Osmanlı Dönemindeki Eşcinselliğin Boyutunu Gözler Önüne Seren Detaylar

Her dönemde olduğu gibi Osmanlı İmparatorluğu döneminde de eşcinsellik vardı. Bunu gerek kitaplardan, gerek anlatılardan, gerekse minyatürlerden görebiliyoruz.
Osmanlı Dönemindeki Eşcinselliğin Boyutunu Gözler Önüne Seren Detaylar

eşcinselliğin son yirmi senenin ürünü olduğunu düşünen insan sayısı hiç az değil. tabii aynı kişiler bunu hastalık olarak değerlendirir ve "insanoğlu sapıttı" diye devam ederler. nihayetinde konu lut kavmine gelir ve muhabbet sona erer.

enderunlu fazıl - hubunname

daha önce çeşitli metinlerde karşılaştığım "osmanlı'da eşcinsellik" konusu benim için bir hayli ilgi çekici. osmanlı'da eşcinsellik deyince akıllara tabii ki enderunlu fazıl geliyor. sürekli erkeklerden hoşlandığını, kadınlardan tat alamadığını söyleyen enderunlu fazıl'ın yazdığı hubunname adlı eserde hangi milletten nasıl erkekler çıktığı anlatılıyor. osmanlı'da eşcinsel edebiyatın en bilinen eseri budur sanırım.  

hubunname'den bir örnek: 

"ermeni güzelleri: yüzlerinin ifadesi hummalıdır ama güzellikleri rum gibi olmaz... nazik huylu serkis... vücudu nazik, boyu ince uzun, bacağı kılları az ama şehveti kışkırtmıyor... bedeni vahşi görünüyor... kılları samur gibi... karakış için iyi bir güzel; onu kışın kullanmak için sakla... göğsü bir kıl tarlası, her kılı bir eşek lâlesi... kıllar ermeni'de daha beşikteyken biter, belki de anasının karnındayken çıkar... bu anlattıklarımıza ters düşen bir ermeni görürsen, inan ki, anası onun tohumunu muhakkak bir yabancıdan almıştır..."


içoğlanı, civelek taburu, sarayda oğlancılık

osmanlı'da eşcinsellik konularına girince hiz oğlanı, içoğlanı, civelek taburu, sarayda oğlancılık gibi terimlerle karşılaşılıyor.

hiz oğlanı konusu pek ilginç. hayatını seks işçiliği yaparak kazanan bu erkekler, osmanlı'da barınabilmiş ve esnaf statüsünde hayatlarını devam ettirmişler. seyahatname'de dördüncü murad'ın sefere çıkmasından evvel esnafların yürüyüş düzenlediği ve bu yürüyüşe "eşcinsellerin, deyyusların ve pezevenklerin" katıldığı belirtiliyor.

civelek taburu durumuna gelelim. kimisi yalanlasa da, civelek taburu sefere çıkan yeniçerilerin cinsel ihtiyaçlarını karşılamak üstüne kurulduğu söylenen bir tabur.

saraydaki oğlancılık durumu hakkında da birçok söylem var. her padişahın kendi içoğlanlarının olması. bazılarını cinsellik için kullanmaları. genç erkeklerin sekse alet edilmesi. eziyet edilen, konuşmalarına bile izin verilmeyen içoğlanı durumları.


murat bardakçı - osmanlı'da seks

murat bardakçı'nın "osmanlı'da seks" isimli kitabında yer alan bir kısımda ikinci abdülhamid'in tarihçisi cevdet paşa'nın raporlarından bahsedilir. o kısımda şu ifade yer alır:

"kadın düşkünleri çoğalıp erkek sevgililer azaldı. lut kavmi sanki yere battı. istanbul'da öteden beri delikanlılara karşı hissedilen ve geçerli olan aşk ve alaka, tabii şekli üzere kızlara döndü." yani 19.yy sonlarında eşcinsellik cevdet paşa'ya göre azalmış. (kaynak)


yine murat bardakçı'nın yazısından bir bölüm:

"evliya çelebi, seyahatnáme’sinin birinci cildinde her meslek grubunu ayrı ayrı anlattığı ve istanbul’un esnaf tarihi bakımından bugün en önemli kaynak kabul edilen bu geçit resmi bahsinde, eşcinsellerin yürüyüşünü bugünün türkçesi ile şöyle yazıyor:

pasif dilber eşcinsel esnafı: bunlar, evsiz-barksız 500 kişidir. kendi kadir ve kıymetlerini bilmeyip bábulluk’ta, kalatyonoz’da, finde’de, kumkapı’da, san pavlo’da, meydancık’ta, kiliseardı’nda ve tatavla’da málum işin yapıldığı yerlerde boğaz tokluğuna çalıştıkları sırada avlanıp subaşı’nın (yani, o zamanın polis müdürünün) tuzağına düşer ve deftere kaydedilirler. işte, sözü edilen bu kişiler geçit resminde subaşı ile şakalar ederek yürürler. bunlar gibi daha nice esnaf mevcuttur ama anlatmakta hiç fayda yoktur ve sadece subaşı tarafından bilinirler. resmigeçide katılan deyyusların sayısı 212, pezevenklerin adedi de 300’dür."

minyatürler

en bilinen kısımlara, yani osmanlı'daki minyatürlere gelelim. topkapı sarayı'nda da bulunan sevakıb-ı menakıb isimli derlemeden minyatürler bu konuda epey bir bilgi veriyor aslında. ve tabii diğer eserlerden çıkan minyatürler. ilk sıradaki minyatür yavuz sultan selim'in kendi din adamına yazdırdığı cinsellik içeren metinden aslında. bir hayli ilginç.


