Kalp Krizi Riski Nasıl Azaltılabilir?

Kalp krizi riskini azaltmak, hayat kalitenizi artırmak, kısacası daha sağlıklı bir kalp için bilinmesi gerekenler.
Kalp Krizi Riski Nasıl Azaltılabilir?

koroner kalp rahatsızlıkları [kkh] bilindiği üzere tüm dünyada en önde gelen ölüm nedenlerinden biridir. genç, yaşlı, çoluk çocuk demeden her yaş grubundan insanı, gerek genetik yatkınlıklarla, gerekse de harici faktörlerle hayatını kaybetmektedir... 

kkh'ye bağlı, ölümleri en sık nedenlerinden ateroskleroz [damar sertliği] çoğunlukla harici nedenlerden dolayı uzun yıllar süregelen bir sürecin sonucunda oluşur.. ilerleyici, bir hastalık olan kkh'lerin oluşumudan sonra özünden tedavi edecek herhangi bir tıbbi ve cerrahi yöntemi henüz bulunmamaktadır. ancak son 50 yıldır koroner hastalıklara bağlı ölümler tedavi eksikliğinden dolayı ciddi ölçüde azalmıştır. bundan dolayı özellikle ateroskleroz [damar sertliği] riskine karşı önlem almak tedaviden çok daha etkilidir...

koroner kalp hastlığının bir numaralı nedeni damar sertliğinin nedenleri nelerdir?

- hipertansiyon
- diyabet
- obezite
- fiziksel inaktivite
- alkolizm
- yaş [erkekler için 45 yaş, kadınlar için 55 yaşın üzerinde olmak]
- sigara
- cinsiyet [özellikle erkek olmak bağımsız risk faktörüdür]
- aşırı kahve tüketimi
- psikolojik, sosyal, kültürel faktörler
- aile öyküsü [genetik yatkınlık]
- düşük hdl - kolesttrol düzeyleri
- yüksek kolestrol
- hiperürisemi
- kahve içimi

gibi nedenler sayılabilir. [hepsine değineceğiz]

yaşam süreleri yüksek olan ülkelerde, koroner kalp hastalıklarına bağlı ölümlerin sayısı yüksektir yaşam süresi ortalaması düşük olan ülkelerde ise ölüm nedenleri sıklıkla enfeksiyonlar ve beslenme yetersizlikleridir. bir diğer faktörde cinsiyettir, ilk miyokard infarktüsü veya kısaca mi dediğimiz kalp krizi erkeklerde 40-50 yaşlarında ve kadınlarında 50-55 yaşlarında gelişir. özellikle kadınlarda menapoz sonrası bu risk giderek artar ancak kalp krizinin 70 yaşından sonra ise kadın ve erkeklerde görülme sıklığı hemen hemen eşittir...
koroner kalp hastalıklarının yüzde 99 gibi çok büyük bir kısmı ateroskleroz dediğimiz damar sertliği nedenlidir. çok çok nadir de olsa, tek koroner arter, emboli, kardiyak cerrahi, spazm, uyuşturucu madde bağımlılığı, gibi içeriden ve dışarıdan bazı nedenlere bağlı, bugün işleyişini çok iyi bildiğimiz ama çok nadir yaşanan radyoterapide alınan, radyasyona bağlı koroner arter stenozu[daralması] ve enteresan bir şekilde nitrat endüstrisinde çalışan işçilerde hafta sonu görülen, çok yüksek nitrata maruz kaldıkları için vazodilatör etkinin ortadan kalkmasıyla oluşan nitrat yoksunluğu sendromlarıdır.. neyse konumuza dönecek olursak,
koroner kalp hastalıkları her zaman keskin çizgilerle birbirinden ayrılamazlar ve çoğunlukla müşterektirler. her zaman tıp derslerinde gördüğümüz iskemi, nekroz, fibrozis ve sol ventrikül fonksiyonlarının bozulması gibi bir sırayla ortaya çıkmayabilir. temel anlamda koroner kalp hastalıkları iki ana gruba ayrılır. bunlar akut [kısa süreli] ve kroniktir [uzun vadeli].. bunlar hastalıkların çeşitli evrelerinde birbirlerine dönüşebilirler.. bu hastalıkları da kendi içerisinde 7 klinik sınıfa ayrılırlar.

koroner hastaların risk grupları vardır

1. grup en yüksek riski taşıyan, kkh veya aterosklerotik damar hastalığı [serebral geçici iskemik atak, trombotik felç, periferik tıkayıcı damar hastalığı] saptanmış hastalardır. bu hastalıkarın üzerine yeni hastalıklar eklenmemesi için yukarıda saydığım risk faktörlerine çok çok dikkat edilmelidir.. ikincil koruma gerektirir.

