Kaosun Ülkesi Nijerya Hakkında Bilinmesi Gerekenler

Afrika'nın batısında yer alan ve yaklaşık 190 milyonluk nüfusu olan Nijerya'ya dair merak edilenler.
Kaosun Ülkesi Nijerya Hakkında Bilinmesi Gerekenler
iStock

923.768 km2'lik bir coğrafi büyüklüğe sahip olan nijerya, 1 ekim 1960 yılında bağımsızlığını kazanmış

bu tarihten sonra ülke ekonomi ve asayişi askeri darbelerle sarsılmış. iktidar sahibi diktatörler her darbe sonrası ülke zenginliklerini kendi lehlerine kullanarak sağladıkları serveti yurt dışına taşımışlar. nijerya ekonomisinin en büyük handikaplarından birini bu durum oluşturuyor. ancak 29 mayıs 1999 tarihinde demokratik bir yapının ülkeye hakim olması ile beraber bu siyasi tablonun değişmeye başladığı söylenebilir.

nijerya, eyaletlerden müteşekkil bir idari yapıyla yönetiliyor

her eyaletin bir valisi, bir başbakanı ve bir meclisi var. bu eyaletlerin tamamı ülke genelinde merkezi mahiyetteki bir siyasi yapıda birleşiyor. ülkenin kuzeyinde bulunan ve ağırlıklı olarak müslümanların oluşturduğu kano, kaduna, sokoto gibi eyaletler islam hukuku’na göre idare ediliyor. bu bölgelerde de ciddi yönetim sorunlarının olduğu da bilinen bir gerçek.

ülke genelinde 253 adet kabile ve dolayısıyla 253 adet de yerel dil mevcut. ancak resmi dil ingilizce ve halkın geneli bu dili kullanabiliyor. bunda uzun yıllar boyunca ingiliz sömürgesi altında kalmışlığın çok önemli bir rolü var. ingiliz kültürünün halk üzerindeki çarpık etkisini pek çok alanda müşahede etmek mümkün. halihazırda kullanılan kıblelerinin londra olduğunu söylemek pek abartılı bir ifade olmasa gerek.. ingiltere primer ligi, nijerya’nın yerel liginden daha çok takip ediliyor. her gencin tuttuğu bir ingiliz takımı mutlaka var. ve ülke insanının para kazandığında gitmeyi en çok arzu ettiği ülke yine ingiltere’den başkası değil.


etnik yapıyı irdeleyecek olursak

hausalar: ülke nüfusunun yaklaşık %22’sini oluşturuyorlar. %90’ından fazlası müslüman. ağırlıklı olarak ülkenin kuzey bölgelerinde yaşıyorlar.

yorubalar: ülkedeki nüfussal ağırlıkları %21 seviyesinde. yarısını müslümanlar ve diğer yarısını hristiyanlar oluşturuyor.

ibolar: nüfusun %18’lik kısmını oluşturuyorlar. neredeyse tamamı hristiyan.

fulaniler: nijerya’da %11 ler seviyesinde bir nüfus oranına sahipler. % 90’ına yakın bir kısmı müslüman.

kanurlar: nüfusun %4’lük kısmını ise kanurlar oluştuyor. tamamı müslüman.

nüfusun geri kalan küçük kısmını ise oranlamaya girmeyecek nitelikteki kabileler oluşturmaktadır.


dini yapıya gelince

devletin resmi dini yoktur. 50 yıl öncesine kadar %70 ler %80 ler civarında olan müslüman nüfus, son kayıtlara göre toplam nüfusun % 51'ini oluşturmaktadırlar. müslüman nüfusun azalmasında sistemli bir şekilde yürütülen misyonerlik faaliyetleri etkili olmuştur. müslümanlar arasında maliki ve sünni mezhepler yaygındır. müslümanlardan sonra, ikinci sırayı % 33’lük oranla hristiyanlar alır. beşte dördü protestan kalanı katolik’tir. halkın % 16'sını ise yerel dinlere bağlı animistler oluşturur ve bu nüfus ağırlıklı olarak kırsal kesimde yerleşiktir. çok az sayıda yahudi bulunmaktadır. müslümanlar daha çok kuzeyde, hristiyanlar ise güneyde yoğundurlar.

