Küçük Çocuklarla İyi Anlaşma Rehberi

Küçük çocuklarla büyüklerin dünyası bir değildir. Bu yüzden iletişim kurmak bazen hiç kolay olmayabiliyor. Kocaman hayal dünyaları, yaratıcı bakış açıları ve masumluklarıyla, küçük çocukların dünyasına kendimizi nasıl dahil edebiliriz? Sözlük yazarı "powerbroker"dan müthiş bir rehber.
Küçük Çocuklarla İyi Anlaşma Rehberi
iStock.com


1) onlara çocuk gibi değil, insanmış adammış gibi davranın. veya kadınmış gibi. 

bu basit gibi gelebilir ama çoğu insan gözden kaçırıyor bu olayı. çocuğa çocuk gibi davranıyorsun o hareketlerden çocuk sıkılıyor. ve senin ilişkin de garip bir ilişki oluyor. aman yavrum, canım yerim seni ben. şu sevimliliğe bak. filan diye ikide bir çocukluğunu hatırlatmak çocukları sıkıp bayıyor. onun yerine büyük adammış gibi davranın, her istediğine he demeyin, normal insan gibi davranın süper anlaşıyorsunuz. ayrıca yapmacık hareketler de yapmamış oluyorsunuz. özellikle başkasının çocuğu söz konusu olduğunda bir sürü insan kendini yapay bir şirinlik çabası içine sokuyor. kendini maymun ediyor diğer bir deyişle. bunu yapmayın, kendinizi komik duruma düşürmeyin.


2) çocukların nelerle ilgilendiğini bulun. 

bu çok basit. soruyorsunuz söylüyorlar. sormasanız bile boş zamanında odasına gidip neyle oynadığını izleyin anlıyorsunuz. atlardan mı hoşlanıyor, bebekleri mi seviyor, hangi çizgi filmleri izliyor. sevdiği bir çizgi filmi öğrenin, misal little nemo olsun, beraber little nemo'yu izleyelim mi deyin, bin defa izlemiş de olsa yine izlemek istiyor, çocuğun vakti bol nasıl olsa. kafa da böyle bir kafa. sonra film hakkında konuşun, çok eğlenceli yorumlar yapıyorlar. kafa berrak olduğu için en parlak fikirler çocuklardan geliyor. çoğu gereksiz fikirler ama yine de komik.


3) çocuğun seviyesine inin. 

bu hem fiziksel olarak hem ruhsal olarak demek. bir çok insan çocuklarla konuşurken normalde bulunduğu seviyeden, tepeden bakıyor. halbuki çocukların göz seviyesine inmek, göz teması kurmak çok önemli. tepeden bakınca, çocuk sizi dev gibi görüyor. heyula gibi görüyor. halbuki ne gerek var. çömel öyle konuş çocukla. o zaman arkadaşı gibi görüyor.


4) sürekli çocuklara dokunarak, bir taraflarını mıncıklayarak konuşmamak lazım. 

benim tanıdığım pek çok çocuk cimcirilmekten veya orasının burasının sıkılmasından yanaklarının ısırılmasından filan hoşlanmıyor. bunu yapmayın. çok şirin de olsalar kendinizi tutun. normal de bir insanla konuşurken atıyorum apartman görevlisiyle konuşurken yanağından makas alıyor musunuz? almıyorsunuz. o zaman ne demiştik çocuklar da normal birer insan, onların yanakları da bonfileden yapılmıyor sonuçta.


5) sorduğunuz sorulara dikkat edin. 

gene 1. kural geçerli. yeni karşılaştığınız birine ne yapıyorsun işyerinde kızlarla oynuyor musun bakiiim? kız arkadaşın var mı? hoşlandığın biri var mı? diye özel hayatla ilgili sorular soruyor musunuz? soramazsınız. çocuklara ne hakla böyle sorular soruyorsunuz. misal bayi toplantısına gittin bir yere. orada yeni tanıştığın bir esnafa "aç göster bakiim pipini amcalara" diyebiliyor musunuz? diyorsanız zaten orada bambaşka olaylar dönüyor demektir.


6) bunu "anana sorsana delikanlı" kuralı. 

