Kafası İnsan, Vücudu Yılan Şeklinde Olan Bir Anadolu Efsanesi: Şahmeran

Anadolu'nun en eski anlatılarından biri olan ve Anadolu'daki pek çok evde kendine figür olarak yer bulan Şahmeran'ın (Şahmaran) hikayesi.
Kafası İnsan, Vücudu Yılan Şeklinde Olan Bir Anadolu Efsanesi: Şahmeran

yılanların kraliçesi şahmaran (şahmeran)

türk mitolojosindeki karşılığı için erbükelerin atası, yılan ata/ana motifi; hint mitolojisindeki karşılığı için de nagaların kraliçesi ananta şeşa diyebiliriz belki (ki dünya mitolojilerinde bu yarı insan yarı yılan varlıklardan çok var) ama genel kabul, şahmaran’ın aslen anadolulu olduğu yönünde…

tarsus başta olmak üzere anadolu’nun pek çok bölgesinde bolluk, bereket simgesi olarak şahmaran figürleri görüyoruz. insanlar evlerine asıyorlar ya da kapılarına kabartma motiflerini işliyorlar. sevilen bir karakter çünkü bereket bir yana, koruyuculuğuna da inanılıyor.

hatta tarsus’taki şahmaran hamamı’nda yıkananların gençleştiği ve şifa bulduğu da söyleniyor çünkü rivayete göre şahmaran burada öldürülmüş hatta göbek taşının ortasında şahmaran’ın kanından sıçrayan bir kırmızılık bile varmış.


efsanesine gelince… değişik varyasyonları var. bölgeden bölgeye, kültürden kültüre değişim gösterse de ana izlek pek değişmiyor aslında. iyiliği, kötülüğü, ihaneti, bağışlayıcılığı, bilgeliği anlatan bir mit bu. şahmaran, hem insanların gücünden korktuğu bir yılan (ki yılan genelde sevilmeyen ve korkulan bir hayvan) hem de şifa ve bilgelik veren bir kadın. her ikisi de…aslında bu yönüyle karşıtlıkları da simgeliyor. bir yandan öldüren, bir yandan kurtaran… ve bu iki unsur birbirini tamamlıyor. biri olmadan diğeri de olamıyor belki…

en bilinen varyasyonlardan biri şöyle:

“binlerce yıl önce yedi katlı yeraltında maran adı verilen bilge yılanlar varmış. maranların kraliçesi şahmaran’ın vücudunun üst kısmı genç ve güzel bir kadın, alt kısmı ise yılanmış. (evet, biraz denizkızlarına benziyor) şahmaran, insanlar onu bulurlarsa öldüreceklerini bildiği için yeraltındaki bir bahçede diğer yılanlarla birlikte mutlu mesut yaşarmış.


efsaneye göre, şahmaran’ı gören ilk insan da odunculukla geçinen bir genç olan camsap/cemşab’mış. bir gün cemşab ve arkadaşları bal dolu bir mağara keşfetmişler. balı çıkarmak için cemşab'ı aşağıya indiren arkadaşları, paylarına daha çok bal düşmesi için onu orada bırakıp kaçmışlar. kapana kısılan cemşab, mağaradaki bir delikten ışık sızdığını fark etmiş. cebindeki bıçak ile deliği büyütünce, ömründe görmediği kadar güzel bir bahçeye girmiş. bu bahçede eşi benzeri olmayan çiçekler ve bir havuz ile pek çok yılan varmış. havuzun başındaki tahtta ise şahmaran oturuyormuş. şahmeran'ın güvenini kazanan cemşab uzun yıllar bu bahçede yaşamış.

aradan yıllar yıllar geçmiş… cemşab, ailesini çok özlediğini söyleyip gitmek için yalvarmış. şahmeran, cemşab’ın yalvarmalarına dayanamamış ama bir yandan da insanların acımasızlığının ve yerini öğrendikleri takdirde gelip onu öldüreceklerinin farkındaymış. cemşab’a kendisini salıvereceğini söylemiş ama yerini kimseye söylemeyeceğine dair de söz vermesini istemiş. şahmeran'a söz verip ailesine kavuşan cemşab, uzun yıllar verdiği sözde durarak şahmeran'ın yerini kimseye söylememiş…


bir gün ülkenin padişahı hastalanmış. bilgeler ve büyücüler, hastalığın çaresinin şahmeran'ın etini yemek olduğunu söylemişler. her yere haber salınmış, şahmaran’ın yerini bilene ödüller vadedilmiş ama nafile; hiç kimse ortaya çıkıp ‘ben biliyorum’ dememiş. vezir ise şahmaran’ı gören insanların suda derisinin pul pul olduğunu biliyormuş. bütün şehir zorla hamama götürülmüş ve hamamda derisi pul pul olan cemşab’ın sırrı da açığa çıkmış.

cemşab’ın kuyunun yerini göstermekten başka çaresi kalmamış. neticede şahmeran bulunmuş ve saraya getirilmiş. tabii ki öldürüleceğini biliyormuş ama yine de cemşab’ı affetmiş ve ona ‘beni kesip kaynatacaklar. kaynayan ilk kazandan sakın içme. bu su zehirlidir. ikinci kazandan iç. bu su sonsuz şifadır, sonsuz bilgiyi saklar’ demiş. ilk kazandan içen padişah ve vezir oracıkta ölmüş, ikinci kazandan içen cemşab ise dünyaya hiç bakmadığı gibi bakıp hiç işitmediği gibi işitmeye başlamış. öyle ki bitkilerin sesini duyuyor ve hangisinin hangi hastalığa iyi geldiğini anlıyormuş.


ama yılanların şahına yaptığı ihaneti de hiç unutamamış, kendisini affettirmek için ülke ülke gezip insanlara şifa dağıtmış. (evet, bildiniz; lokman hekim olmuş) efsâneye göre şahmeran'ın öldürüldüğünü diğer yılanlar o günden beri bilmiyorlarmış ve öğrendikleri gün bütün tarsus yılanlar tarafından istila edilecekmiş.”