2. grup yüksek risk taşıyan grup, henüz bir kkh ortaya çıkmamış ama iki veya daha fazla risk faktörünün bulunduğu gruptur. yine bu grupta ikincil koruma uygulamalıdır.

3. risk grubu düşük risk altındakiler. koroner kalp hastalığı bulunmayan ama yüksek kolestrol düzeyi ile birlikte kkh risk faktörü ikiden az olan kişilerdir. bu gruba birincil koruma yani diyet tedavisi yeterlidir...

koroner kalp hastalığından birincil korunma yöntemi 

diyet tedavisidir. henüz bir klinik bulgusu olmayan bireyler uygulamalıdır..
fiziksel inaktivitenin ortadan kaldırıp fiziksel aktivite arttırmalıdır. hasta, tüm risk faktörlerini düzenlemeli veya ortadan kaldırmalıdır. meyve sebze ve tahıl tüketimi arttırılmalıdır. yağlı et, süt, peynir yerine yağsız olanları tercih edilmelidir. düzenli balık tüketilmelidir. tuz alımının azaltılmasına teşvik edilmelidir. mutlaka ama mutlaka düzenli hafif ve orta tempolu egzersiz yapılmalıdır. kişi en az yılda bir kez hastanede tekrar değerlendirmeye alınmalıdır.

ikincil korunma yöntemi

klinik olarak kkh bulgusu saptanan kişileri ilgilendirir, ve amaç artık aterosklerotik ve diğer damar hastalıklarının ilerlemesini engellemektir. bu riskleri ortadan kaldırmak hipertansiyon ve diyabet ile mücadele etmekten geçmektedir... öncelikle kişi sigara içiyorsa derhal bırakmaya teşvik edilmelidir. çünkü sigara ve tütün ürünleri en büyük kardiyovasküler risktir.. burada hasta sigarayı bırakmakta zorlanır veya direnirse, sigara bırakma programları ve hatta nikotin substitüsyonu [yerine koyma] düşünülebilir. haftada üç dört günden az olmamak kaydıyla ısınma ve soğuma dönemleri haricinde 20-30 dakika orta, yüksek risk barındıran kişilerde hafif egzersizler önerilmektedir. yüksek risk barındıran kişilerin egzersiz yapmaları için medikal bir tedavi ve göğüs ağrısının başladığı nokta belirlenmeli ona göre egzersiz tavsiyesi verilmelidir. o yüzden yüksek risk barındıran kişilere egzersizi kendi başlarına değil, medikal gözetim altında yapmalıdırlar. yüksek koroner kalp hastaları evde kendi başına kendilerini zorlayacak herhangi bir egzersiz yapmamalıdır..
diyet olarak, lipid dediğimiz düzeylerin ayarlanması gerekir, yağdan tuzdan uzak durulmalı ve tabakta dengeli bir beslenme döngüsü oluşturulmalıdır. tansiyon mutlaka 140 - 90 mmhg altına düşürülmelidir.

hipertansiyon

kkh, serebrovasküler, konjensif kalp yetmezlikleri, böbrek yetersizlikler gibi birçok hastalık için çok önemli bir risk fakörüdür. otopsilerde koroner aterosklerozu, hipertansif hastlarda daha çok bulunur. ister diastolik [küçük] ister sistolik [büyük] kan basıncında düşme sağlanması kardiyovasküler hastalığın risk faktörü ve tedavisi için olumlu değişikleri vardır, çünkü veriler, antihipertansif tedavi alan hastaların kkh ve diğer komplikasyonlarının azaldığını göstermiştir. ateroskleroz hipertansif hastaların en sık ölüm nedenidir...

hipertansiyon seviyeleri 

yüksek normal hipertansiyon sistolik 130 - 139 - diastolik 85-89
hafif hipertansiyon sistolik 140-159 - diastolik 90-99
orta hipertansiyon sistolik 160-179 - diastolik 100-109
ağır hipertansiyon sistolik 180 - 209 - diastolik 110-119
çok ağır hipertansiyon sistolik 210 ve üzeri diastolik 120 ve üzeri.
olarak hesaplanır.

