Kadınların Kendini Güzel Bulma Oranları ve Yaşadıkları Ülkeler Arasında Bir Bağ Olabilir mi?

Sosyal dinamikler, günlük hayatta sandığımızdan fazla etkili olabiliyor. Sözlük yazarı "tamarix smyrnensis", kadınların kendini güzel bulma istatistiklerinden yola çıkarak güzel bir analiz yapmış.
Kadınların Kendini Güzel Bulma Oranları ve Yaşadıkları Ülkeler Arasında Bir Bağ Olabilir mi?
iStock

şimdi efenim, philips markasının norstat veri toplama ajansı işbirliğiyle 11 ülkeden, 18 yaş ve üzeri 11.132 kadından (hindistan= 1005 kişi, türkiye= 1000 kişi, rusya= 1001 kişi, çin= 1020 kişi, abd= 1000 kişi, güney kore= 1000 kişi, almanya= 1013 kişi, fransa= 1007 kişi, polonya= 1012 kişi, ingiltere= 1002 kişi, japonya= 1000 kişi) topladığı verilere göre yapılmış bu çalışmada (%95 anlamlılık düzeyindeki tüm küresel örneklem için hata payı +/-%1, yerel market düzeyinde ise +/-%3 olarak hesaplanmış - philips global beauty index, 2017) kadınlara kendilerini güzel bulup bulmadıkları sorulmuş (do you consider yourself beautiful? yes/no).

soruya "evet" yanıtını verenlerin oranları, yüksekten düşüğe doğru aşağıdaki gibidir

hindistan %96
türkiye %91
rusya %81
çin %73
abd %65
güney kore %61
almanya %53
fransa %41
polonya %40
ingiltere %29
japonya %26

ben bu oranları görünce aklıma ülkelerin toplumsal cinsiyet eşitsizliği raporundaki (gender gap report) sıralamalarına bakmak geldi daha sonra

hindistan %96 – 108. sırada
türkiye %91 – 130. sırada
rusya %81 – 75. sırada
çin %73 – 103. sırada
abd %65 – 51. sırada
güney kore %61 – 115. sırada
almanya %53 – 14. sırada
fransa %41 – 12. sırada
polonya %40 – 42. sırada
ingiltere %29 – 15. sırada
japonya %26 – 110. sırada

sıralamalar 2018 yılına ait rapordan (kaynak: the global gender gap report, 2018, sf. 10-11). sıralama düştükçe cinsiyet eşitsizliği artıyor. açıkçası beklediğime oldukça yakın bir eşleşme var. japonya bile, evet. japonya'dan alınan oranın "alçak gönüllülük" kültürüyle ilgili olduğunu düşünüyorum. ne zaman olumlu bir söz söyleseniz "yok efenim, teveccühünüz" diye geri çeviriyorlar çünkü. sade vatandaşından profesörüne kadar durum böyle.

sonra dedim ki "neden basit bir korelasyon analizi yapmıyorum ben?". zıpçıktı (outliner) olduğum için önce japonya'yı çıkararak bir korelasyon analizi yaptım. "kendini güzel bulma" ile "cinsiyet eşitsizliği" arasındaki korelasyon "0.82" olarak çıktı. ardından güney kore'yi de aşırıya varan plastik cerrahi cerrahi uygulamalar gibi nedenlerden dolayı farklı dinamiklerin işlemiş olduğunu düşünerek analiz dışı bırakarak bir kez daha analiz yaptım. korelasyon bu sefer "0.90"a yükseldi. toplamda 149 ülke yer alıyor cinsiyet eşitsizliği raporunda. philips tüm ülkelerden veri toplamış olsaydı keşke. ne güzel analiz yapardım ama şimdilik bununla idare edelim.

philips'in raporunda şöyle bir tümceye rastladım:

"only just over half of women in the uk consider looking attractive important (52%), whereas 83% of those in russia do" (sf. 8)

yani diyor ki çekici görünmek ingiliz kadınlarının yalnızca %52'sı için önemli iken rus kadınlarının %83'ü için önemliymiş.

basitçe anlatmam gerekirse, buradan yapılabilecek yorum, cinsiyet eşitsizliğinin çok daha daha az olduğu ülkelerde kadınlardan "çekici görünmeleri" yönündeki beklentinin ve dolayısıyla da bu konuda kadınlara yapılan baskının azalması olabilir. yani kadınlardan sırf kadın oldukları için süslü, bakımlı, kılsız, makyajlı, ıvırlı zıvırlı vs olmalarına ilişkin beklenti azalıyordur demek istiyorum.

"e tüm bunların kendini güzel bulmakla ne ilgisi var?" dediğinizi duyar gibiyim

açıkçası ben bu durumu korumacı cinsiyetçilikle açıkladım kendimce. bir cinsiyetin diğerinden daha üstün olduğunu savunan cinsiyetçilik iki boyuta sahip. bunlar da düşmanca cinsiyetçilik ve korumacı cinsiyetçilik. düşmanca cinsiyetçilik, adından da anlayabileceğiniz üzere, bir cinsiyete ilişkin açık olumsuz, hatta saldırgan kalıp-yargılar ve tutumları ifade eden cinsiyetçilik. söz gelimi, "kadınlar çalışmamalıdır. kadının yeri evdir. eş ve annelik yapmalıdır. kadın yerini bilmelidir." düşmanca cinsiyetçi bir tutumdur. koruma cinsiyetçilik ise, bir cinsiyeti "koruma" adı altında daha diğer cinsiyetten daha aşağı bir konuma koyarak yapılan, "sevimli" ve "tatlı" göründüğü halde cinsiyet eşitsizliğinin sürmesine yol açan cinsiyetçilik denebilir. söz gelimi, "kadınlar narin canlılar oldukları için çalışmamalıdırlar. şefkatli oldukları için çocuk bakmaya erkeklerden daha uygundurlar" ise korumacı cinsiyetçilik olarak nitelendirilebilir. okuduğum çalışmalarda düşmanca cinsiyetçiliğin çok yaygın olduğu toplumlarda korumacı cinsiyetçiliğin de bir o kadar yaygın olduğunu ve her iki cinsiyet tarafından da içselleştirildiğini okudum; ama işin ilginç tarafı, pek çok ülkede düşmanca ve korumacı cinsiyetçiliğe ilişkin yapılan çalışmaların, kadınların düşmanca cinsiyetçiliğe karşı çıkarlarken korumacı cinsiyetçilikten rahatsız olmadıklarını göstermiş olması. sanırım sosyal medyadaki erkek yazarların eleştirdiği nokta da bu. benim gördüğüm kadarıyla, bazı kadınlar cinsiyet esizliğine karşı çıkıp kadın olmaktan ötürü dezavantaj yaşamak istemiyorlar ama, toplumumuzda kadın olmanın sağladığı "sözde" avantajları bırakmaya da yanaşmıyorlar.

demek istediğim, dış görünüşüne bunca dikkat etmesi beklenen toplumlarda yetişen kadınlar, bunun karşılığı olarak bolca ilgi ve övgü gördüğü için oranlar daha yüksek çıkmış olabilir.

Erkekler Neden Kadın Bacağından Etkilenir?