Mafya Dizisi Kurtlar Vadisi'ndeki Son Kabadayı: Seyfo Dayı

Kurtlar Vadisi'nin en nevi şahsına münhasır karakterlerinden Seyfo Dayı'ya hakkını teslim eden bir yazı.
Mafya Dizisi Kurtlar Vadisi'ndeki Son Kabadayı: Seyfo Dayı

heyhat! kim kaldı o eski külhanbeylerinden. seyfo dayı, son kabadayıydı. nevi şahsına münhasır bir karakterdi. tek başına dizi ve sinema filmi olacak adamdı. mert adamdı, aleme racon bitirmişti. alem denilen o bitirim dünyasında sevilir, sayılırdı. duran emmi’sinden eski kabadayılık hikâyelerini dinlemeyi, kendisinden küçüklerine de hayat tecrübelerini aktarmayı severdi. 

hayatta hiçbir şeyden korkmazdı kadınlardan korktuğu kadar. hiç evlenmemişti ve evlenmeyi de düşünmemişti. çünkü evlenirse bu durumu bir zaaf olarak görürdü. ve zaafları hayatında tutmak istemezdi. ayrıca evleneceği kadına da kendine de yazık etmek istememiştir. hiç evlenmemiştir ama kadın ruhundan da anlardı. canpolat’a ve yeğeni erhan’a kadınlar üzerine sürekli nasihatler verirdi. 


canpolat da seyfo dayı’yı çok severdi. alemden bilgi almak için her zaman dayıya danışırdı. arada bir de dayıya kadınlarla ilgili takılıp kızdırırdı rahmetliyi. seyfo dayı’nın en sevdiğim özelliği mert olduğu kadar açık sözlü oluşuydu. yalanla dolanla işi olmazdı. kimsenin arkasından iş çevirmez, kendi arkasından iş çevrilmesine de müsaade etmezdi. hayatı boyunca kimsenin adamı olmadığı gibi, kendi adamları da olsun istemezdi. yanında sadece sevdikleri olsun dayıya yeterdi. 

o, mert olan herkesin seyfo dayısıydı. güçlünün karşısında, mazlumun yanında dururdu. kendisine yapılan iyiliği de alçaklığı da unutmazdı. seyfo dayı gibi yiğit bir öz dayım olsun isterdim. dizi boyunca en sevdiğim karakterdi. hülasa çok başka bir adamdı, çok...


aşağıda dayı'nın hatırımda kalan bazı sahnelerini paylaşacağım

seyfo dayı savcı mevzusundan sonra yakalanır. içerde bütün gece ezildikten sonra komiser, “atın bunu nezarete! sabah devam edecez!” der. o sırada diğer polis, “sabah muayeneye götürmemiz lazım” der. ardından dayıdan şu unutulmaz sözleri işitiriz.

— bizim yüzümüz kesele gibidir. canınızı sıkmayın. sabaha iz miz kalmaz.


seyfo dayı, canpolat ve memati operasyon için hazırlık yaparlar. canpolat, dayıya bakarak, “sen de biraz sivil polislere benziyorsun dayı” der. ardından aralarında şu şahane diyalog geçer.

seyfo dayı: ben polis sınavına girmiştim vaktizamanında siz biliyor musunuz?

canpolat: hadi canım. ee sonra ne oldu?

seyfo dayı: almadılar, kaybettiler. neymiş efendim, o zamanki emniyet müdürünün adını bilmemişim. yahu ben başkomiserden yukarısını nasıl tanırım, sopa mı yedim ki tanıyayım.

seyfo dayı memati’yle mafya babaları üzerine konuşur. dayıdan yine son derece realistik bir söz gelir.