son yıllarda ülke genelinde ve özellikle müslüman nüfusun yoğun olarak yaşadığı kuzey bölgelerinde misyonerlik faaliyetleri hızla yaygınlaşmıştır.

seyahatimiz süresince en ücra yerlerine kadar girdiğimiz lagos’un hemen her sokağında bir kiliseyle karşılaşmış olmamız durumun vahametine işaret etmektedir. kiliselerde insanların ekonomik ve sosyal ihtiyaçlarına yönelik çalışmalar yürütülmektedir. hemen her köşe başında karşınıza çıkan bu mekânlar birer dükkân ve eğlence yeri vazifesini görmektedir. önemli addedilen dini günlerde oldukça etkin faaliyetler icra etmektedirler. gezimiz esnasında birkaç farklı ağızdan duyduğumuz ifade; “en çok kazanan tüccarların papazlar” olduğu yönündedir. kiliseler kanalıyla ülkeye çok ciddi kaynak aktarılmakta ve bu kaynaklar insanların hıristiyanlaştırılması için kullanılmaktadır. bu çalışmalar, genel anlamda gelir seviyesi oldukça düşük olan halk tarafından ve sosyalleşme ihtiyacı had safhaya ulaştığı halde bu ihtiyacını başka alanlarda tatmin imkânı bulamayan gençler tarafından kabul görmektedir. çünkü kilise bir gencin müzik, spor, arkadaşlık ve hatta evlilik gibi ihtiyaçlarını karşılamaya yönelik faaliyetlerde bulunmaktadır.

imaja düşkün nijerya insanının görsel imajinel unsurlar ve içsel müzikler eşliğinde noel ve yeni yıl kutlamalarında bulunduklarını ve bunu ne kadar çok önemsediklerini gözlemleme imkanı bulduk.

müslümanların ise sosyal anlamda faal olmalarının önünde en başta ekonomi olmak üzere birçok engel söz konusudur. nijerya müslümanlarını bekleyen en büyük tehlikelerden birisi evlatlarının gelecekte hıristiyanlaşmasıdır. adı ahmed, süleyman olduğu halde hıristiyanlığı seçmiş çok sayıda gençle karşılaşmamız bunun en bariz göstergesidir.

kabile kültürünün etkisi altındaki dinlerini yaşamakta olan nijeryalılar arasında zaman zaman çok sayıda insanın ölümüne neden olan çatışmaların yaşandığı bilinen bir gerçektir. bu çatışmaların temeli, daha sonra farklı mecralara ulaşan kabile kavgalarıdır.

1999, 2001 ve 2004 yıllarında meydana gelen ve yüzlerce kişinin ölümüyle neticelenen olaylar incelendiğinde yukarıda bahsettiğimiz kabile tartışmalarının temel etken olduğu görülecektir. bölgede varolan bu hassas yapı özellikle dış güçler tarafından alevlendirilmekte ve maksatlı olarak dışarıya farklı şekilde lanse edilmektedir..

örneğin 2004 yılında nijerya’da yapılan bir güzellik yarışmasını müteakiben bir gazetede müslümanlar aleyhine ağır ithamlar dolu bir yazı kaleme alınmış.. bu yazıyı yazan gazeteciye tepki olarak müslümanlar gazete binasını basmışlar ve tepkilerini ortaya koymuşlardır. tepki sonrasında dağılmak üzere olan kalabalığa bölgede bulunan bir kiliseden taş atılması neticesinde olaylar büyümüştür.

