Montrö Boğazlar Sözleşmesi Hakkında Doğru Sanılan Yanlışlar

Son olarak 104 emekli amiralin bildirisiyle birlikte Montrö Boğazlar Sözleşmesi konusu yeniden alevlendi. Haliyle, sosyal ve geleneksel medyada Montrö hakkında birçok yanlış da dolanıyor şu sıralar.
Montrö Boğazlar Sözleşmesi Hakkında Doğru Sanılan Yanlışlar

son günlerde montrö boğazlar sözleşmesi hakkında sosyal medya ve medyada deli hurafeler dönüyor. kendi alanım olduğu için bazen gülüyorum ama çoğunlukla bu derece bilgisizce yapılan yorumlara sinirleniyorum. bu hurafelerin bir kısmını topladım sizler için. (genel maddeler hariç ticari gemiler için bu yazı. askeri gemiler için sonra yazarım.)

möntrö’nün süresi zaten 20 yıllıktı artık hükmü yok

buldukları yeni argüman bu. bunu diyen lozan’ın 2023’te sona ereceğine ve gizli maddeleri olduğuna inanıyordur. net. bunlara bir şey anlatılamaz, belki içlerinde bazıları aydınlanma yaşayıp uluslararası sözleşmeler üzerine bir gün çalışır.

montrö ile boğazları sonsuza kadar diğer devletlerin geçişine, emrine vermişiz.

bunu diyenler daha henüz “boğaz”kavramını bile bilmiyorlar. takmışlar 1. maddedeki geçiş serbestisi sonsuzdur tanımına. heee anacım, zaten montrö yüzünden. işin üzücü olan kısmı, atıp tutanlar boğaz tanımını ve hatta kanal farkını bile bilmeden sallıyor. pek çok kişi zaten bin kere yazdı ama boğazlar doğal su yoludur, geçiş serbesttir ve belli geçiş rejimleri uygulanır. (montrö bu noktada şahsına münhasırdır; geçiş rejimi özeldir, hakimiyet türkiye’nindir.) montrö olmasa da boğazlardan geçiş sonsuzdur. bu arada, bu arkadaşlar uğraklı/uğraksız geçiş hüküm ve mevzuatlarını da bilmedikleri için sallar da sallarlar.

montrö olmasa istediğimi geçiririm istediğimi geçirmem, marmara iç deniz

öncelikle montrö zaten marmara’yı iç deniz kabul ediyor bu nedenle hakimiyet ve denetim türkiye'nindir. öte yandan, marmara iki yönden de uluslararası sulara açılmaktadır. uğraksız geçişlerde istediğimi geçiririm, istemediğimi geçirmem diyemezsiniz, derseniz de olay çıkar. o işler öyle değil. montrö bir geçiş düzenlemesidir bu nedenle.

boğazlardan para kazanamıyoruz

bunu şimdiye kadar herkesin anladığını sanıyordum ama yanılmışım. boğazlarda geçiş ücreti yok. boğaz olmalarından dolayı gemilerin ödemesi gereken zorunlu ücretler var: sağlık resmî, şamandıra, fener ücreti. bu konu da biliniyor aslında ama tekrar edelim: altın/frank mevzusu bu zorunlu ücretler üzerine dönüyor. anlaşmada o dönem yüksek değerli olan altın/frank kuru sonradan güncellenmiyor, ta ki 1982’ye kadar. 82’de güncel kur üzerinden düzenleme geliyor ancak 83’te gelen tepkiler üzerine geri çekiliyor. şimdi, 'montrö’yü revize edelim'ciler için yazıyorum bunu: bu ücretleri güncellemek için revizeye gerek yok. bu zaten türkiye'nindir, sözleşmede gayet net madde var. önce bunu yapın, (ki daha bunu bile uluslararası mecraya kabul ettiremiyorsun, bırak yeni montrö yapmayı veya revize etmeyi.) saygıyla selamlayayım sizi. boğaz ücretleriyle kanallar karşılaştırılmış, millet bunun üzerinden gaza geliyor. boğaz ve kanal ayrımını geçtim, daha henüz geçiş ücreti/zorunlu ücret farkı hakkında ayrım yapamayan insanlar bağıra bağıra konuşuyor.

montrö yüzünden boğazların güvenliği yok

kanal istanbul’a bağlanan argümanlardan biri de bu. yine söylüyorum, montrö nedeniyle boğaz geçiş düzenleme hakkı ve denetimi türkiye'nin. montrö bunu kabul ediyor zaten. bu nedenle ilk olarak 1994'te yürürlüğe giren boğazlar geçiş tüzüğü ve yönetmeliği var. yapılan düzenlemeler sayesinde güvenlik çoğunlukla sağlandı. (ayrıca boğaz'da yaşanan gemi makina arızası kanalda da yaşanır.) yine revizeciler, montrö’yü masaya yatıralımcılar için: uğraksız geçişlerde belli gemiler için zorunlu kılavuz düzenlemesi sonradan yapılmış ve sözleşmeye eklenmiştir. montrö’de isteğe bağlıdır bu. bak bunu sonradan yapabilmişsin. buna bağlı olarak tüm gemiler için zorunlu kılavuz ve boğaz'dan geçecek gemilerin düzenlemesi için de bastırabilirsin. revizeye gerek yok yani. hak senin çünkü ancak ne hikmetse türkiye bunu son yıllarda uluslararası arenada hiç gündeme getirmez ama içeri boğazlarımız güvenli değil goygoyu yapar. bunu yapın, alkışlayayım.