— yeğenim. gavatın güvenilirliği olmaz. adı üstünde gavat! işi belli, satmak. kadın satan cihanı satar be!


seyfo dayı’dan canpolat’a kadınlar üzerine nasihatler.

seyfo dayı: kadın milletinin ettiği duadan bile korkacaksın. dua eder silahını kullanamazsın, beddua eder aklını kullanamazsın. hasılıkelâm, kimseden korkmasan bile kadından korkacaksın arkadaş.

canpolat: yalnız bir defa korktum. bir kadını kaybetmekten korktum. onu da kaybettim. artık kaybedecek bir şeyim yok. korkacak da bir şeyim yok.

elif, duran emmi’nin çay ocağını basar. duran emmi, seyfo dayı, çakır, canpolat kim var kim yok herkese ağzına ne gelirse saydırır ve çeker gider. daha sonra seyfo dayı ile oradakiler arasında geçen harikulâde diyalog.

seyfo dayı: bir fiske atsan derler ki döve döve bir kadın dövdü. bir fiske yesen derler ki kadından dayak yedi. kalkıp iki çift laf da ben ederdim ama allah adamı kadının haklısından saklasın. şimdi ara ki mert bulasın! o kız kadar yüreği olan senin kadar da bileği olan.*

canpolat: n’oldu seyfo dayı? kadınlardan uzak duracaksın diyordun.

seyfo dayı: durmaya duracaksın da yeğenim, böylesinin karşısında da esas duracaksın.

canpolat, seyfo dayı’dan pala’yı araştırmasını ister ve unutulmaz sahne başlar.

canpolat: dayı, araştır. kim bunlar, nerden gelmişler, kime değmişler, kimden almışlar, kime vermişler?

seyfo dayı: yeğenim. derinlerse biz ne yapabiliriz.

canpolat: dayı bir şey yap demedim. araştır.

seyfo dayı: yeğenim. girmemek lazım böyle işlere. vardır cemal’in kırdığı bir ceviz ki tepesine çökmüşler.

canpolat: dayı, cemal’in varsa yine bilelim. bizim korumamız altındakine çöküyorlarsa yarın bize gelecekler. korksan da gelecekler korkmasan da.

seyfo dayı: biz korkuyu yatağımızdan atalı olmuş elli iki sene. buçuğunu da kundağa say. ne korkusu!

canpolat: kundakta n’oldu ki dayı?

seyfo dayı: usturanın parıltısını gördüm. ilk kesiği orda yedim.

canpolat: sağlık memuru devletin memuru değil miydi dayı?

seyfo dayı: yahu ne memuru, berberdi berber!

seyfo dayı’nın çakır ve canpolat’a uçkur dersi verirken söylediği unutulmaz söz.

— bir memlekette nizam uçkurdan bozulur.


seyfo dayı, çakır, canpolat ve memati mahzende tombalacı’nın kurduğu pusuya düşer. içeride saatli bomba vardır ve çıkış kapısı kilitlidir. bombayı imha etmek için epey uğraştıktan sonra kapıyı açmak için tek çare olarak kapıya ateş etmeyi düşünürler. çakır’a göre kapı demirse delip geçecektirler, yok eğer çelikse mermi onlara seker, ölürler. ateş etme kararı alınır ve kapıya ateşe başlanır. mermiler geri sekmiyordur. korktukları gibi olmaz ve kapı açılır. tam kapıdan çıkarken saatli bomba tekrar aktif olur. hepsi kapının önündeyken bomba infilâk eder. o sırada herkes üstü başı yıpranmış şekilde yere düşer. ardından seyfo dayı’dan yine tarihe not düşülecek şu sözleri işitiriz.

çakır: ölen var mı?

seyfo dayı: var.

canpolat: kim öldü dayı?

ardından dayıdan o unutulmaz cümle gelir.

seyfo dayı: mertlik öldü yeğenim, mertlik.

seyfo dayı, canpolat, memati ve çakır’ın kumarhanenin müdürü nezarettedir. seyfo dayı içini dökmeye başlar. o sırada canpolat ile aralarında geçen muhteşem diyalog.

seyfo dayı: ya, kimler geldi geçti yeğenim! şükrü balcı’lar, atilla aytek’ler, sadettin tantan’lar... bunlar gelip geçenler. bir de üstümüzden geçenler var. onların ismini hatırlamak bile istemiyorum.

canpolat: bu da gelir, bu da geçer dayı... ya sen anılarını ne zaman kitap yapıyorsun?

seyfo dayı: ben bunlara adımdan gayrısını söylememişim. neşredip ifşa mı olacam!

