Nazım Hikmet'in, Okurken İnsanı Derin Duygulara Sürükleyen Anıları

57 yıl önce bugün aramızdan ayrılan Nazım Hikmet'i ölüm yıl dönümünde sevgi, saygı ve özlemle anıyoruz.
Nazım Hikmet'in, Okurken İnsanı Derin Duygulara Sürükleyen Anıları


nazım hikmet'in bursa cezaevi'ndeki tutsaklık günleri

koğuş arkadaşlarını okumaya yazmaya yönlendiren nazım, aynı zamanda cezaevi
yönetimine de yardım etmektedir. cezaevi denetimine adalet bakanlığı'ndan bir müfettiş gelir. birkaç gün denetim yaptıktan sonra müdüre: "nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?" der.

nazım'ı odaya getirirler. müdür koltuğuna iyice kurulan müfettiş nazım'ı tepeden tırnağa süzer ve "demek nazım sizsiniz" der. nazım'a oturması için yer göstermez. kısa bir konuşma sonrası "gidebilirsiniz" der.

nazım tam kapıdan çıkarken durur ve müfettişe "ömer hayyam adını duydunuz mu?" diye sorar. müfettiş hemen atılır: "kim duymaz hayyam'ı?"

nazım, "hayyam zamanında iran hükümdarı kimdi?" diye sorar. müfettiş şaşırır. nazım konuşmasını sürdürür: "görüyorsunuz sanatçıyı anımsadınız ama hükümdarı anımsamadınız. yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin adalet bakanı'nı ve sizi kimse anımsamayacak" der, çıkar.

müfettiş yaptığı yanlışı anlar, nazım'ı geri çağırır ama nazım koğuşunun yolunu tutmuştur.

sahi, o dönemin adalet bakanı kimdi?

nazım hikmet'in uçakta söylediği söz

nazım hikmet bir gün bir panele katılmak için uçakla moskova'dan havalanır. arkadaşlarıyla sohbet ederken pilottan, bir aksilik nedeniyle uçağın rotasının değiştiği ve türkiye üzerinden geçileceği anonsu işitilir. uçak türkiye üzerinden geçmektedir o an. nazım bi an dalar. dostları hüzünle ona bakar. şu sözler dökülür dudaklarından hasretle: “keşke uçak şu an düşse”.

nazim hakkın trajikomik bir olay

1928'de nazım ve arkadaşı, kaçak olarak hopa'dan türkiye'ye giriş yaparlar. eski mahkumiyeti vardır, pasaportsuz giriş yaptığı için suç işlemiştir, onlar ayrı konu.

üzerinden bir şiiri çıkar. şiirin adı "heraklit' i düşünürken"dir. fakat eski yazı ile yazılmıştır şiir. eski yazının bir cilvesi olarak "ekaliyeti düşünürken" diye de okunabilmektedir. ekaliyet, azınlık demek. bu defa paranoyak mahlukat, nazım'ın azınlıkları kışkırtmak için gelmiş olabileceği iddiasını ortaya atar. sorarlar:

- "ne ekaliyeti?"

- "ekaliyet değil efendim; heraklit, yunan filozofu" der nazım.

- "vay! hem de yunan ha? hesabını mahkemede verirsin" diye bitirirler bu muhabbeti.

kaynak: nazım'ın siyasal yaşamı ve davaları - atilla coşkun

nazım hikmet ve soyadı

soyadı kanunu çıkınca nazım da gitmiş devlet dairesine. sıraya girmiş. sıradakilerin hallerinden soyadını seçmeden önce ailelerine dani$danıştıkları ve kafa patlattıkları belliymiş. sıra ona gelince kağıttaki listeye bakmış. türkkan, savaşkan, kılkan, yunkan... o ana kadar aklında hiçbir şey yokmuş. memura birden "ran" deyivermiş. memur anlamını sorunca "tam olarak hiç." demiş. yönetmelik, soyadlarının anlam içermesini gerektirmediğinden memur da yazmış...

kaynak: nazım'ın çilesi - radi fiş

nazım hikmet ve bulgaristan ziyareti

1960'ların başında, bulgaristan komünist partisi ülkedeki türk azınlık üzerinde baskı uygulamaktadır. yüzbinlerce türk göçe zorlanmaktadır. bu sırada moskova'da bulunan, ve sovyetlerde oldukça önem verilen nazım hikmet bulgaristan'a gider ve komünist parti yöneticilerine biraz gözdağı verdikten sonra türk ahalinin yaşadığı bölgeleri dolaşıp onlara destek verir. bu ziyaretten sonra bulgar hükümeti uzun süre bulgaristan türklerine baskı yapamaz.

detaylı bilgi: kavgamiz.com

Büyük Usta Nazım Hikmet Ran'ın Kaleminden Dökülmüş, İnsanın Ruhuna Dokunan En Güzel Dizele