bölgedeki etnik ve dini yapının bu denli kışkırtılarak ortaya çıkacak olan tablodan nasiplenmek isteyenler olduğu kesindir. bu çatışmalar uluslararası kamuoyunun önüne din çatışması olarak sunulmaktadır.

eğer asıl sebep din temelli olmuş olsaydı yorubaların hristiyan olanları ile müslüman olanlarının birbiriyle çatışması beklenirdi doğal olarak. ancak tüm müslüman-hristiyan çatışmaları ibolarla/yorubalarla-hausalar arasında cereyan etmiştir. bizim edindiğimiz intiba, din faktörünün belirleyici olmaktan ziyade, görsellikten öteye geçemediği yönündedir.


lagos eyalet nüfusunun resmi rakamlara göre 17.5 milyon olduğu ifade ediliyor

ancak bu rakamın gayrı resmi olarak 21 milyon civarında olduğu aldığımız bilgiler arasında. nijerya’nın toplam nüfusunun yaklaşık 190 milyon olduğu düşünüldüğünde, ülke nüfusunun oldukça önemli bir kesiminin bu şehirde yaşadığını görürüz.

nüfusun çok önemli bir kısmı, gecekondu diye adlandırdığımız derme çatma evlerde yaşıyor. bu evlerin bulunduğu muhitlerin de derme çatma kurgulandığını ifadelendirebiliriz. varoşlarda her evde birkaç aile yaşamak zorunda. ve bu aileler ortalama olarak 9 kişiden müteşekkil.

lagos nijerya’nın eski başkenti konumunda

ülkenin kuzey ve iç bölgelerinden yoğun göç alması sebebiyle sıkışmış bir kültürel yapıdan söz etmek mümkün. gelenekler ile modern yaşamın cazibeleri arasında kalmışlığın getirdiği bir sosyal sıkıntı söz konusu. bir yanda aşırı zengin bir nüfusun yaşadığı lagos’da, hemen birkaç sokak içerilerde ve kenar mahallelerde bu zengin nüfusun her daim özentisini hisseden ciddi bir nüfusla karşılaşıyoruz.

lagos’ta ekonomik anlamda orta sınıftan neredeyse bahsetmek mümkün değil. lüks yaşamın ve çok sefalet içerisinde bir hayatın arasında kahredici bir git gel yaşanıyor. böylesi bir tablo şehirde suç oranının hayli artmasına sebebiyet vermiş görünüyor. uluslar arası boyutlara dek ulaşan dolandırıcılık, sahtecilik, gasp ve hırsızlıktan söz etmek için ayrıca bir araştırma yapmaya gerek kalmıyor. her şey gözler önünde olup bitiyor. ve işin garibi tüm bu olup bitenler hayatın sıradan ritüellerinden biri halini almış.


şehirde ciddi bir güvenlik ve altyapı sorunu bulunuyor

lagos'un nüfusunun neredeyse yarısı altyapıdan mahrum vaziyette; yol, temiz su, elektrik imkânlarının sınırlı olduğu gecekondularda yaşıyor.

yaşayan halk ve lagos’un önde gelenleriyle yaptığımız görüşmelerde lagos’un bu koşullarının, yağmurların başladığı dönemlerde daha da kötüleştiğini öğrendik. özellikle kanalizasyonların yetersizliği, sel baskınlarının oldukça kötü sonuçlar doğurmasına ve beraberinde salgın hastalık tehlikesi getirdiğine işaret ediliyor. şehrin fakir bölgelerinde çöp toplama işlemlerinin oldukça yavaş olması nedeniyle de hastalıkların fazlasıyla yükselen bir seyir izlediği bir gerçek. bölgede özellikle malaria (sıtma) ve tifo gibi salgın hastalıklar oldukça yaygın.

afrika genelinde yapılan araştırmalar, malaria hastalığı sebebiyle her 30 saniyede bir çocuğun öldüğünü ortaya koyuyor. ortalama insan ömrünün 50’li yaşlar civarında seyrettiği nijerya’da 3-5 dolarlık malaria ilaçlarını almaya güç yetiremeyen aileler evlatlarını ölüme terketmek zorunda kalıyorlar.

