Netflix'in Yeni Western Draması The Power of the Dog'un Detaylı İncelemesi

Benedict Cumberbatch'li yeni Netflix filminin bir sinefilin kaleminden çıkan detaylı incelemesi, buyrun.
Netflix'in Yeni Western Draması The Power of the Dog'un Detaylı İncelemesi

jane campion, the piano (1993) filmiyle cannes film festivalinde büyük ödülü kazanan ilk kadın yönetmen olması hasebiyle sinema dünyasında hatırı sayılır bir yönetmendir. hatta kendisi, julia ducournau titane (2021) filmiyle altın palmiyeyi kazanana değin büyük ödülü kazanan tek kadın yönetmen olma unvanını da uzun süredir üzerinde taşıyordu. bu arada campion'un "the piano" ile birlikte başyapıtlarından bir diğeri olan 2009 yapımı bright star filminden beri uzun metraj film çekmediğini de hatırlatmak isterim. bu uzun arada tüm enerjisini, izlemenizi tavsiye edeceğim top of the lake isimli diziye yoğunlaştırmıştı.

Jane Campion

campion tam 12 yıl sonra kamerasını sert ya da sert görünmeye çalışan erkeklerin dünyasına çeviriyor. campion'ın bu filminde, benedict cumberbatch ve kodi smit-mcphee'nin ustalıkla canlandırdıkları phil ve peter karakterleri üzerinden, aslında oldukları gibi görünmeyen iki erkeğin bir kadın etrafında verdikleri, şiddet içermese bile gerçekte oldukça şiddetli geçen mücadeleyi izliyoruz.

phil ve george, karakterleri birbirine hiç benzemeyen, maddi durumları iyi, büyük bir çiftliğin sahibi iki erkek kardeştir. phil, maço, aksi ve sert mizaçlı iken; küçük kardeşi george ise bir o kadar sakin, uyumlu ve yumuşak başlıdır. peter ve annesi rose ile tanışacağımız yemek sahnesinde bu iki kardeşin karakterleri de gözümüze iyicene sokulur. phil, feminen kabul edilen hal ve hareketleri yüzünden peter'ı aşağılayıp annesi rose'ı da bu yüzden ağlatırken; george ise abisinin arkasında bıraktığı maddi ve manevi hasarı tamir etmenin gayretindedir. zaten george, bu andan sonra gönlünü rose'a kaptıracak ve yalnızlığına ortak olduğunu düşündüğü ve çok sevdiği bu kadını evlenmek suretiyle, abisinin mutlak hakimiyeti altındaki çiftliklerinin içine sokacaktır. phil ise bu durumdan hiç hoşnut olmaz. rose'u küçümsediğini ve onu hiçbir zaman benimsemeyeceğini her an ve koşulda açıkça belli eder. tabi annesine yapılan bu baskıları peter'ın hoş karşılamayacağı da çok açıktır.

Uyarı: Bu noktadan sonrası spoiler içerir.

filmde öne çıkan köpek ve tavşan, aslında iki ana karakterin bir temsilidir. köpek, peter'ı temsil ederken; tavşan ise phil'den başkası değildir. filmin sonunda, kendini bir köpek gibi güçlü gören ama aslında bir tavşan kadar zayıf ve çaresiz olan phil, tavşan gibi küçük gördüğü fakat bir köpek kadar güçlü olan peter tarafından alt edilecektir.

peter ilk tanıştığı andan itibaren phil'i, filmin başlarında ilerde bir cerrah olmak için kesip biçtiği tavşan gibi yakından inceler. incelemek zorundadır çünkü çok sevdiği annesinin mutluluğu ve hatta hayatı phil'in ortadan kalkmasına bağlıdır. zira phil yaşadıkça, peter'ın annesi rose, phil'in yarattığı psikolojik baskılar altında kendini daha fazla alkole teslim etmekte ve giderek ölüme yaklaşmaktadır. bu arada phil'in rose'a neden böylesine kafayı taktığı filmde pek anlatılmıyor. kardeşini elinden alacağını düşündüğü için mi, bir servet avcısı olduğuna inandığı için mi, çiftlikteki hakimiyetine gölge düşürebileceği için mi yoksa sadece bir kadın olduğu için mi rose'dan nefret ettiğini bilemiyoruz. fakat bildiğimiz bir şey var o da phil'in rose'un oğlu peter'a ilk andan itibaren ilgi duyduğu.

