Kahvenin, Vücutta Uyku Açılması ve Odaklanmayla Sonuçlanan Kimyasal Etkileri

Kahve tansiyonu, uykuyu, beyni nasıl etkiler? İşte kahvenin vücutta yarattığı etkilere dair nitelikli bir açıklama.
Kahvenin, Vücutta Uyku Açılması ve Odaklanmayla Sonuçlanan Kimyasal Etkileri
iStock

galeano, kahvenin keşfi ile ilgili şöyle der bir kitabında, "etiyopya'nın bir dağında yetişen bir bitkinin kırmızı meyvelerini yiyen keçilerin bütün gece dans etmeleriyle keşfedilmiştir."

zaten birçok psikoaktif, hayvanların o maddeyi içeren bitkileri yediğinde nasıl davrandığının gözlemi ile keşfedilmiş olmalı. eminim boş saatlerini doğayı ve hayvanları izleyerek geçiren çobanların bu konuda büyük katkısı olmuştur insanlığa. söğüt agacının yaprağını yiyip iyileşen bir hayvanı görmek, bu bize de yarar mı acaba fikrinin oluşmasının zeminini oluşturmuştur muhtemelen.

kahve diyorduk. günün ikinci ve son kahvesini içerken, kahvenin ne kadar muhteşem bir içecek olduğunu düşünüyordum. yazmak da oradan geldi aklıma. çünkü kahve, daha doğrusu içerdiği kafein, nöronal ateşlemeyi hızlandırıp bizi, yani bizi biz yapan temel şey olan zihnimizi canlandırıyor, bizi harekete geçiriyor.


vücudumuzun bütün hücrelerinde bulunan bir kimyasal olan adenozin, vücudun enerji denklemlerinde başrol oyuncularından birisi. kafeinin en kritik özelliği bu kimyasala benziyor olması. adenozinin nöronlar üzerindeki etkisi baskılayıcıdır. gün içinde beyindeki düzeyleri süreğen olarak artar, ta ki gece iyice artıp bizi uyutacak düzeylerde baskılayıcı hale gelene kadar. adenozin yavaşlatıcımız, frenleyicimiz, yatıştırıcımızdır. kafein ise görüntüde benzediği bu kimyasalın reseptörüne tutunup onun etkilerini engelleyerek bizi canlandırır. sadece bu yolla değil, nörotransmitterler ve hormonlar üzerine de etkileriyle de yapar bu etkiyi. örneğin adrenalin ve kortizolü arttırıcı etkisi ile bizim stres durumunda salgıladığımız bu maddeler üzerinden bizi daha alert, dikkatli ve tetikte kılar.

aslında yazıya başlarken üstünde durmak istediğim konu da bununla ilişkili bir şeydi, ancak gelebildim, nöronlar fazla ateşlenince konuyu uzatmak gibi bir meylim var maalesef. kahvenin nasıl, ne kadar ve ne zaman içildiğinin önemli bir konu olduğu hakkında yazacaktım aslında.

kortizol içsel olarak kendi ritmiyle salınan bir hormondur. uyku döngüsüyle ilişkili olan özgün bir salınım pattern'i vardır. temelde bedensel ve zihinsel stres ile ilişkili olan kortizol, içsel bir uyandırıcı, canlandırıcı olarak da görev yapar. kortizol uyanma saatinden bir saat kadar sonra pik yapar. kortizol kendi olağan pikini yaparken, kafeinin kortizol arttırıcı etkisinin bunun üstüne eklenmesinin bazı olumsuz etkileri var. örneğin gereğinden fazla kortizol salgılanması, bedenin stres algılamasına ve olumsuz etkilenmesine neden olabiliyor. ayrıca zaten uyanıklığın artacağı saatlerde kafein alınmasının, kafeine karşı tolerans ve bağımlılık gelişmesini kolaylaştırabileceği şeklinde sonuçlara varan çalışmalar var.

Cortisol döngüsü.

kafeinin bağımlılık yaratan etkisi sadece uyarıcı oluşundan değil, dopamini arttırıyor olmasından da kaynaklanıyor. haz ve bağımlılık ile ilgili temel nörotransmitter olan dopamin, birçok psikoaktifle olduğu gibi kafeinle de artış gösteriyor. örneğin ben, sigarayı bıraktığım dönemde kendimi bir anda aralıksız kahve içerken bulmuştum. bir haz vericinin yerine bir başkasını koyarak ondan kurtulmaya çalışmak sık görülen bir insan davranışı. bağımlılık gelişmemesi için önerilen şeylerden birkaçı şöyle, ilk kahveyi kortizol pikinin bittiği saatlerde içmek; kahveyi her gün aynı yerde aynı şekilde içmemek çünkü her tür bağımlılıkta olduğu gibi bunda da asosiyasyon önemli; arada kafeinsiz kahve içmek çünkü böylece beyin kahve içmek ve kafein almak arasındaki çağrışımsal bağlantıyı kesiyor.

kahve, ılımlı miktarlarla içildiğinde alzheimer, parkinson, diyabet, kolon kanseri, kalp hastalıkları gibi birçok hastalık için koruyucu olsa da sabahtan akşama kadar kahve içmek vücudu strese sokarak tam ters etki yapıyor. bu nedenle iki fincanı geçmemek ve bu fincanların saatini iyi ayarlamak öneriliyor. kafein yarı ömrü uzun bir madde olduğu için, içilen kahvenin öğlen erken saatlerde kesilmesi, akşam uykuya dalma konusunda önemli. yaklaşık 6 saatlik yarı ömrü olduğundan, akşamüstü 5'te filtre kahve içerek aldığınız 100 mg kafeinin yarısı gece 11'de hala bünyenizde olacak. hele de birkaç saatte bir kahve içiyorsanız kafein kümülatif olarak birikeceğinden, tüketirken bu bilgileri akılda tutmak uyku hijyeni için faydalı olabilir.


yanlış tüketilirse olumsuz yanları olabiliyor tabii ama dünyanın en güzel şeyini bile kıymetini bilmeden harcamak ya da zarar verecek kadar kontrolsüz kullanmak ve kötü bir şeye çevirmek mümkün. kahve gibi güzel bir şeyi en güzel şekilde tüketmek lazım bana kalırsa ve bize kahveyi hediye ettikleri için keçilere ve o çobana teşekkür etmek...

kaynak

Kahvenin Kavrulmasından Pişirilmesine Kadar Her Tekniğini Etkileyen Özellik: Asidite

Bir, İki, Üç Derken Günümüze Kadar Uzanan Kahve Dalgası Akımlarının Kısa Tarihleri