şehrin en önemli sorunlarından biri de su. temiz bir suyu kullanmak neredeyse imkansız. evlerin hemen önlerinden geçen ve çoğu kez insanların tuvalet olarak da kullandıkları açık kanalizasyonlar her türlü hastalığın davetçisi. 1 ağustos 2006 tarihinde ajansların geçtiği bir habere göre dünya bankası, nijerya'ya ticari başkenti lagos'ta, özellikle gecekondu bölgesindeki koşulları iyileştirmekte kullanılmak üzere 200 milyon dolar kredi vermeyi kararlaştırmış. kredinin kentin kanalizasyon ve atık sisteminin düzenlenmesinde kullanılması amaçlanıyor. dünya bankası, yedi yılda tamamlanması beklenen projeden doğrudan bir milyon kişinin faydalanabilmesini umuyor. işte bu projeyle lagos'un 44 kenar mahallesinden dokuzunda özellikle çöp ve kanalizasyon idaresine yoğunlaşılması amaçlanıyor. bu sayede yaklaşık bir milyon insanın temiz su erişimi ve yaşadıkları yerlerde, su baskınlarını azaltma yolunda ilerleme kaydedilmesi umuluyor.

çeşitli uluslar arası sağlık örgütleri ülke genelinde sağlık faaliyetlerinde bulunuyor. bu faaliyetlerin en başında ise malaria hastalığıyla mücadele geliyor.

halkın ekonomik anlamda alım gücü hayli düşüktür

örneğin ülkede görev yapan bir polis memurunun aylık maaşı yaklaşık olarak 60 amerikan dolarına tekabül etmektedir. kişi başına düşen milli gelirin 260 amerikan doları olduğu ülkede açlık, eğitimsizlik, suç, hastalık adeta kol gezmektedir. oysaki nijerya zengin petrol, maden ve doğalgaz yataklarına sahiptir. opec ülkeleri arasında oldukça önemli bir konuma sahiptir. afrika ekonomisinin güney afrika ile birlikte başı çeken ülkelerindendir. afrika’nın petrol zengini ülkesi nijerya’da bu zenginliğin yaşamlarına yansımadığını gören yoksul kitleler, zaman zaman boru hatlarından hayatları pahasına petrol çalma girişimlerinde bulunurlar. son olarak aralık 2006 sonunda lagos’ta (adule egba bölgesinde) bu sebebten meydana gelen patlamalarda 300’e yakın kişi hayatını kaybetmiştir. yine mayıs 2006’da yaşanan benzer bir olayda 200 kişi hayatını yitirmişti.

ülkenin baş belası durumundaki yolsuzluklar tüm afrika genelinde olduğu gibi sıradan halkın daha da fakirleşmesine yol açmaktadır.


nijerya yer altı zenginlikleri kadar, tarım ve hayvancılık anlamında da oldukça verimli bir ülkedir

tarım alanında (kakao, kauçuk, yer fıstığı, mısır, darı, şeker kamışı, pirinç, tahıl, pamuk tiftiği, kola cevizi, palmiye tohumu, çeşitli sebze ve tropikal meyve) ve hayvancılıkta gerekli imkanlar sağlandığında üretim seviyesi en üst noktaya çıkabilecektir.

ancak sömürgeden henüz kurtulmuş olan nijerya’nın, sömürülmesinin modern metodlarla sürdürüldüğünü gördüğümüzde bunun için hayli zamana ihtiyaç duyulduğunu söylemeden geçemeyiz.

