Levent Kırca'nın Sistemi Dibine Kadar Eleştirdiği Efsane Olacak O Kadar Skeçleri

Mizah algısının da değişmesiyle günümüzde eski gücünü yitirse de, Levent Kırca ve Olacak O Kadar ekolü koca bir neslin bilinçli yetişmesini sağladı. İşte o efsane skeçlerden bir derleme.
Levent Kırca'nın Sistemi Dibine Kadar Eleştirdiği Efsane Olacak O Kadar Skeçleri

levent kırca “mizah, zayıfın güçlüye karşı silahıdır.” diyen ve bu gücünü de neredeyse çeyrek asırlık bir program olan "olacak o kadar" ile ekranlara taşıyan meddah, güldürü ustası, sanatkâr, tiyatrocudur.

gerçekten de eğer elinde bir imkan olsaydı ve vefat ettiği dönemden bugüne kadar olan 5 senelik dönemin dünya çapında ve türkiye çapında eleştirisini ve kritiğini yapabilseydi, kim bilir ne tür skeçler çıkardı ortaya. bu 5 yılda gelişen olayların önemli bir kısmına değinir, laf çarpar, en azından birkaç kelimeyle de olsa değerlendirirdi rahmetli.

peki yapacak olduklarından farazi konuşmak yerine, yapmış olduklarından konuşursak; levent kırca bugüne kadar neleri eleştirdi?

olacak o kadar - devlet hastaneleri

devlet hastaneleri ve özel hastanelerin durumunu, devlet hastanelerindeki hastaların maruz kaldığı kötü şartları, düzgün muayene olamayan, hizmet alamayan, eksik tedavi gören hastaların ahvâlini anlattı. özel hastaneler ile devlet hastaneleri arasındaki çifte standardı eleştirdi.

olacak o kadar - zaman makinesi

bir bilim insanı oldu, geçmişe gitti ve günümüzü etkileyecek olan siyasileri hayalde de olsa uyardı ve o’nları siyasetten uzaklaştırdı. sadece belli başlı isimler yüzünden bu halde olmadığımızı; genel olarak sistemin, eğitimin, düzenin bozuk olduğunu ve bu düzen içinde kimi getirirsek getirelim yine aynı enflasyon, geçim sıkıntısı, zam, devalüasyon, kriz, işsizlik, rüşvet, yolsuzluk ile boğuşacağımızı gösterdi.

olacak o kadar - küçük hüsamettin

küçük hüsamettin isimli bir karakter yarattı ve 90’lı yılların başında, isminin başına “küçük” adını alıp ortaya çıkan ve birkaç kaset yapıp ortalıktan kaybolan sözde star ve arabeskçi çocuk furyasını eleştirdi.

olacak o kadar - çin çin

üretim yapmamamızı, dışa bağımlılığımızı, ithalata gömülüp üretmememizi ve milli, üreten, işleyen bir ülke olamamamızı eleştirdi. hem de yeni dönemlerde yaptığı 2010’lu yıllardaki olacak o kadar programlarındaki bir eleştiriydi bu.

olacak o kadar - ekonomik kriz ve vergi memuru

ortalama halkın çektiği sıkıntıları, başkalarının çaldığı çırptığı paraların açığının halkın üstünden alınmasını, çamaşır makinesi, bulaşık makinesi gibi en temel ve her evde olması gereken ihtiyaçların dahi lüks tüketimmiş gibi görüldüğünü eleştirdi.

“- devlet çıkartmış bir kere vergiyi. sizden almayacak da kimden alacak?”
“+ gitsin zenginlerden alsın.”
“- alamaz, hepsi içeride.”
“+ e adalet mi şimdi bu?”
“- değil işte o’nlar 2 ay sonra çıkarlar, biz de o’nlardan alırız, o’nlar da yine sizden alır.”

olacak o kadar - el işareti

halkın sorunlarını görmeyen, esas problemleri önemsemeyen, başka şeylerle ve çok çok önemsiz sorunlarla ilgilenen siyasileri yine halkın gözünden eleştirdi. işsizlik, enflasyon, yokluk, sıkıntı, üretimsizlik varken siyasilerin gereksiz şeylerle uğraştığını anlattı.

olacak o kadar - sarhoş

sarhoş karakteri ile aslında hem güldürdü, hem de trafik problemlerini ve alkollü sürücüleri eleştirdi. düştükleri durumu ve yaşattıklarını kara mizah ile anlattı.

olacak o kadar - her derde deva

din adamı gibi görünüp, okuyup üfleyerek “iyileştirdiği” yalanını ortaya atarak kadınları kızları cinsel anlamda istismar eden “sözde” din alimlerini, hocaları, üfürükçüleri ve aslında bir parça da bunlara inananları eleştirdi.

