Orta Çağ'da Hayat Neden Zordu?

Orta Çağ'da neler oldu? Orta Çağ karanlığı neden kaynaklanıyor? Bu ve daha fazlası içeriğimizde.
Orta Çağ'da Hayat Neden Zordu?

- kadınlar için durduk yere cadı olarak itham edilip yakılma tehlikesi çok yüksekti. öyle ki bir kadın hakkında cadı söylentisi çıktıktan sonra engizisyon kadını kazığa bağlayıp yakar ve yargılamayı böyle yapardı. çünkü kadın yanarsa suçsuz, yanmazsa da cadı sayılırdı. hepsi suçsuz çıktı.

- çocuk olarak pek yaşama şansınız yoktu, ilk iki yıl içerisinde çok yüksek bir ihtimalle ölmüş oluyordunuz.

- erkek olarak da pek yaşama şansınız yoktu. her an zorunlu olarak askere alınabilir ya da açlıktan veya yorgunluktan ölebilirdiniz. ortalama yaşam süresi 30-35 yıl idi.

- erkek, kadın veya çocuk olarak ölme tehlikenize deri renginizin durumuna göre kölelik de eklenebiliyordu. siyah iseniz çok büyük olasılıkla köleleştirilecektiniz.

- günlük beslenmeniz genelde çok az hayvansal gıda veya sebze içerirdi. çoğu zaman tahıl ağırlıklı beslenirdiniz ve bu beslenme temel ihtiyaçlarınızı karşılamaktan uzaktı, bugün buna kıt kanaat diyoruz.

- antakya'da sıradan bir hristiyan çiftçisiniz. şehriniz siz hristiyanlar için kutsal, ama ne yazık ki uzun bir süredir müslümanların elinde. ama size güzel bir haberimiz var. papa çığlıklarınızı duydu ve sizi ve kudüs halkını kurtarmak için bir ordu topladı. yakında kurtulacaksınız!

- ordu türkiye sınırlarında ilerliyor, konya civarındalar. bir aya kadar antakya'da olurlar. zor durumdaki selçuklular burayı savunacak durumda değil, o yüzden sabırsızlıkla haçlı ordusunu bekliyorsunuz.

- haçlı ordusu içindeki sıradan bir hristiyansınız. askerlik ile işiniz yok, tanrı için kutsal topraklarda savaşırsanız günahlarınızın affolacağını duydunuz ve hemen orduya katıldınız. cennete gitmek için sabırsızlanıyorsunuz.

- konya dolaylarında türkler ile karşılaştınız. çok şaşırdınız çünkü bunlar hiç sizin avrupalılar gibi savaşmıyorlar! at üzerinde ok atıp kaçıyorlar ve sizi kıskaca alıyorlar. ama belki kurtulabilirsini... kurtulamadınız. tüm haçlı ordusu ile birlikte imha edildiniz. bazılarınızın kafası kopartılıp mızrağa saplandı.

- avrupa'da sıradan bir soylusunuz. pek fazla toprağınız yok, ancak kutsal topraklardaki zenginlik hakkında çok şey duydunuz. papa geçen yılki faciadan sonra yeni bir ordu toplamak için çağrı yaptı ve siz de bu orduda yerinizi aldınız. bu ordu profesyonel askerlerden oluşuyordu. türkiye içlerinden bir engelle karşılaşmadan geçtiniz: antakya, urfa ve kudüs'ü aldınız. bazı fanatik dinci askerleriniz şehirdeki müslümanların etini kebap yapıp sevap kazanmak için yedi.

- antakya'lı sıradan bir müslümansınız. şehir düştü ve yenildiniz. hayır yenilmediniz, yendiniz. sizi yediler. kebap yaptılar.

- haçlı ordusunun yolu üzerindeki herhangi bir yahudisiniz: her şekilde öldünüz.

- bizans imparatorusunuz. haçlıları yardıma çağırdınız ama müslümanlar tekrar güç kazandı. venedikliler ve papa ile anlaşıp yeni bir haçlı ordusu toplattınız ve onlara bazı şehirleri vadettiniz. ama o da ne? haçlı ordusu istanbul'dan geçerken şehri çok beğendi ve yağmaladı. başkentinizden oldunuz, en büyük ibadethanenizde dansöz oynatıldı, halkınız katledildi.

- yine bizans imparatorusunuz, diyelim ki kantakuzenos hanedanındansınız. rakip hanedan olan komnenoslar isyan ettiler. tahttan indirildiniz ancak imparator olduğunuz için öldürülmediniz. yeeeey! diliniz kesildi, gözleriniz dağlandı ve bir manastıra kapatıldınız.

