Nota Bilgisi Olmayan Kişilerde de Görülebilen Üstün Ses Algılama Yeteneği: Mutlak Kulak

Sözlük yazarları, hiçbir referans almadan bir sesi algılayabilen ve bunu diğer notalarla kıyaslayabilecek derecede kabiliyetli kişileri anlatmış. Üstün yetenekli müzisyenler kadar hiçbir nota bilgisine sahip olmayan kişilerde de görülebilen bu yeteneği mercek altına aldık.
Nota Bilgisi Olmayan Kişilerde de Görülebilen Üstün Ses Algılama Yeteneği: Mutlak Kulak
İbrahim Tatlıses


seslerin algılanması konusunda kepçe, zar, salyangoz, corti organı vs. muhabbetlerindeki serüvende bir fark olmaması gibi durumlar düşünüldüğünde "mutlak kulak" tabirinin ne anlam ifade ettiği tartışma götürür gibi.

mutlak kulak, seslerin kulakla değil, beyinle algılanması, yeteneğe sahip canlılardaki farkın buradan kaynaklandığı fikrini uyandırıyor. sonuçta bir nota darbesi tabiata salındığında beyne 440 hertz ve daha yüksek frekanstaki armoniklerden ibaret bir titreşim paketi ulaşıyor ve salyangozdaki ayırıcı kesim titreşimi bileşenlerine ayırarak işitme sistemine havale ediyor. pek hoş ama beyin bunu nasıl işliyor diye meraklanan ilimciler, gerçekten de beyinde bir frekans haritasının bulunduğu sonucuna varmışlar. ne kadar ilginç ki, tüm komşu hücreler ardışık frekanslara duyarlı..

yani adamımız mozart veya chirs barnes da olsa olay tabii ki beyinde bitiyor ama nasıl?

nitekim adamların beyni incelendiğinde, her müzisyenin gelişen "corpus callosum" bölümü yanında sol temporal lobdaki "planum temporal" şeklinde çağrılan bölümün daha da geniş olduğu görülmüş. yani olay, analitik ve sözel bölgeye bağlı gözüküyor. yani dili algılama yeteneğiyle notayı algılama yeteneği arasında bir komşuluk ortaya çıkıyor.

sonuçta tüm bu yaşananlar qed'le bitirilmiş bir ifade gibi sağlam değil, tanıda hata olabiliyor ve mutlak kulaktaki mutlak anlamı titriyor. ama ortada bir yetenek pekala var.

mutlak kulak, eğitilmemiş ve nota bilgisi olmayan kişilerde de bulunabilen, doğuştan gelebileceği gibi sonradan da kazanılabilen ya da geliştirilebilen ama asla tam anlamıyla kusursuz sonuç veremeyecek olan duyum ve ses algılama, karşılaştırma yeteneği.

 Anjelika Akbar, 4 yaşında mutlak kulak yeteneğine sahip olduğu ortaya çıkan bir besteci/piyanist


bu yeteneğe sahip kişi, seslerin birbirine olan uyumuna ve aralıklara bakarak, aralarındaki detonasyonu anlayabilir. senfonik eserlerdeki solo keman sesi istisnasız detone olacağından, bu yeteneğe sahip kişiler sadece birkaç virtüözün kayıtlarını dinleyebilir. hatta onlardaki detonasyonu bile farkederler. bu yüzden aslında dinleyici olarak mutlak kulağa sahip olmak rahatsız edici bir durumdur.

referans olmadan tonu saptamak ise ayrı bir olaydır. yine mutlak kulak gerektirir, ancak bunu yapabilmek için ayrıca ciddi müzik eğitimi almış olmak ve en azından bir notayı (bkz: la) kafaya kazımış olmak gerekir. birçok kişi aslında mutlak kulak sahibidir, ancak müzik eğitimi almamış olanlarda bunun fark edilmesi zordur ve müzik eğitimi alan insanların büyük bölümü bu yeteneği kazanır. ancak referans olmadan frekansı ya da tonu saptayabilmek daha zor bir beceri olduğundan, aslında yanlış olmasına rağmen bu tanım hep o özelliğe de sahip olanları tanımlamak için kullanılır. hatta müzikle ilgili önemli işler yaptığı düşünülen herkese bu yetenek yakıştırılır. oysa ne sanıldığı kadar az bulunur ne de sanıldığı gibi her önemli müzisyende...

Fazıl Say


bu arada akbil sinyalinin 4'lü ya da tam aralık olduğunu anlamanın mutlak kulakla hiçbir ilgisi yoktur.

bu yetiye sahip bazı kişiler için verilen farklı frekanstaki sesleri algılamak gözleri kapalı iken hangi parmaklarına dokunulduğunu algılamak kadar kolaydır. yapılan bir testte müzisyenlerden görmedikleri bir düğmeyi çevirerek sesi belli bir frekansa ayarlamaları istenmiştir. kimi müzisyenlerin sesin ayarlanacağı 1720 hz'ü uzun bir süre geçtikten sonra bile tam isabetle bulabildiği görülmüştür. bu müzisyenler tonları ayırdetmekte hiç zorluk çekmediklerini, onlar için her bir sesin birbirinden farklı renkler gibi bambaşka yerlerinin olduğunu söylemişlerdir.

bir teoriye göre her insan doğduğunda mutlak kulakla doğar ancak kullanmadığı için bu yeti körelir. sonradan edinme imkanı vardır ancak bunu da ortalama 15 yaşına kadar becermesi gerekir aksi halde çok zordur. (imkansız demiyeyim belki yapan vardır.) doğuştan mutlak kulak yetisine sahip insanların müzik eğitimi alırken de sesleri aralık ile bulmak yerine direk notaları ile duydukları için teori eğitiminde zorlanırlar ama şanslıdır bu insanlar çünkü bir ressam nasıl renkleri görünce söylüyorsa bu insanlarda öyle notaları söylüyorlar, söyleyemeyenleri düşündürüyorlar...