phil, sert görünerek aslında eşcinsel kimliğini saklamaya çalışan bir erkektir. bunu da peter'ın bir cerrah titizliğinde yaptığı gözlemler sayesinde öğreniriz. peter, phil'in herkesten gizlediği bir kutunun içinde çıplak erkek resimlerinin yer aldığı dergiler bulur. peter, phil'in eşcinsel olduğunu anlamasıyla birlikte peter'ı bir tavşan gibi tuzağa düşürecektir. kütüklerin arasında kalıp yaralanan tavşan, bu sebeple phil'den başkası değildir. phil, kendi aptallığıyla tavşan gibi kendi kendini tuzağa düşürmüş ve o tuzaktan yaralı bir şekilde çıkmıştır. yaralı tavşanı kurtaran peter ise tavşanı gözünü kırpmadan öldürdüğü gibi filmin sonunda peter'ı da soğukkanlılıkla öldürecektir.

normalde yakıp yok edeceği hayvan derileri, kızılderili bir adam ve oğluna rose tarafından karşılıksız verilen phil, bunu öğrenince çocuk gibi sinirlenip ağlar. gerçekten de phil çocuktan farksızdır. çocukken, kendisine rol model bellediği bronco ismindeki kovboyla yaşadığı ve hala unutamadığı muhtemel eşcinsel ilişkiyi bu sefer kendisi bronco olacak şekilde peter ile yaşamak istemektedir. o yüzden peter'a aynı bronco'nun da ona öğrettiği gibi at sürmesini göstermekte ve sürekli peter ile ilgilenmektedir. bir yandan peter'a "sana erkek olmayı öğreteceğim, annen seni bir kız çocuğu gibi yetiştirmiş" derken aslında aklından geçenler onu koynuna almaktır. belki de rose bunu sezdiği için phil'in peter'dan uzak durmasını istemekte ve phil de bu sebeple rose'dan peter'la arasına girdiği için ölesiye nefret etmektedir. burayı tam olarak bilemiyoruz tabi.


elinden oyuncağı alınan phil, rose'a daha çok öfke duyar. bu anlara şahit olan peter ise artık harekete geçmesi gerektiğini yoksa geç kalabileceğini kavrayacaktır ve phil'e kendi hayvan derisini vermeyi teklif eder. peter'ın bulduğu hayvan derisi, şarbondan ölmüş bir öküzün derisidir. tavşanı yakalamaya çalışırken elini kesen phil, bu deriyi suda yıkarken deriden mikrop kapar ve şarbona yakalanıp ölür.

phil başından beri peter'ı küçük görmüştür. kendisinin küçükken kendini tamamen bronco'ya teslim ettiği gibi peter'ın da ona tümüyle teslim olacağını ve o ne derse yapacağını zanneder. peter da bunu sezmesiyle birlikte, tanıştıkları süre içerisinde phil'in bu şekilde zannetmesini sağlayacaktır. aslında intihar etmiş babasından bahsederken peter, babasının onun hakkında söylediği "güçlü olma artık biraz da kibar olmaya çalış" nasihatını phil'e ağzından kaçırmıştır. phil ise bunu duyar duymaz güler ve "baban yanılmış" der, her şeyi çözdüğünü zanneden havasıyla. halbuki peter'ın babası haklıdır. peter çok güçlü bir çocuktur. ayrıca, annesinin mutluluğu için bir adamı kandırıp onun ölmesine yol açabilecek kadar da zeki biridir.

nihayetinde köpek, tavşanı öldürür. sahte bir erkekliğin içerisinde yaşamaya çalışan phil, peter'ın sahteliğini göremeyecek kadar körleşmiştir. onu kör eden şey ise etrafında kurduğu erkeksi dünyadan başka bir şey değildir. bu dünyada tek istediği ise uzaktaki dağlara bakarak hayalini kurduğu geçmişte yaşadığı hazzı geri getirebilmektir. ancak onu bekleyen son çok farklıdır. çıplak erkeklerle dolu hayali haremini yönettiğini zannederken gönlünü çalabileceğini düşündüğü yalancı bir erkek cariye tarafından sarayında kendini ölmüş bulur.