Orta Çağ'daki Köylü Hayatı ve Günümüz Beyaz Yakalı Hayatının Kıyaslaması

Evet, Orta Çağ'da hayat çok zordu ancak o dönemin insanları düşündüğümüz kadar acı çekiyor muydu? Biraz sorgulayalım.
Orta Çağ'daki Köylü Hayatı ve Günümüz Beyaz Yakalı Hayatının Kıyaslaması

orta çağ'ın dünyanın en güzel zamanı olması fikri tabii ki zırvalıktır. bugünkü orta sınıf orta  çağ'daki krallardan çok daha konforlu bir hayat sürmektedir. zamanda yolculukla 11. yüzyıl'dan bugüne bir insan getirseniz her şeye şaşırır ama bolluk içinde temiz bir şekilde, sosyal hayata adapte olmaya çalışarak yaşamına devam eder. bir 21. yüzyıl insanını alıp 11. yüzyıla götürseniz pislik, hastalık ya da şiddetten 1 haftada kendi kendine ölür.


ancak bu zamanın imkanlarına bağlı konfor kıyaslaması çağın güzelliğini değerlendirmek bakımından doğru bakış açısı mı, ondan emin değilim

11. yüzyılda hasadının çoğunu toprak ağasına veren bir köylü, 21. yüzyılda güvenlikli bir sitede yaşayan beyaz yakalıdan kesinlikle daha mutsuzdu diyebilir miyiz? kötü olan durum ya da olaylar değil, bizim onlara yüklediğimiz anlamlar. 11. yy köylüsü hayatı babasından ve dedesinden gördüğü gibi yaşıyordu. alternatif bir hayattan haberi yoktu. kutsal papa'sının vatikan'da altın çatalla yemek yediğini bilmiyordu. kendisi gibi yüzbinlerce köylünün birkaç lord için sömürüldüğünden haberi yoktu. asker olarak savaşa gittiğinde, aslında bir adamın egosu ya da çıkarları için ölüme sürüklendiğinin farkında değildi. ailesinin uygun gördüğü komşu kızıyla 13 yaşındayken evlenmişti. dinle uyuşturulup sorgulamadan bugünkü bir çocuğun bilinciyle bir hayat geçiriyordu. onun için her şey olması gerektiği gibiydi.


oysa bugün yaşayan beyaz yakalı sınıf bilinciyle patronu için sömürüldüğü düşüncesiyle örseleniyor

ana akım veya sosyal medyada gördüğü güzel adam ve kadınların zengin ve ışıltılı hayatlarına özeniyor; dinin masallar, yalanlar, kurallar bütünü olduğunu biliyor ve varoluşsal soruları cevapsız kalıyor, leş adamlardan oluşan siyasetçilerin insanların kaderlerini nasıl etkilediğini çaresizce izleyip dehşete düşüyor, aşkı arayıp bulamıyor; hatta bu kitaplarda, filmlerde, şarkılarda romantizmle pompalanan şeyin varlığından bile şüpheli. bilginin tahrif ediciliğine maruz kaldı, üstelik lüks tuzağına düştü.


rahat, şartlar siz onlara alıştığınız zaman sorundur

11. yüzyıl köylüsünün böyle bir problemi yoktu. evinde duş, antibiyotik, dolu buzdolabı, fiber internet olmaması onun canını sıkmıyordu çünkü bunların ne olduğuyla ilgili fikri bile yoktu, ama 21. yüzyıl beyaz yakalısı 1 hafta elektriksiz kalsa sinir krizi geçirir. kendisini elektriği olan insanlarla kıyaslayıp mutsuz olur, tıpkı hayatı boyunca daha iyi şartlarda yaşayanlarla kıyasladığı gibi. çünkü o farkında. alternatif hayatların, geçmişin ve gelecekte olabileceklerin farkında. bu farkındalık da bizim çağımızın kötülüğü. hem biliyoruz hem elimizden bir şey gelmiyor. bu yüzden bence delirmeden yaşamak için tarihteki en zor zaman bu zaman. uçağa binip buradan çin'e 10 saatte gidecek teknolojimiz var ama neden o uçakta olduğumuz, neden bu dünyada olduğumuz, ne anlamı olduğuyla ilgili bilgimiz aynı soruları mağarada oturken düşünen adamdan fazla değil.

bu arada kalmışlık, bu zamanın çirkinliği.