sözleşmeye göre türkiye başka güzergah gösterirse gemiler oradan geçmek zorunda.

eh, yok öyle bir şey.

montrö yüzünden elini kolunu sallaya sallaya gemiler geçiyor, durduramıyoruz, emperyalistlerin bize taktığı pranga

bunlar işte hep kopyala yapıştır kafası. sayın arkadaşlar, bakın bu ülkede yıllardan beri hukukçular çalışmalar yapıyorlar, yayınlıyorlar, tartışıyorlar, doktrin oluşturuyorlar vs. denetim ve düzenleme yetkisi türkiye'nindir. genel görüş (aynı zamanda uluslarası arenada) uğraksızlarda geçiş serbestisine zarar vermemek koşuluyla kolluk ve zabıta yetkisinin tr’de olduğudur. bu insanlar sadece iç hukuk değil -ki iç hukuktaki bazı maddeler nedeniyle tr kendi mahkemelerine geniş yetki vermiyor- atıf yapılabilecek diğer uluslarası deniz sözleşmelerini vs. çok iyi biliyor. neyse, uzatmayayım. çeşitli davalar, emsal kararlar vs. var. (ticari/uğraksız) kolluk hakkını kullanmak istiyorsan oluştur çalışma grubu, oluştur argümanlarını, tüzüğünü sonra durdur ama gerekçen sağlam olsun. muhtemelen davalık olacaksın, çat çat açıkla nedenlerini. veyahut bırak önce uzmanlar bu konu üzerine konuşsun. ayrıca denizciliği biraz öğrenin, gemi ne zaman nerede bildirim yapar vs. bu argüman bu argüman üzerinden montrö’de vurmak, montrö’yü tartışmaya açmak, yeni sözleşme yapalım demek delilik tamamen (daha kendi iç hukukunda bazı sıkıntılar var.) işte bunlar hep kopyala yapıştırcılık, genel hukuk kurallarını bilmemek, sadece montrö maddelerini okuyup uzmanmış gibi geçinmekten kaynaklanıyor. montrö’de bile yargı ve kolluk hakkı saklıdır.

gelelim fesih konusuna

önce kanal istanbul etkilemezdi, sonra montrö revize edileceğe geldi. şimdi açık açık fesih edeceğiz lafları uçuşuyor etrafta, her kesimde. feshedilip daha iyisi ortaya konacakmış falan filan... mustafa armağan bile açmış montrö’yü şöyle fesih, böyle fesih. neyse...

evet, iki yıl önce fesih bildiriminde bulunursun. iki yıl sonra feshedilir. sonra imzacılar toplanır, yeni rejim belirlenir. ama hiç söylemiyorlar, fesihle yeni rejim belirlenene kadar hangi rejim uygulanacak? sanıyorlar ki bu toplantılar hemen karar bağlanıyor. sanıyorlar ki şahsım bundan sonra böyle böyle deyince diğer ülkelerde “tamam kardeş, sen ne diyorsan o”diyecek. arkadaşlar, tarih boyunca dünya boğazlarında hakimiyet için ülkeler birbirini boğazladı. en gereksiz toplantılar bile sunum - rest - sunum - ret prensibince işledi. çocuk oyuncağı gibi gösteriyorlar ama işin aslı hiç böyle değil. rica ederim şu imo toplantılarına falan bir göz atın. zaten 20 yıldır deneme yanılma yöntemi nedeniyle az çekmedik.

örneğin; diyorlar ki sadece imzacı devletler katılacak yeni konferansa. bono burada kahkahayı basıyor. abd taraf değil ama bir taraf devlet tarafından kendini davet ettirebilir mesela (hatta tr bile edebilir diye düşünmeye başladım artık.) siz boğazlar için tekrar masaya oturunca orası kurtlar sofrasına dönecek. sanıyor musunuz diğer ülkeler o masada olmayacak. (imo ülkeleri, ab ülkeleri hatta çin uçarak gelmeyecek.) boğaz çünkü orası. bize de türkiye ne isterse kabul ederiz demeyecekler. hayır, nasıl bir gaza gelmedir bu?

şimdilik burada keseyim. ben de son derece yüzeysel geçtim çünkü tane tane anlatmaya sabrım yok artık. aklı başında insanlar zaten okuyor, araştırıyordur. daha önce de kanal istanbul - montrö için bunları yazmıştım:


bilinçli olarak detayları atlayıp insanları gaza getirenleri es geçiyorum ama bunlara inanlar daha acı. çok yanlış sularda yüzüyoruz ve sonu ellerim kırılsaydı da inanmasaydım diye geçiştirilemez. hani tek söyleyeceğim zamanında kıbrıs’ı itelemeye çalışıyorduk.