olacak o kadar - iski

susuzluk çekilen ve en temel ihtiyaçlardan mahrum kalındığı dönemlerdeki iski’yi eleştirdi. iski’yi ve o’nların politikalarına güzel göndermeler yaptı.

olacak o kadar - zam miktarı

zam miktarını eleştirdi. ancak bu zammı o kadar komik, o kadar güzel, o kadar kıvrak zeka ile eleştirdi ki 7’den 70’e herkesi güldürdü. kimse de çıkıp, “bu anlattığın yanlış/yalan.” diyemedi. tabii buradaki zam, ürüne yapılan zam değil, memura yapılan zamdı. ekonominin yavaş yavaş bozulmasını ve yapılan zammın yetersizliğini analiz etti.

olacak o kadar - atatürk

bir yerlere gelebilmek için atatürkçü olmamayı, atatürkçü görünmemeyi, o anki çoğunluğa uymayı, mustafa kemal atatürk’ü seviyorsa bile bunu göstermemeyi eleştirdi. belirli mevkilere ulaşmak isteyenlerin mustafa kemal atatürk’ten korktuğu, çekindiği, imtina ettiği dönemlerde atatürk’ü başının üstünde taşıdı ve herkesin de böyle yapması gerektiğini gösterdi. bir yerlere gelebilmek için liyakat, özveri, çalışkanlık, zeka gibi şeylerin değil de; o dönem istenilen şartların yerine getirilmesinin yeterli olduğu düzeni yanlış bulduğunu anlattı.

olacak o kadar - kpss

kpss sınavında yapılan ayrımcılığı, imtiyazı ve kayırmayı eleştirdi. kpss’nin “kamu personeli seçme sınavı” değil de “karıya türban giydirme, parti (iktidar partisi), sakal, secde (ibadet için yapılan değil, yalakalık için başkalarına yapılan secde)” olduğunu güzel bir kelime oyunuyla anlattı.

olacak o kadar - ahlak elden gidiyor

adam kaçırma, tecavüz, gasp, hırsızlık, taciz gibi olaylara ses çıkartmayanların, parkta yan yana oturan sevgilileri görünce “ahlakımız bozuluyor, hiç edep kalmamış” demelerini eleştirdi. gerçek edepsizliği dolandırıcıların, rüşvetçilerin, hortumcuların, taciz ve tecavüzcülerin yaptığını insanların gözüne gözüne soktu.

olacak o kadar - darbe

hem darbeleri, hem reklamları, hem televizyonculuğu eleştirdi. aynı anda hepsine dokundurdu ve kendi anlattığına göre, “biz polisi eleştirdik, ilk olarak polis karakolundan tebrik aldık. askeriyeyi eleştirdik, ilk olarak genelkurmaydan tebrik aldık. bu polis skeçlerimiz, “polis, halka nasıl davranmalı?” isimli ders ve eğitimlerde ders materyali olarak kullanıldı.” dedi. televizyonlarda darbeyi ve polisleri ciddi ciddi ilk kez eleştiren program oldu.
  

olacak o kadar - jet-ski

tansu çiller’in oğlunun aldığı ve geri vermediği jet-ski olayını eleştirdi.

olacak o kadar - randevu krizi

bülent ecevit ve ahmet necdet sezer’in arasında yaşanan bir gerginliği, komik ve eleştirel bir dil ile televizyona getirdi. o dönemki prosedürler ve protokoller yüzünden aksayan yazışmaları, siyasilerin birbiriyle girdiği inat kavgalarını göz önüne serdi.

olacak o kadar - yaşanmış bir olay

bir tecavüz olayında, olayın apaçık bir şekilde ortada olmasına rağmen hem bu mağdura, hem de ailesine yapılan zulmü gösterdi. kıza “sözde o’nun sağlığını belirlemek” için, yaşadığı tecavüz olayını defalarca anlattıran zihniyeti, tecavüzcü ile birlikte mahkeme salonuna aynı arabada gönderen zihniyeti eleştirdi.

olacak o kadar - gürültü

insanların umursamazlığını ve duyarlılık, farkındalık seviyesini eleştirdi. gürültüyü, şehirdeki onlarca gereksiz gürültü ve sesi gösterdi.

bu eleştirileri yaparken hem yılmaz erdoğan ve daha birçok önemli yazarı çıkartacak programlar yaptı, bir ekol oluşturdu; hem de sahnede en iyi oyuncularla, usta tiyatrocularla çalıştırdı ve çok iyi oyuncuları yetiştirip bugüne getirdi. allah rahmet eylesin, ruhu şâd olsun.