- alman ve roma kralısınız. o güne kadar toplanmış en büyük orduyu topladınız ve kutsal topraklara ilerliyorsunuz. zırhınız çok ağır. pek derin olmayan bir akarsudan geçerken atınız ürktü ve sizi üstünden attı. zırhınız çok ağır olduğu için boğuldunuz ve tüm ordunuz dağıldı.`::friedrich barbarossa`

- prusya'da yaşayan kendi halinde bir pagansınız. kimseye bir zararınız yok. ağaca, toprağa, suya tapıyorsunuz. bir sabah yine tarlanıza gitmek için uyandınız ve uzaktan gelen bir şövalye grubunu gördünüz. daha önce de şövalye görmüştünüz ama bunlar basbayağı korkutucuydu. atları bile zırhlıydı, atları bile korkutucuydu! size doğru yaklaştılar. almanca konuşuyorlar, dillerini anlıyorsunuz. size hristiyan olup olmadığınızı sordular, siz hayır deyince içlerinden biri peki olmak ister misin dedi, siz de hayır dediniz.

atıyla yanınıza yaklaşan bir ritterbrüder sizi ağır kılıcıyla ikiye ayırdı. acı çekmediniz.

- açlıktan, savaştan, yorgunluktan ölmediniz mi? ölmek için hala şansınız var: veba. ortaçağda birkaç defa görülen veba -özellikle kara ölüm diye adlandırılan hıyarcıklı veba dünya nüfusunun çok büyük bir kısmını öldürmüştü.

- vebaya yakalanmış bir yahudisiniz. yanınızda iki çocuğunuzun cesedi ile oturmuş çaresizce kıvranırken size doğru gelen engizisyon heyetini gördünüz. siz hristiyan değilsiniz ki, sizinle ne işleri olabilir acaba? yaklaşıyorlar...yaklaşıyorlar... durun ben söyleyeyim: vebanın sebebi sizin ve ırkdaşlarınızın yaptığı büyülermiş. öyle diyorlar.

yargılandınız, suçlu bulundunuz ve kitlesel şekilde katledildiniz. maalesef bu ırk olarak kitlesel şekilde katledilişlerinizin sonuncusu olmayacaktı.

- vebaya dayandınız mı? tebrikler. şimdi sırada sıtma, çiçek hastalığı, kızamık gibi hastalıklar var. hepsini atlatırsanız 40 yaşına kadar yaşayabilirsiniz. ama belki.

- vallahi helal olsun, hepsini atlattınız. ama o da ne? at üstünde ilerleyen bir grup hızlıca size doğru ilerliyor. gözleri çekik mi ne? nasıl insanlar bunlar? başlarında cengiz han diye birinin oğlu hülagü var. yuh, at kanı mı içiyor onlar? pes artık! ama konuşun, belki bir ortak nokt....

bulamadınız. köyünüz yakıldı, kadınlarınıza tecavüz edildi, yaşlılar ve çocuklar öldürüldü, siz de en iyi ihtimalle oklanarak, en kötü ihtimalle de deriniz yüzülüp davul yapılarak öldürüldünüz. game over.

- halifesiniz. bağdat'ta yaşıyorsunuz. bu çekik gözlüler size gelene kadar her yeri yakıp kül ediyor, teslim olmayan şehirlerdeki kedileri bile öldürüyor. bağdat önlerine geldiklerinde o korkunç hülagü size mektup yolluyor ve teslim olmanızı ve şehri moğollara bırakmanızı istiyor. ama siz allah'ın kendi safınızda olduğundan son derece emin olarak hülagü'nün teslim ol çağrısına "bana uzanan eli allah kıracaktır" diyerek olumsuz cevap veriyorsunuz.

sonuç olarak şehriniz yakılıyor, cariyeleriniz cariye yapılıyor, siz de halife kanı dökmek günah olduğu için halılara sarılıp atlara çiğnetilerek öldürülüyordunuz.

- amerika kıtasındasınız. ne sizin dünyanın geri kalanından haberiniz var, ne de onların sizden. ama o da ne? uzaktan size benzemeyen birileri geliyor. size el sallıyorlar, siz de el sallayıp hediye olarak boynunuzdaki altın kolyeyi ona veriyorsunuz. çünkü altın sizin orada o kadar çok ki hiçbir değeri yok.

kolyeyi verirken karşınızdaki sakallı conquistador'un gözlerindeki parıltıyı görüp şaşırıyorsunuz ama conquistador ne demek onu da bilmiyorsunuz. hangi dil bu? ispanyolca? korkmayın, 400 sene sonra tüm torunlarınız o dili ana dili gibi bilecek.

- bu yabancılara dostane davrandınız ama onlar size düşmanlık ediyor. savaşacaksınız ama bunlar at dedikleri ilginç hayvanlara biniyor, çelikten silahlar kullanıyor, patlayan gülleler atıyorlar. bire beş üstün olduğunuz savaşlarda bile yeniliyorsunuz. buna bir çözüm bulmalısınız, artık savaş meydanlarında yenilmeye kimsenin tahammülü kalmadı!

- tebrikler! artık halkınız savaş meydanında değil evinde ölüyor. bu yabancıların bağışıklık sahibi olduğu çoğu basit hastalığı siz ilk defa görüyorsunuz, nüfusunuz deli gibi eriyor. kısa zaman sonra nüfusunuz neredeyse tamamen tükeniyor. geçmiş olsun.

hayat her zaman zor.

Orta Çağ'ın Karanlık Yüzünü Yansıtan Korkunç Yapı: Sedlec'in İskelet Kilisesi