Joe Satriani'nin Kendisi Hakkında Merak Edilenleri Cevapladığı Guitarist Röportajı

Dünyanın en büyük gitaristlerinden biri olan ABD'li müzisyen Satriani, 1984'ten beri yayınlanmakta olan İngiliz "Guitarist" dergisinin Mayıs 2006 sayısına güzel bir röportaj vermiş.
JS: Joe Satriani


soru:
enstrümental bir gitarist olarak, elton john'un bernie taupin ile yaptığı gibi siz de bir şarkı sözü yazarı ile çalışmayı hiç düşündünüz mü?

js: pek düşünmedim, yaptığım iş konusunda zaten yapılacak çok şey var. dinleyicilerden sürekli şarkı sözleri alıyorum ve bazıları gerçekten çok garip. ben de benim için güvenli bir sığınak olan enstrumentalistliğime geri dönüyorum, inan bana. bir keresinde fransa'dan bir dinleyici benim echo adlı parçam üzerine round about midnight'ı okuduğu bir kaset göndermişti. hayatımda gördüğüm en garip, en komik ve en acı şey buydu. böyle şeyleri dinlediğin zaman bunlar kafanın içinde bir yerlere kazınıyor ve bir gün echo'yu konserde çalarken bu kayıt aklına geldiği gibi kopuyorsun ve kontrolünü kaybediyorsun. bu yüzden böyle şeyleri kendimden uzak tutmak zorundayım (gülüyor)

soru: mick jagger ve deep purple tecrübeleriniz haricinde sizinle aynı kulvarda olan gitaristler eddie van halen, steve vai ve paul gilbert'in aksine siz hiçbir grupta lead gitarist olmadınız. bunu yapamadığınız için bir pişmanlık duyuyor musunuz?

js: 14 ile 30 yaş arasında zaten bir sürü grupta çaldım aslında. benim enstrumentalist olmam şans eseridir. hep jimmy page olmayı istemişimdir ama ben kendi plant, jones ve bonham'ımımı hiç bulamadım. yine de olan bitenler konusunda şikayet edemem değil mi?

soru: whammy pedal ile fulltone ultimate octave pedalı parçalarınızda önemli bir yere sahip. son zamanlarda keşfettiğiniz yeni bir pedal var mı? ve varsa super colossal albümünüzde parçalar üzerinde bir etkileri oldu mu?

js: şu anda birkaç firmayla bazı prototipler hakkında görüşüyoruz fakat açıklama yapamam.

soru: bilindiği gibi siz steve vai'a gitar dersi vermiştiniz. ona hangi konularda yardım ettiniz?

js: steve o zamanlar daha başlangıç seviyesinde olduğu için yapılacak bir sürü sıkıcı şey vardı: akorların yerleri, barreler, biraz triad, tel çekmek vs. sonunda zappa ve hendrix çalıyorduk. ona gitar öğretmeye başladığım zaman ben 15, steve ise sadece 12 yaşındaydı; öncesinde ben bir davulcuydum ve steve akordiyon çalıyordu, bunu biliyor muydunuz? ben pndan sadece çok az bir farkla öndeydim. rock gitar o zamanlar bir hayli muhalif bir tavırdı ve o günlerde mtv falan da yoktu. hatta benim bir videom bile yoktu. albümleri koyup, dinler dururduk.

soru: hangi gitaristten gitar dersi almak isterdiniz ve ona ne sorardınız?

js : jimi hendrix, çenemi kapalı tutar ve sadece onu dinlerdim.

soru: bilgisayar oyunları için müzik yapmıştınız: sizce başkalarına ısmarlama parçalar yapmak serbesti sağlıyor mu? yoksa sizi kısıtlandırıyor mu?

js: gerçekten çok iyi bir soru. doğası gereği kısıtlandırıcı, bir kurul toplanıyor ve diyor ki; "5 saniye uzunluğunda 6 parça, 7 saniye uzunluğunda 8 tane, 4 tane de 1'er dakika uzunluğunda olacak, parçaların verdikleri hissiyat blues rock olacak."

işte bu kısıtlayıcı değil mi? peki ben bilgisayar oyunu oynuyor muyum? hayır, her gitarist size böyle şeylerin elleriniz için zararlı olduğunu söyleyecektir.

soru: şarkı öğrenme konusunda kendimi çok daha iyi buluyorum. yeni başlayan veya orta seviyedeki birine kendisini geliştirecek ve iyi vakit geçirmesini sağlayacak hangi parçalara çalışmasını tavsiye edersiniz?

js: net yanıt hangi parçayı seviyorsanız o. benim eğitmenliğimin temel taşı öğrencinin amaçlarını belirlemekti: profesyonel olmak istiyorlar mı? veya okul veya işten sonra iyi vakit geçirmelerini sağlayacak kadar mı öğrenmek istiyorlar? 