dışa bağımlılıktan yavaş yavaş kurtulmakta olan nijerya nisan 2006’da, yoksul ülkelere kredi sağlayan paris kulübü'ne olan borçlarını kapatan ilk afrika ülkesi olmuştur. kendi iç zenginliklerinden kaynaklanan bir büyümeye geçişin başlıca yollarından birisi ülkedeki yolsuzluk, dolandırıcılık, sahtecilik ve ekonomik kaos ortamının bertaraf edilmesidir. görüldüğü kadarıyla nijerya hükümeti bu konuda kararlı adımlar atmaktadır.

ilk kez nijerya'ya gideceklere tavsiyeler

havaalanında bagajınız kaybolduysa eğer bagajınızı bulmak için boşa uğraşmayın, nefes tüketmeyin. resmi prosedürü tamamlayın, kayıp bagaj tutanağınızı tutturun, ülkenize döndüğünüzde havayolu firmasından 200 dolarınızı alın. budur...

mutlaka önceden anlaşacağınız birisi hatta birileri sizi havaalanında karşılamaya gelsin. karşılayan kişinin sizin anlaştığınız kişi olduğundan emin olduktan sonra taksiye ya da onun arabasına binin.

yemeklerine alışmanızın pek mümkün olduğunu düşünmüyorum. tanıdık bildik markalı fast food restaurantlarda tanıdık bildik şeyler yiyin. mümkünse yanınızda bisküvi, konserve gibi şeyler götürün.

meyveleri güzeldir ve boldur ve de ucuzdur. bol bol meyve tüketebilirsiniz. özellikle muzları güzeldir.

suyu mutlaka kapalı olarak tüketin.

sultan ii. abdülhamit han'ın yadigari shitta bey camisini mutlaka görün.

aslında nijerya insanı neşeli ve sempatiktir. ilk karşılaştığınızda edindiğiniz güvensizlik ülke insanının kendisini güvende hissetmiyor oluşundan kaynaklanmaktadır. siz onlara güvenilir olduğunuzu ifade edebilir ve başkaca hesaplar içerisinde olmadığınızı hissettirebilirseniz başka bir kapı açılacaktır önünüze.

yaptığınız alışverişlerde mutlaka pazarlık yapın. eğer mümkünse alışverişlerinizi yanınızda bulunan rehberinize yaptırın. bütün ödemelerinizi ona yaptırın, sonra aranızda hesaplaşırsınız.

ülkede temizlik konusunda ciddi sıkıntılarınız olabilir. bir anda yanınızdaki adam hemen arkasını dönerek sizinle konuşmaya devam ederken işeyebilir mesela. daha medeni olanları tuvaltte bu ihtiyalarını giderebilirler; tuvalete yalın ayak girerlerse şaşırmayın. en zenginlerinin evlerinde bile dibi kapkara fincanlarda sütlü çay ya da kahve ikram edebilirler size.

beyaz oluşunuz ülke genelinde dikkat çekmenize sebebiyet verebilir. beyazlığınız hoşlanılan bir durum değildir. bunun bir istisnası müslüman oluşunuzdur. müslüman olan beyazlara karşı inanılmaz bir sempati vardır. bu avantajınızı iyi kullanın diyorum ben eğer müslümansanız.

özel gün ve gecelerde sokaklarda -özellikle geceleri- bulunmayın. mesela yılbaşı gecesinde alkolün dibini bulan nijeryalı gençler, şehrin bir çok noktasında ne yaptıklarını bilemez halde etraftan geçen araçlara saldırmışlardır. özellikle elinde fotoğraf makinası ya da kamera bulunan beyazlar daha çok ilgilerini çekmektedir.

okyanusu mutlaka görmelisiniz. kumsalları temiz olmasa da gitmelisiniz. okyanusun sesini dinleyerek yorgunluğunuzu br kaç dakikada atabilirsiniz. okyanusun yüzünüze sıçrattığı sulardan kalma tuzu muhafaza ederek dönersiniz geriye. o tuz size uzunca bir zaman okyanusu hatırlatacaktır.

Bakire Kadınların Kralın Eşlerinden Biri Olabilmek İçin Yarıştığı İlginç Afrika Ülkesi: Svaziland