Osmanlı Döneminde Sık Kullanılan Küfür ve Hakaretler

Vaktiyle dönemin şiirlerine ve kadı sicillerine yansımış olan, okununca "bugünden pek farklı değilmiş" dedirten küfür ve hakaretler varmış Osmanlı döneminde.
Osmanlı Döneminde Sık Kullanılan Küfür ve Hakaretler

vaktiyle dönemin şiirlerine ama özellikle kadı sicillerine yansımış olan, okununca: "bugünden pek farklı değilmiş" denen küfür ve hakaretler varmış osmanlı döneminde. vaktiyle isam'ın hazırladığı kadı sicillerinin transkripsiyonlarını internette pdf şeklinde bulup, ciltlerin tamamını indirip "şetm" ve "küfür" vb. kelimelerini aratırsanız örneklerini görebilmeniz mümkündür. (ciltleri indirmek isteyenler için link)

denk geldiğim bazı örnekler (cümle ve kelime olarak) şunlardır: 

- avratıma cima lafzıyla şetmeyledi
- bre gidi
- orusbu
- kahbe
- sen ellerle filanlaşırsın
- haramzade
- şerir
- kafir
- haramiden beter
- müzevir
- matruş gidisi
- yalan şahid
- meful
- hırsız
- boğazından asılası
- ağza şetmetmek
- köpek
- kahbeler
- avretinin yirmi oynaşı vardır
- sikilür
- bre rospinin eşiği deyyus
- yezid
- melun
- avretini filan ettiğim kelb
- i*ne rospinin gidisi
- dinine ve imanına falanlayayım
- kallab
- yan kesici
- bre boz ırgatlarsuz
- (küfür olmayıp küfür anlamına giren hakaretlerden: size tecdid-i nikah lazımdır, gelin hatunlarınızı nikah edip sizi müslüman edeyim),
- bre dinini imanını sikdiğim
- hiz
- bre anasını falan ettiğim kahbenin oğlu
- bre kızlıksız
- behey gidi godoş
- başını avradının fercine ve dilini avradının fercine sok
...

bonus: 

patrona halil döneminde, isyancıları tarif eden hakaret kombosu da bu örnekler arasında sayılmalıdır. o dönemden anonim bir kaynakta geçen bu hakaret silsilesini reşad ekrem koçu, patrona halil nam eserinde aktarmaktadır:

"kimi mukim, kimi konar göçer kıbtî-i müslim ve kıbtî-i nasrâni ve kıbtî-i mecûsî, hırvat, ırgat, dini kurular, at eti yer tatar, bitine kantarma vurur kürd, çerkesin hırsızı, megrilin nursuzu, abazanın kuduzu, ecnâs-ı muhtelifeden keferei fecerinin domuzu, müslâmanı imamı asar, nasrânîsi kilise basar bir gürûh-ı vuhuş ki en uslusu sansar, büyüğü tâzesini karşısına alıp put yapmış tapar, neûzu billâh, birbirinin dilinden anlamaz iken bed meşreb ve bed ahlâk ile kaynaşmış kavmi katrâni ve tâife-i şeytâni..."