çocukların bazısı piç oluyor. geliyor can sıkıcı sorular yöneltebiliyor. mesela ben nasıl oldum? bebekler nereden çıkıyor? ali'nin pipisi var benim niye yok? gibi. bu tip sorularla karşılaştığınızda soruları doğrudan cevaplamak yerine, bu konularda çocuğu "aferim aytek, çok yerinde bir sual bu, istersen bu konuyu anana veya babana sorup onların görüşlerini alalım." demek daha mantıklı. çünkü aile çocuğunu nasıl isterse öyle yetiştirir. 


bize ne? niye çocuğun anlam dünyasını yıkalım. belki ana-baba seni leylekler getirdi diyecek, veya her kuşu siktik de bi leylek kaldı onu da bilmeyiver deyip geçiştirecek konuyu. ailenin çocuğu yetiştirmesine müdahil olmamalıyız, hassas konularda kendi dünya görüşümüzü çocuğa empoze etmemeliyiz. baban ananı bafiledi sen dünyaya geldin filan dememeliyiz. çünkü sonra çocuk bafilemek ne demek diye sorar. o tip soruların sonu gelmez. iyisi mi hassas konularda topu anne/babaya atalım. çünkü çocuklar sünger gibidir, ne söylersek emerler. sonra giderler annelerine "anneee, babam seni neden bafiledi?" diye sorabilirler.

7) çocukları disipline etmeme/ dövmeme kuralı. 

bu yukarıdaki kurala paralel bir kural. çocuğun yanlış bir hareket yaptığını düşünüyorsak, misal çocuk sümüğünü yutuyor. o zaman "sümüğünü yemeyi kes yoksa annene söylerim" deyip istenmeyen davranışı kesmemiz lazım. eline vurmamak lazım. bırakın sümük yemek istiyorsa yesin. annesine veya babasına söyleyin. nasıl biliyorlarsa öyle yapsınlar. 


bu kural aynı zamanda çocuğun ana/babasıyla kötü olmamak için de yararlı bir kural. bazen mesela bazı çocuklar var bıraksan tepene sıçacakmış gibi ayarsız hareketler yapıyorlar. insanın içinden çocuğa diyagonelden bir tane kapatmak geliyor. ama yapmamak lazım. bırakın ailesi versin terbiyesini. bazen insan şunu iyi bir döven olsa bu kadar şımarmazdı diye düşünebiliyor. bunlar da sakat düşünceler. bırakalım ailesi nasıl biliyorsa öyle yapsın. iyice şımartsınlar evlatlarını. kendileri ileride daha fazla uğraşacaklar diye düşünüp kendinizi avutmaktan başka çare yok.

8) konuşma tarzı.

diyelim bir uçaktayız veya bir restorandayız. çocuklarla haşır neşir olmak istemiyoruz, sosyalleşmek diye bir derdimiz yok. ve fakat bir tane velet bize musallat oluyor, canımızı sıkıyor. bağırıyor çağırıyor, su tabancasını kulağımıza sıkıyor falan. o gibi durumlarda da insanın canı bazen çocuğu yanına çağırıp karın boşluğuna bir tane yumruk filan atmak, etini bürmek isteyebiliyor. bunu da yapmamak lazım. bu gibi durumlarda ya ebeveynlerle konuşmak lazım kibar bir şekilde, şu evladınıza sahip çıkın yoksa elimden bir kaza çıkacak filan demek lazım münasip lisanla. ama bazen de ebeveynler de mevzuyu dert etmiyor, sanki çocuğu ne kadar özgür bırakırlarsa çocuk ileriki kariyer yaşantısında o kadar başarılı olacakmış gibi düşünen, ben yeterince şımartılmadım bırakayım çocuğum hayatını yaşasın mentalitesine sahip ana babalar olabiliyor. 


özellikle uçaklarda ve restoranlarda çok sık denk geliyoruz böyle tiplere. o zaman ya hostesi ya garsonu çağırıp durumu anlatmak, onların olayı profesyonelce çözmelerini sağlamak daha uygun olacaktır. olayı biraz da ana babalar açısından görüp empati de kurabilmek lazım. çocuk onların da sabah akşam beynini skmiştir zaten. gidip şu sıpanıza sahip çıkın yoksa skecem belasını demek, çözümün değil problemin bir parçası olmak anlamına geliyor. valla allah sabır versin, benim böyle evladım olsa eve komazdım demek de çözüm değil, zira kargaya yavrusu şahan gözükürmüş. o da onun evladı sonuçta. atsan atılmaz, satsan satılmaz. hayır o değil de bazı ana babalar var, gerçekten acayip gamsız olabiliyorlar. çocuğu o hale getiren de aslında onlar.