sadece sistolik yüksek diyastolik basıncın normal veya düşük olduğu izole sistolik hipertansiyon da tedavi programlarına dahildir. tabi hipertansiyon tanısı koyabilmek için, kol kalp hizasında tutulmalı, 30 dakika önceye kadar kafein sigara alınmamalı, 2 dakika arayla iki ölçüm alınmalı ve basıncın ortalaması alınmalı, 5 dakika oturur pozisyonda istirahat ettikten sonra ölçülmelidir.. bu kriterler yerine getirildikten sonra kişiye hipertansiyon tanısı konulur.

hipertansiyon riski bulunan kişiler,
- alkol tüketimi fazla olanlar
- tütün ürünlerinin tamamını kullananlar
- şişman, obez insanlar
- yüksek kan basıncı olanlar
- aşırı tuz tüketenler
- diyabet hastaları
- kkh ve damar hastalıkları bulunanlardır.

bu kişilerin en az yılda bir kez kan basınçları mutlaka ölçülmelidir. hipertansiyon ömür boyu tedavi gerektiren bir hastalıktır. diyet ve ilaç tedavisi süreklidir.

koroner kalp hastalığı için ikinci büyük risk faktörü diyabet [şeker hastalığı]

kkh için majör[önemli] bir risk faktörüdür. üstelik şeker hastalığı tek başına risk faktörü olmakla beraber hipertansiyon ve obezite gibi diğer risk faktörleri ile birliktedir. diyabetik hastalarda özellikle hdl kolestrol düzeyinin düşük olması hipertansiyonu daha da arttırmaktadır. hem diyabet, hem de glukoz tolerans bozukluğu halk arasında gizli şeker olarak bilinen bulunan hastalarda damar sertliği [ateroskleroz] gelişmesine yol açan diğer önemli faktör de hiperinsülinemidir. birçok klinik çalışma açlık insülin değerinin yükselmesinin diyabetik olmayan hastalarda diğer risk faktörlerinden bağımsız olarak koroner damar sertliğini arttırdığı gözlenmiştir. hatta glukoz tolers bozukluğu olan hastalarda hipertansiyon riski de ikiye katlanır. diyabetin kontrol altına alınması, bu hastaların kalp hastalığına yakalanma riskini azaltmaktadır. hatta diyabetli bir kişinin sigarayı bırakması koroner hastalığın riskini neredeyse yarı yarıya azaltmaktadır...

sigara ve koroner kalp hastalığı riskleri

kkh için sigara muazzam ve majör[önemli] risk faktörlerinin adeta başını çekmektedir. kendi başlı başına bir risk faktörü olduğu yetmezmiş gibi, sigar diğer risk faktörleri ile de etkileşime girerek riski katlayarak arttırmaktadır.. sigara, e- sigara, nargile, pipo, tütün , puro birbirinden eksik bir risk faktörü değildir. bu sadece bir spekülasyondan ibarettir. mekanizmayı anlatacak olursak.

sigara lipid profilini gayet olumsuz etkilemektedir. sigara akut inhalasyonda [ilk ve düzensiz içim] kan basıncını arttırır. antihipertansif tedaviye cevabı da olumsuz yönde etkilemektedir. sigara içmek hipertansif hastalarda tüm nedenlere bağlı mortaliteyi arttırır. pıhtılaşma faktörleri, trombosit, fonksiyonları da olumsuz etkiler kkh için bağımsız bir risk faktörü olan fibrineojen in normale dönmesi, sigarayı bıraktından beş yıl gibi bir sürece tekabül etmektedir. yine sigara içenlerde trombosit agregasyonunun arttığı ve kanama zamanının uzadığı bilinmektedir. vazokonstrüksiyonda artış, koroner arterlerin sağladığı oksijen ile kalbin oksien talebi ile dengesizliğie neden olup bu yüzden sessiz myokard iskemi ataklarının başlamasına neden olur. hangi aşamada [primer veya sekonder] sigaranın bırakılması koroner kalp hastalığının yavaşlamasında çok büyük bir etkisi vardır.

