Osmanlı'nın Galata Canavarı Olarak da Bilinen İlk Seri Katillerinden Biri: Bıçakçı Petri

Cem Yılmaz'ın, duyurduğu yeni filmi Galata Canavarı ismi bir yerlerden tanıdık geliyor. Bu lakap, zamanının korkunç isimlerinden biri olan Bıçakçı Petri'ye ait. Kendisini bir tanıyalım.
Osmanlı'nın Galata Canavarı Olarak da Bilinen İlk Seri Katillerinden Biri: Bıçakçı Petri

Kimdir, necidir?

bıçakçı petri... istanbul'un bilinen ilk seri katili, 19. yüzyılda galata canavarı namıyla maruf rum asıllı ayyaş ve kabadayı... bıçağını rakiplerinin tam kalbine sapladığı için bıçakçı lakabıyla anılırdı. "onikiler" diye bilinen efsanevi kabadayı güruhunun en bilindik ismi olarak kayıtlara geçmiştir.

reşad ekrem koçu, bıçakçı petri romanında, bu ünlü katili istanbul'un kadim ve esrarengiz meyhanesi lavirentos'un (labirent-dolambaçlı dehliz) dekorunda anlatır. annesi fahişe olan ve rivayete göre çok güzel bir delikanlı olan petri, bir gece tecavüze uğrar ve bu tecavüzün müsebbibi olan kaptanı kalbinden bıçaklayarak öldürür. bu cinayetten dolayı yakalanmamasını sağlayan ve sonra kendisini bir nevi kapatma (koçu üstat, burada zenane sıfatını kullanmış) olarak yanına alan lefteri adında kefalonyalı yaşlı bir kaptanı da, istanbul galata'da, hem de daha onsekizine gelmeden yine kalbinden bıçaklayarak öldürür.

daha sonraki yaşamı, lefteri kaptan'ın akrabalarıyla kan davası şeklinde devam eder. bu kaçma-kovalamaca sırasında 14 kişiyi daha helak eden bıçakçı petri, ayrıca ester adında bir musevi kızını ve tutkun olduğu kantocu peruz'un sevgilisini de öldürür. osmanlı polisinin bir türlü yakalayamadığı, bütün rakiplerini teker teker öbür tarafa gönderen petri'nin efsanesi, kısa gençliğini geçirdiği galata'da, lefteri kaptan'ın küçük kızı kiryakiça tarafından pusuya düşürülerek sonlanmıştır. lefteri kaptan'ın ailesinden kalan son erkek olan lambo tarafından bıçaklanarak öldürüldüğünde 24-25 yaşlarında olduğu söylenir.

reşat ekrem koçu'nun ahmet rasim'den naklidir

"peruz'un kaşı gözü, ağzı burnu, tavrı hali, göz süzüşü, nağmeleri tatlıydı. sahneye, boynunda mısır buğday sepeti, elinde tas ile çıkarak "mısırımı kavururken dumanını savururken, usta yapar çırak satar, satamazsa dayak atar" kuyruğu ile bitirdi mi localardan fiyansolu mektuplar atılırdı. gangırtı, hüngürtü, patırdı ile bina yıkılacak sanılırdı. peruz için çok insanın kanına girmiş, çok gencin canını yakmış derlerdi. ... sahneye giden yolun solunda bir oda vardı ki kahve ve bira satılırdı. buraya girmeye herkes cesaret edemezdi galatanın namlı kabadayıları, hacamatcıları, hafiyeler, şuradan buradan getirilen kadınlar ve "enayi tutkunlar" bulunurdu. hıncahınç dolar, yer bulunmazdı. ben ilk radyoyu orada dinlemiştim. yeni sakal salıverdiğim zamanlardı. bir gün bu odadan peruz korku ve dehşet içinde fırlamıştı. ardısıra da odanın içi dışına çıkıyormuş gibi bir boşanma olmuştu. o anda acı bir feryat duyulmuştu; "ah!.. vuruldum... sol mememden.. yandım" diyordu. vuran bıçakçı petri idi.. odanın penceresinden atlayıp kaçmış... elime yazma bir hatıra defteri geçti. galata hayatından bahseden bu defterin bir verinde petri hakkında şayanı dikkat bir kayıt var; "petri on beş yaşlarında iken kefalonvalı bir kaptanın evlâtlığı yerinde imiş . istanbul limanında yatarlarken bir gece kaptanı bıçaklayıp kaçmış... kaptan ölmüş.. tam on beş sene sonra kaptanın kardeşi, bir kefalonyalı gemici, petri'yi galatada bir dükkândan telefon ederken görmüs ve tehlikeli şeriri arkasından beş kursun sıkarak öldürmüştü. vakayı gözümle gördüm. 1890 nisanında yağmurlu bir gündü. maktul şerir otuz yaşlarında kadar kumral bıyıklı, yakışıklı bir adamdı..."

kaynak