bunu bir kez belirlediğiniz takdirde sıkıcı pratikler için gerekli agresifliği de inşa etmiş oluyorsunuz. sonraki adım ise çalmak için kafada oluşan modeli bulmak: bu creedence clearwater revival da olur, metallica da, önemli değil... ben öğrencilerimin dinlemeyi sevdikleri müzikleri öğrenmeleri ve çalmalarına yönelik bir şekilde çaba gösteriyordum. şu da bir gerçektir ki bir şeyden hoşlanmaya başladığınız zaman o konuda çok daha iyi bir noktaya ulaşırsınız.

soru: gitar performansınızı korumak için ne gibi pratikler yapıyorsunuz? bütün teknilere çalışıyor musunuz? yoksa belli başlı olanlarla mı pratik yapıyorsunuz?

js: eğer gitar hakkında öğrendiğim bir şey varsa o da asla kolaylık göstermediğidir. 14 yaşındayken 18'ime geldiğim zaman bu pratiklerin biteceğini ve mükemmel olacağımı sanıyordum. ve bak şimdi hala aynı yerdeyiz, pratik yapmadığım zamanlar geriye doğru gidiyorum. basit şeylerle pratik yapıyorum, bu benim için çok önemli, aradaki bağı korumak adına. kolay şeylerle başlayıp yavaş yavaş hızlanıyorum ve gergin olmamaya özen gösteriyorum. bedeninizin size nasıl yanıt verdiğini kontrol etmelisiniz.

soru: beste yaparken herhangi bir cd'den, kitaptan veya bir filmden ilham alıyor musunuz?

js: çok fazla kitap okurum. evdeyken eşim bana hala kitap okuyacak mıyım diye soruyor çünkü evde her zaman elimde bir kitap olur. mesela roma imparatorlugu'nun çöküşü, veya kurt vonnegut'tan ya da dan simpson'dan bir kitap. tek seferde birkaç kitap birden okumaya eğilimim vardır, bunun ilham konusunda yardımı olduğunu düşünüyorum.

ayrıca yürüyüşe veya koşuya çıktığımda kafama kulak takmıyorum çünkü kafam müzikle zaten çok meşgul. ilham konusunda kulaklık takmak yerine insanları dinlemeyi, kuşların seslerini, arabaların homurtusunu ve hatta rüzgarı dinlemeyi tercih ediyorum.

soru: ipod'unuzda neler var?

js: bakalım neler varmış? bu parçaları daha yeni satın aldım, tura çıkarken çok faydası olacak;
şunlar var: black sabbath, david bowie, dandy warhols, derek trucks, eddie harris, iggy pop, rolling stones, the velvet underground, radiohead - bu gruba bayılıyorum. beni bazen depresif bir hale sokmasına rağmen - bu arada birkaç tane film müziği ve benim provasını almam gereken bir iki parçam da var.

soru: kariyerinizde hiç spinal tap dakikalarınız oldu mu? mesela can alıcı bir solo sırasında penayı uçurmak ya da konser için yanlış kente gitmek gibi?

js: sahnedeyken elektriğin kesildiği çok oldu, kesinlikle sinir bozucu. ama bak şimdi iyi bir tane geliyor: bir keresinde bir beyzbol takımı için ulusal marşımızı çalmam istenmişti. bu işi organize eden kişiler işin içine televizyon da karıştığı için çok gergindiler, çünkü ben marşı çaldığımda son notaya basarken jet uçaklarının tam kafamın üzerinden geçecek şekilde zamanlanmasını saniyesi saniyesine ayarlamaya çalışıyorlardı. fakat ben bir müzisyenim ve böyle şeylere anlayış gösterebilirim, sorun değil. ve 60 000 kişi önünde ulusal marşı çalarım.
neyse, tam marşın sonunda aynen olması gerektiği gibi jetler geldiler, her şey olması gerektiği gibi yürüyordu, jetlerin sağır edici sesi yüzünden kalabalığın sesini duyamasam da bunu sevdiklerini görebiliyordum. marşı bitirdim ve başarıyla kotardığımız için zaferi kutlamak babında elimi kaldırdım, tam o sırada tv spikeri "veeeee şimdi, karşısınızda joe satrianiiiiiiii!!!!

döndüm ve produktörün suratına dik dik baktım. hey ben çaldım ama zaten? bir daha çalmamı ister misiniz? tam o esnada da birileri benim amplileri alıp götürmeye başlamıştı bile çünkü oyuncular sahaya çıkmaya başlamışlardı.

eve döndüğüm zaman telesekreterimde bir sürü mesaj vardı. arkadaşlarım şöyle diyordu: " vay be joe! seni tv'de anons ettiler bir baktık sen gitarın kablosunu sökmüş sahayı terk ediyorsun, yoksa bu savaşa karşı bir protesto falan mı?" hayır değildi, bu televizyoncuların yanlış zamanlaması yüzünden olmuş bir şeydi. işte bu tam da bir spinal tap durumuydu.

soru: g3 turları düzenlerken en çok kimlerle çalmayı sevdiniz? ve sizin rüyalarınızdaki g3 takımı kimler?

