Kitap Okurken Farkında Olmadan Tecrübe Ettiğimiz Edebi Gönderme Şekli: Metinlerarasılık

Yurt dışında Paul Auster, ülkemizde ise Orhan Pamuk ile belirgin örneklerini gördüğümüz bu tarz, sanatçının üretimini daha bütün bir halde görmemizi sağlıyor.
Kitap Okurken Farkında Olmadan Tecrübe Ettiğimiz Edebi Gönderme Şekli: Metinlerarasılık


Nedir, ne değildir?

iki ya da daha çok metin arasında bir alışveriş, bir tür konuşma ya da söyleşim biçimi olarak anlaşılmalıdır. bir yazar, başka bir metinden parçaları, kendi metninin bağlamında kaynaştırarak yeniden yazar. her söylem, başka bir söylemi yineler ve her yazınsal metin, daha önce yazılmış olan metinlerden ayrı olarak yazılamaz, her metin açık ya da kapalı bir biçimde önceki metinlerden, yazınsal gelenekten izler taşır. metin, bir alıntılar toplamlıdır ve her metin eski metinlerden aldığı parçaları yeni bir bütün içerisinde bir araya getirir. her metin, kendinden önce yazılmış öteki metinlerin alanında yer alır, hiçbir metin eski metinlerden tümüyle bağımsız olamaz. 

metinlerarası, hep önceki yazarların metinlerine, eski yazınsal geleneğe bir tür öykünme işleminden başka bir şey değildir. 

bu bağlamda: her yapıt metinlerarasıdır.

özgünlüğe, tevarûde, çalıntıya itibar etmeyen metinlerarası şunlara bakar: aktarma edimi gerçekleştirilirken ne kadarı dönüştürülmüştür, şair gerçek metne gönderge metinden ne katmıştır? gerçek metni kendinin kılabilmiş midir?

Paul Auster


Anlaşılmasını kolaylaştıran güzel bir örnek

umberto eco, "gülün adı" adlı romanına karşılık yazdığı bir makalesinde postmodernizmin modernizm geçmişini yıkamayacağından, eğer yıkarsa bunun artık söylenecek söz kalmamasına götüreceğinden bahseder ve bu nedenle geçmişin yeniden kullanılmasını- ama bu sefer ironiyle, çünkü artık saflık ve masumiyet mümkün değildir- (dolayısıyla metinlerarasılığı) önerir ve şu örnekle açıklar: kültürlü postmodern bir erkek, kültürlü bir başka kadına aşık olur, ama ona 'sana deliler gibi aşığım' diyemez çünkü artık kadın bilir ki (ve kadın erkeğin de bildiğini bilir ki) bu sözler çoktan barbara cartland tarafından yazıldı. ama buna bir çözüm var, o da erkeğin "barbara cartland'ın diyeceği gibi, sana deliler gibi aşığım" demesi, yani bir başka metnin de farkında olarak yine istediklerini dile getirmesi.

Umberto Eco

Yazın sanatındaki yararları

metinlerarasılık, özellikle 1960’lı yıllardan sonra, kısmen postmodern etkiler doğrultusunda yazan michel butor, simon, robbe-grillet ve sarraute gibi yeni romancıların eserinde genişçe uygulama alanı bulur.

metinlerarasılık aracılığıyla, farklı alanlara, edebî türlere açılma imkânı da doğar. bu da postmodern romanların çok-sesli olmasını, hatta karnavallaşmasını sağlar.

metinlerarası ilişkiler ile biçim-dış yapı açısından bir metin başka bir metinle ortaklık sağlar ve böylece farklı metinlerin varlığı ortaya çıkar. kısaca, bir metin, başka bir metin içinde kapalı şekilde verildiği gibi açık bir şekilde de verilebilir. burada okuyucunun bilgi-tecrübeleri öne çıkar.

postmodern metinlerde herhangi bir düşüncenin kime ait olduğu belirtilmeden eserde doğrudan kullanılabilmektedir.

metinlerarası biçimleri, alıntı, anıştırma, dönüştürme ve 'öykü(n)me' alt başlık-kavramları noktasında ele almak mümkündür.

metinlerarasılık, postmodern edebiyat tavrını en iyi yansıtan tekniklerden biridir.

postmodernizmin her anlamda tek bir doğruya karşı çıkışını ve görelilik kavramını, metinlerin de tek bir bakış açısıyla ele alınamayacağı ya da metnin tek bir kişinin elinden çıktığı haliyle kalmasının ve yorumlanmasının bir zorunluluk olmadığı yönünde edebiyata uyarlayarak oldukça kaydadeğer sonuçların ortaya çıkmasına vesile olabilmektedir. kesinlikle sadece kendisinden daha önce yazılmış bir esere gönderme yaparak ilgi çekmeye çalışan bir metin yaratma aracı olmaktan ibaret olmayıp, aksine atıfta bulunduğu eseri çok farklı ve beklenmedik bir noktadan tutup yorumlayarak bambaşka bir yere götürebilir ki bu da sanılanın aksine, okuduğum örneklerine dayanarak bu tekniği kullanan yazarın çoğu zaman "malzeme yoksunu" olmasını değil, yaratıcılığını öne çıkarabiliyor. bu yüzden de metinlerarasılığın en etkileyici hali, ele alınan metnin apaçık bir şekilde bambaşka bir hale büründürülmesidir bana göre.

sayılabilecek birçok başarılı örneği var elbette, fakat türk edebiyatını ele alırsak kendi adıma ayla kutlu'nun kadın destanı'nda bu anlamda çok iyi bir iş çıkardığını söyleyebilirim. kendisiyle tesadüfen okuduğum birkaç romanı haricinde pek haşır neşir olmuşluğum yoktur açıkçası ama kadın destanı'nda metinlerarasılık tekniğini bu kadar iyi kullandığını gördüğümden beri örnek olarak vermeden geçemiyorum. hakkını vermek gerekir, gılgamış destanı ancak bu kadar ters köşeye yatırılıp ince ve zekice işlenerek yeniden sunulabilirdi. okudukça tekniği daha da benimsetiyor.

Final yorumu

metinlerarasılık, sözlerin birbirlerini tamamlamasını kabullenmek; başka birinin size eklenmesine, bulaşmasına, sizi tamamlamasına izin vermektir.

Orhan Pamuk Romanı Okumak Neden Bazı İnsanlara Zor Geliyor?