obezite 

obezitenin koroner kalp hastalığı için bağımsız bir risk faktörü olup olmadığı konusunda çeşitli görüş ayrılıkları vardır. ancak birçok çalışma obezitenin hipertansiyon, diyabet, ürik asit yüksekliği, hiperkolestrolemi yüksekliklerine zemin hazırladığı için obezlerin kkh mortalitesi yüksektir. obezitenin en basit haliyle tanımı, vücut ağırlının yüzde yirmi fazlasıdır. [vücut kitle indeksi üzerinden ideal kilo]

ancak, obezite ile hipertansiyon arasında epidemiyoloik olarak bir birliktelik sağlandığı doğrudur ama bunun mekanizmaları tam olarak açık değildir. obezlerdeki hipertansiyonda tuzun rolü de tartışmalıdır çünkü tuza duyarlı obezlerde sodyum alımı azaltıldığında kan basıncı da düşmektedir. koroner risk faktörleri arasında kilo faktörü olsa da kilo fazlalığı [overwight] ile obezite aynı şey değildir. kilo artışı vücut kitle indeksinde bir artışı gösteriken, obezite vücudun belirli bölgelerindeki deri katmanlarının kalınlaşmasını ifade etmektedir. bel kalça oranındaki artış olarak tanımladığımız santral obezite kkh için de bir risk faktörüdür. burada kişinin kilosunu kontrol etmesi, trigliserit kolestrol ve kan basıncının düzeyini düşürmesi kendisi için kalp hastalığına yakalanma riskini büyük ölçüde azaltacaktır.

fiziksel inaktivite ve egzersiz ile kkh ilişkisi

koroner kalp hastalıklarının önlenmesi ve mı [kalp krizi] sonrasında mortalitenin azaltılması konusu biraz tartışmaya da açık bir konudur. ancak epidemiyolojik çalışmaların ilerlemesi ile fiziksel aktiviteye vurgu yapılmasını sağlamıştır. düzenli egzersiz ideal kiloda ve kas düzeyinde kalmanın, kan basıncının normalleşmesinde çok büyük rol oynar, hatta düzenli egzersiz yapan hastlard a ani kardiak ölümün azaldığı bilinmektedir. ancak burada sedanter [sersem, tembel] bir yaşam tarzının alışıldığı bir yaşam tarzında egzersize başlamak mi [kalp krizi] veya vetriküler aritmi [ritim bozukluğu] riskini de arttırdığı bilinir. bu yüzden yukarıda da belirttiğim gibi, 40 yaşından sonra egzersiz yapaca k hastaların öncelikle medikal tedavien geçerek fiziki muayene ile test uygulanıp ondan sonra egzersiz yapması kendileri için mi riskini ciddi oranda düşürür.

sedanter, fiziksel inaktif yaşamak hipertansiyon oluşumunu hızlandırarak kollateral [dolaşım biçimi] gelişimini yavaşlatarak da kkh ya dolaylı olarak yol açarlar. düzenli egzersiz hem sistolik hem diyastolik kan basıncını dengede tutmaktadır. yine düzenli egzersiz total ve ldl kolestrolü düşürdüğü, hdl kolestrolü arttırdığı gözlenmiştir. yine birçok çalışma fiziksel ideal şartlarda olanlarda kanser insidansı düşük, ideal şartlarda olmayanlarda daha yüksek saptanmıştır.

yine stres, anksiyete bozukluğu olanlarda mi ve kkh semptomlarının arttığı da gözlenmiştir. kkh olan hastaların özellikle sinir ve stresten uzak durmalı, gerekirse sedatif ilaçlarla dengelenmelidir. alkol konusuna gelince, erkeler için haftalık 190 g kadınlar için 130 g geçilmemesi önerilmektedir. yükse alkol tüketimi yüksek kan basıncı ile beraberdir. alkol almayanlara asla alkol önerilmemektedir. sosyal medyada gördüğümüz, rakı kalbe faydalı, şarap faydalı gibi spekülasyonlara aldanmamak gerekir. çünkü alkolün kalp üzerindeki etkisi oldukça karışıktır. ama görüş birliği, alkolün kalbe faydalı olmadığı yönündedir. kahve içemenin ise erkeklerde total ve ldl kolestrolu azalttığı kadınlarda ise her ikisinin arttığı gözlenmiştir. ancak bilinmelidir ki, kahve sempatik aktiviteyi arttırır taşikardi ve ekstrasistollere neden olmaktadır. bu nedenle koroner kalp hastalarının kahveyi fazla abartmamaları önemlidir. 

bir diğer detay konu da, kalp transplasyonu [nakli] sırasında ateroskleroz oluşumunun hızlanmasıdır. donör yaşının büyük olması da plazma trigileserit düzeylerinin yüksek olması da ateroskleroz oluşumunda risk faktörüdür. kalp nakli olmuş hastalar risk faktörlerine x2 kat dikkat etmelidir....