js: bana yıllardır jeff beck ile eddie van halen soruluyor. bu benim hayalim. ayrıca bence buddy guy ve billy gibbons gibi blues müzisyenleriyle de mükemmel bir g3 gösterisi ortaya koyabiliriz. ya da brain may ve steve vai ile daha orkestral bir şeyler yapabiliriz. bazı konuklarla bu olayın çok farklı platformlara taşındığını düşünüyorum; geçmiş dönemlerdeki g3'lere bakın. eric johnson ve yngwie malmsteen birbirlerinden çok farklılar ama her ikisi de gayet iyidir.

soru: sololarınızı sanki şarkı söylüyormuşsunuz gibi yazıyorsunuz. solo parçacıklarınızı çeşitlemeler veya çokseslilik ile birleştirerek mi yoksa gelişigüzel bir şekilde mi yazıyorsunuz?

js: parçalarımın soloları her zaman doğaçlamadır ve şarkılarımda uğraştığım en son şey de sololardır. solosu üzerinde kafa yorduğum tek bir parçam var o da crushing day'dir; üzerinde çalışırken tüm eğlencesini yitirdiğinden dolayı bu parçayı çalmayı pek sevmiyorum. bu parça üzerinde neden "çalıştığımı" hala bilmiyorum. insanların bu parçayı bu kadar çok sevmesini hep şaşkınlıkla karşılamışımdır.

sololardan en iyi sonucu almak için farklı bakış açılarından riffleri tekrar etmek gereklidir; bu yüzden sololar en sona bırakılmalıdır. en son anda parçanın gerçekte nasıl bir solo istediğini hissedersiniz.

soru: caz, akustik veya blues tarzında farklı bir albüm yapmayı hiç düşünüyor musunuz?

js: böyle albümler yaptım zaten. 95 senesindeki "the joe satriani" aslında bir blues albümdü.
sonra engines of creation ise tekno bir albümdü. doğru bir iş yaptığımı hissedersem elbette yine yaparım. fakat kafamda böyle şeylerin planlarını tutmuyorum, hissettiğim yöne doğru ilerliyorum. akustik bir albüm yapmam içinse elektroyu bırakıp akustik gitar ile 6 ay boyunca pratik yapmalıyım. çünkü akustik gitar daha fazla güç gerektiriyor, çünkü pull offları adam gibi yaptığıma emin olmalıyım.

soru: bazen müzik yapmak sinir bozucu bir hale geliyor mu? bu tarz sorunların üstesinden gelmek için ne yapıyorsunuz?

js: böyle şeyler her zaman olur. her müzisyenin bir daha yeni bir şarkı yazamayacağına dair endişeye neden olan bir sinir savaşı yaşadığına inanıyorum. eğer benim de sinirlerim bu yönde bozulursa yapacağım ilk şey gitarı yerine bırakıp gerçek hayata karışmak olacaktır. sevdiklerimle vakit geçirmek, normal işlerle uğraşmak gibi şeyler işte. tüm hayatım gitar çalmaktan ibaret değil zaten.

soru: siz, slash ve u2'dan the edge; en ünlü şapkalı gitaristlersiniz. hiç silindir şapka ile sahneye çıktınız mı?

js: hayır! geçenlerde slash ile beraber bir etkinliğe katıldık. slash 2 adet şapka getirmişti. kuliste kafasında bir beyzbol şapkası vardı ve ben de şapkasızdım. sonra beraber sahneye çıktığımız zaman ben o salak şapkalarımdan birini taktım ve güneş gözlüğümü çıkardım, slash ise kafasında silindir şapka ile çıktı ama gözünde güneş gözlükleriyle beraber. beni sattı, o gerçek bir rock yıldızı.

the edge ise insanların şapkasının altında ne olduğunu görmelerine izin vermemesiyle ünlüdür. en azından ben ara sıra şapkamın altında ne olduğunu insanlara gösteriyorum. hmm yani ne olmadığını gösteriyorum.

"bu son sorudan sonra satriani artık gitmek zorunda. 2007 g3 için görüşmeler yapıyormuş. ilk albümü not of this earth yayınladığından beri 20 yıl oldu. fakat kendisi bu yoğunluğun içinde bunun farkında bile değil".

"bu albümün reklamını yapmaya başlayana kadar 20 yıllık zaman hakkında hiç düşünmemiştim. bunu sürekli gündeme getiren gazeteciler, bunu bana hatırlatmayı kesin artık!

kaza eseri bir kariyere sahip olan biri olarak minnettarım; özellikle dinleyicilerime, ayrıca plak şirketime de. sanki hep birlikteymişiz gibi hissediyorum, bu yüzden çok şanslıyım. inanın bana, bu soruları mecbur olduğum için yanıtlamadım hatta şu şapkalar hakkında olan garip soruyu bile."

joe satriani

David Gilmour'un Kendisi Hakkında Merak Edilenlere Cevap Verdiği Guitarist Röportajı