gibi galata...üç tane sokak köpeği ve oranın müdavimi üç tane alkolik dede kalmış. banklara oturduğunuzda siviller hemen kesmeye başlıyor. ürküyorsunuz.

bir toplum bir halk nasıl bu kadar vicdansız olabilir böyle bir şehire? bu kadar milliyetçi, bu kadar vatan sever ve bu kadar allah'tan korktuğunu idda eden bir halk?

nasıl tecavüz edebilir bu güzelim coğrafyaya? istiklal caddesi bunun canlı kanıtı.

her zaman toma bekliyor girişte. korku kokuyor istiklal, herkes bir şeylerden korkuyor.

zevksiz, ucube oluyor her geçen gün!

hiçbir şey zoruma gitmedi de...o galata kulesinin altı her gece şenlik alayına dönerdi. kürtçe, türkçe, ingilizce, fransızca şarkılar söylenirdi. ayrımcılığın, ırkcılığın, kötülüğün bittiği bir bölgeydi orası. her yaştan her kesimden, fakiri, zengini, apaçisi, enteli kol kola şarkılar söylerdi.

dün gece alkolik dede bağırdı. "amına koyayım böyle dünyanın" arkadaşı geldi koluna yapıştı. "sen işersen, millet sıçar. burası bizim. sürerler bizi buradan, gidecek yerimiz yok!"

işeyen, sıçan da yoktu oysa. sürmüşler herkesi!