seyfo dayı, deve tuncay’ın mekânına gelir ve efsane sahne başlar.

tucay kantarcı: seyfi’ciğim geçmiş olsuna gelemedim. sonra duymuşsundur, bizim de başımızdan görünmez bir kaza geçti. geç şöyle.

seyfo dayı: geçmiş olsuna gelmedim. hesap sormaya geldim. bana niye sıktırdın?

tuncay kantarcı: töğbe de seyfo. kimin dolmuşuna bindin buraya geldin?

seyfo dayı: bana bak deve! ben deveden başka bir şeye binmem. sen beni çocuk mu belledin lan!

der ve ardından belindeki altı patları çıkarır, tuncay’a doğrultur ve sözlerine devam eder.

seyfo dayı: sen kalem efendisiyken ben beş taş için adam vuruyordum!

tuncay kantarcı: lafını bil de öyle konuş seyfo! sok o silahı beline, çek git.

seyfo dayı: lan kahpe! gideyim de arkamdan sık değil mi!

der ve ardından silahını tuncay’ın bacağına yöneltir ve bir el ateş eder. tuncay kantarcı acı içinde yere yığılır. böylece seyfo dayı kendisine yapılan yanlışın cezasını kesmiştir.

seyfo dayı’dan canpolat’a hovardalık üzerine.

— yeğenim. dayın bu işlerden anlamaz değil, bulaşmaz.


seyfo dayı, canpolat ve memati’nin unutulmaz sahnesinden.

seyfo dayı: bize göre değil böyle incik boncuk işler. biz eskiden haber saldık mı ne kuyumcusu, bütün kapalıçarşı ayağımıza gelirdi. ne zormuş bu devirde racon sahibi olmak.

canpolat: ee dayı, sizin zamanınızda kurtluk; koyun kuzu peşinde koşmaktı. bizim zamanımızda kurtluk; it, çakal, aslan, kaplan, sırtlan, yılan, çiyan otlatmak. insanlar değişti de hayvanlar baki mi kaldı.

seyfo dayı: haklısın yeğenim. ne diyeyim.

seyfo dayı’yla memati yine bir çatışmanın ortasındadır. dayıyla memati’nin arasında geçen o müthiş diyalog.

memati: bu alemde tek racon sahi biz değiliz ki! niye her şey bizim üstümüze doğru geliyor?

seyfo dayı: bu alemde eskiden de delikanlı yaşatmazlardı. şimdi de ellerinden geleni ardlarına koymuyorlar. tek farkı canpolat yeğenim bu leş kargalarına fırsat vermiyor.

seyfo dayı, canpolat ve memati’nin başka bir sahnesinden.

memati: bu testere demir leblebi.

canpolat: biz değil, laz ziya demir leblebi yiyecek.

seyfo dayı: yeğenim, dayı nasihatıdır. aklının bir köşesinde bulunsun. laz ziya’ya çok güvenme. bunlar gemici adam. yalnızlığa alışıktır. fırtına dindikten sonra bizi ilk limanda gemisinden atar.

dayının yaşama vedası üzerine canpolat’ın memati, erhan ve abdülhey ile konuşması.

canpolat: memati. yarın öyle namazında uğurlayalım dayıyı. eski dostlarına, ahbaplarına, sevenlerine kim varsa haber salın.

memati: olur abi. kahveyle konuştum. dolup taşıyormuş zaten.

abdülhey: öbür heriflerin cesetlerini bırakarak iyi mi yaptık abi?

canpolat: alacak hâlimiz mi vardı abdülhey!

memati: abi bizim o herifleri kaldırdığımızı duyarlarsa ne yaptığımızın peşine düşen çok olur.

canpolat: mafya geçmişi konuşmaz memati. kabadayılık bitti! sonuncusu yarın öğle namazında gidiyor.

seyfo dayı vurulduktan sonra elif, canpolat ve memati arabada giderken elif’in yanaklarından süzülen gözyaşları içinde söylediği can alıcı sözlerle yazımı sonlandırıyorum.

— ayakkabılarının arkasına basan kaç tane kabadayı kaldı ki?

bu dünyadan bir seyfo dayı geçti. hey gidi koca çınar! huzur içinde uyu...