deli birader ve kitabı

‘osmanlı sultanlarının kahkahalarla okuduğu kitap’ olarak ünlenen kitab-ı dâfi‘ü 'l-gumûm ve râfi‘ü 'l-humûm’un (kısaca ‘gamları def eden kitap’) ilk bölümü nikâhın meziyetlerine ve sevişmenin faydalarına; ikinci bölüm ‘kulampara’ (aktif eşcinsel) kardeşlerin ve zampara biraderlerin arasında geçen tartışmalara; üçüncü bölüm servi boylu yalın yüzlü ve lale yanaklı oğlanlarla sohbetin zevklerine; dördüncü bölüm gümüş tenli kadınlar ve yasemin göğüslü kızlarla oynaşmanın hazlarına; beşinci bölüm, rüyalarda yaşanan bazı hallere ve hayvanlarla ilişkilere; altıncı bölümde oğlanların (pasif eşcinsellerin) ve ne idüğü belirsizlerin durumlarına; yedinci bölümde gidilerin (pezevenk?) ve boynuzluların hikâyelerine dairdi.


kitabın yazarı ise gazali mahlasıyla yazan, ası adı mehmet olan, ama deli birader adıyla tanınan bir medreseliydi. deli birader, 1466’da bursa'da doğmuş, medrese eğitimini tamamladıktan sonra devrin önemli din bilginlerinden olan muhyiddin-i acemi'den ders almış, bursa'da bayezid paşa medresesi’nde müderrislik yaparken manisa sancağı’nda bulunan şehzade korkut’un (ıı. bayezid'in oğlu idi) edebiyat çevresine girmişti. sözünü ettiğim kitabı piyale ağa adlı birinin isteği üzerine yazan ancak şehzade korkut’un eseri beğenmemesi üzerine gözden düştüğü ileri sürülen deli birader, 1512’de korkut'un tahtı ele geçiren kardeşi (yavuz) sultan selim tarafından öldürmesinden sonra, bursa yakınlarındaki geyiklibaba türbesi'nde şeyhlik etmiş, ardından sivrihisar, akşehir ve amasya’da medrese hocalığı yapmıştı. derken istanbul'a gelip beşiktaş'ta bir hamam açmış ama hamamda delikanlılarla yaptığı alemler istanbul halkının diline düşünce, çareyi uzaklara kaçmakta bulmuştu. sığındığı yer ne ilginçtir ki, mekke idi. deli birader hayatını 1535’te burada kaybetmiş ve bir din adamı olduğu için cenaze namazı kabe’de kılınmış ve kabe yakınlarına defnedilmişti...


tüysüz oğlanlar kılavuzu

ii. selim, iii. murad ve iii. mehmed dönemlerinin tarihçisi, divan katibi, valisi gelibolulu mustafa ali (ö. 1600), divân’ında "zenne rağbet eder mi âkil olan/tab-ı ali civâne maildir.” (aklı başında olan kadına eğilim gösterir mi? ali'nin yaradılışında delikanlıya yöneliş vardır) demiş, dönemin eşcinselliğe bakışını en güzel özetleyen eserlerden biri olan mevâidün nefais fi kavaidil-mecalis’i (görgü ve toplum kuralları üzerinde ziyafet sofraları) kaleme almıştı. bu kitapta eşcinsellik (oğlancılık) toplumun bir gerçeği olarak bir yandan kabulleniliyor ve konuyla ilgili ayrıntılı bilgiler verilirken, bir yandan da kötüleniyordu.

gelibolulu mustafa ali, mevâid'in çeşitli bölümlerinde osmanlı eyaletlerinde yaşayan çeşitli ırk ve etnik kökenden toplumların delikanlıları hakkında kısa kısa bilgiler veriyordu. örneğin “tüysüzler soyundan namert lokması olanların çoğu arabistan piçleri ve anadolu türklerinin veled -i zinalarıdır, onların sürdüğü güzellik ve cazibe süresini hiçbir diyarın tüysüzleri sürmez,” diyordu. örneğin “edirne, bursa ve istanbul'un ince bellileri her yönden kusursuzlukta ve güzellikte onlardan ileridir,” diyordu. örneğin “kürt tüysüzleri, anadan doğma evbaş olanların tecrübesine göre sağlıklı, yumuşak ve uysal ve her ne teklif olunsa dinleyip yapmaları çok olur. hele bellerinden aşağısını kına ile boyatır, dizlerine ininceye kadar boyanarak kendilerini süslerler,” diyordu. “uzun boylu, salınarak yürüyenleri kullanmak isteyenler rumeli köçeklerinden şaşmasınlar. kul cinsinin de yusuf çehreli çerkeslerinden ve hırvat asıllıların nefesleri mis kokanlarından sakın usanıp bezmesinler,” diyordu. “ama gürcü, rus ve görel cinsi, öteki esnafın gübresi gibidir. onlara bakarak macar soyundan olanlar, başka tayfaların tabiata uygun ve makbul olanlarıdır. gel gelelim, çoğu efendisine, hıyanet eder; düşüp kalkmalarından, davranışlarından her kişi onların çirkin yönlerini görür,” diyordu. “şaşılacak olan budur ki mısır evbaşları habeşlilere düşkündür. araya soğukluk girer, her biri insanın samurudur, derler. aslında yatak hizmetinde usta olurlarmış, yani esbap buhurlamayı, yatak ve yastık döşemeyi candan isterlermiş. erkeğinde, dişisinde adamlık belli imiş: her ne semte görülürse uysal ve güzel davranarak yumuşaklık göstermeleri kolaymış,” diyordu...

kaynak: radikal gazetesi