Oyuncu Seçimleriyle Çok Tartışılan The Witcher Dizisinin İncelemesi

Hikayesi, Andrzej Sapkowski'nin aynı adlı kitap serisine dayanan 2019 yapımı Netflix dizisi The Witcher'ın incelemesi.
Oyuncu Seçimleriyle Çok Tartışılan The Witcher Dizisinin İncelemesi

uyarlama yapmak zor bir iştir. çünkü kitap uyarlamalarında herkes daha öncesinde kendi hayal gücü ile o hikayeyi yaşadığı için siz ne yaparsanız yapın beğenilme ihtimali düşüktür. çünkü okuyucu kitabı düşlerken sınırsız imkana sahipken siz; bütçe, oyuncular, yapımcıların beklentileri gibi şeylerle boğuşursunuz. benzer bir durum oyun uyarlamaları için de geçerlidir. hatta bir oyun uyarlaması daha zordur çünkü oyuncular bire bir o evrene dahil olduğu için sizin karakter üzerinde verdiğiniz kararları eleştirmeye daha meyilli olurlar.

bu yüzden ben de dizinin tutmayacağını düşünüyordum. çünkü öncesinde insanlar hikayeyi farklı platformlarda yaşamış ve bu işlerin kalitesi nedeniyle beğeni standartları çok yükselmişti. bunun üzerine cast hakkında yapılan ağır eleştiriler ve witcher evreninin ağırlığının netflix için fazla olması gibi nedenlerden dolayı beklentimi düşük tutarak izlemeye başladım. ancak ilk bölüm bittiğinde yüzüm gülüyordu çünkü dizi beklediğimden çok daha iyiydi. şimdi bu işi nasıl başarmışlar, buraya bir spoiler uyarısı koyup inceleyelim.


dizinin asıl handikapı şu: witcher evreni öncesinde 7 kitaplık bir seri ile başladı, ardından 3 oyun ve 1 dlc ile devam etti

bu da demektir ki evrenin ana fikrini aktarabilmek için yazarın ve oyun yapımcılarının elinde çok fazla zaman vardı. örneğin kitabın bir bölümünde geralt'ın ne kadar yalnız ve dışlanmış bir karakter olduğunu anlatamazsanız elinizde hala yüzlerce sayfa var. ve belli temaların üzerinden tekrar tekrar geçebilirsiniz. ancak dizi için böyle bir durum söz konusu değil. bu yüzden dizinin zaman konusunda daha ekonomik, anlam konusunda da daha net olması gerekiyordu. bunu yapabilmek için de hikayenin temeli oyuncular, yapım ekibi, yönetmenler ve senaristler tarafından çok net anlaşılmalıydı.

öncelikle witcher evreninin temaları nedir onları konuşalım

birincisi geralt'ın dünyası gayet sert bir yer; gasp, hırsızlık, cinayet gibi pek çok kötü olayı hikayenin her bir köşesinde görebilirsiniz. çünkü burası bildiğiniz fantezi evrenlerinden değildir. elf'ler ormanda şarkı söylemez, insanlar tarafından yerlerinden edildikleri için açlıktan ve hastalıktan ölürler. eğer biri size içki ısmarlıyorsa amacı ya sizi maniple etmektir ya da sızmanızı bekleyip eşyalarınızı çalacaktır. mesela renfri'nin hikayesi pamuk prensesin bu evrene uyarlanmış halidir ve her anı acı doludur.

dizi bu temayı anlatmak konusunda yüzde yüz başarılı değil belki ancak elindeki zamanla iyi iş çıkardıklarını söyleyebiliriz. çünkü mesela kitapta renfri hikayesini anlatmak için çok daha uzun zaman buluyordu. burada ise kısa zamanda da olsa hikayesinin özünü ve yaşadığı acıları izleyiciye aktarmayı başarmış. aynı şekilde elf'ler de normalde ne kadar kötü durumda olduklarını göstermek için daha fazla zamana sahipti kitapta. burada ise yine kısa zamanda en azından genel durumlarını anlatmayı başarmışlar. ayrıca dizi sert temalardan da kaçınmamış. mesela bir dizi ne kadar sert olursa olsun yapımcılar ölü bir bebeği göstermekten çekinirler normalde. burada ise birden fazla planda bu bebek gösteriliyor ve neden öldüğünü bildiğiniz için evrenin ne kadar pis bir yer olduğunu hissediyorsunuz izlerken.

ikinci tema ise yalnızlık ve dışlanmışlıktır. normal bir fantezide karakter gelir, köyü kurtarır ve kahraman ilan edilir. burada ise farklı olana karşı keskin bir ön yargı vardır. bütün insanlar, geralt'a ihtiyaç duyana kadar onu dışlarlar, ona ihtiyaç duyduklarında onu kazıklamaya çalışırlar, onunla işleri bittiğinde de bir an önce ortadan kaybolmasını isterler. geralt ve diğer witcher'lar bu duruma aldırmaz gibi görünür, çünkü geralt geçirdiği mutasyon sayesinde göründüğünden çok daha yaşlıdır aslında ve insanların nasıl olduğunu gayet iyi bilir. ancak yine de yalnızlık çeker çünkü herkesin inandığı şekilde duygularını kaybetmemiştir aslında.

bu kısım da gayet net bir şekilde aktarılmış ekrana. mesela geralt aldığı bir kontrat ile uğraşırken atını ve eşyalarını çalmaya çalışan iki adam bu konuyu gayet net bir şekilde gösteriyor bize. burada eksiklik ise yan hikayelere çok girememeleri. özellikle oyunlarda geralt'ın hikayeyi ilerletmeyen ve sadece witcher'lık yaptığı kısımlar vardır. burada insanların ona bakışını daha net anlayabilirsiniz. dizide ise zamandan kazanmak için yaptıkları bir çıkarma bu temanın zayıflamasına neden olmuş. normalde kitapta renfri, stregobor'u kuleden dışarı çıkarmak için bütün köyü rehin almayı planlıyordu. geralt da stregobor'un köylüleri umursamadığını ve dışarı çıkmayacağını bu nedenle insanların zarar göreceğini bildiği için renfri ve çetesine saldırıyordu. daha sonra kurtardığı insanlar tarafından taşlanıyordu ve kaçmak zorunda kalıyordu. bu rehin alma kısmını tam anlatmadıkları için bu tema eksik kalmış ama mesela geralt'ın kaer morhen'dan çıktıktan sonra bir kızı kurtardığı hikaye de yine görsel olmasa da duygu geçişi olarak temayı güzel bir şekilde desteklemiş. o yüzden bazı eksiklikler olsa da bu tema da başarılı bir şekilde aktarılmış.

serideki en önemli temalardan biri de seçimlerin ağırlığıdır. witcher'ların normalde seçim yapmaması, olayların akışına karışmaması ve sadece işini yapması gerekiyor. çünkü seçim yapan bir witcher'ın ileride kendi çıkarları için çalışmaya başlamayacağının garantisi yok. diğer insanlardan daha avantajlı olan bir witcher kendi çıkarı için çalışmaya başladığında zamanla insanların öfkesine sebep olacak ve zaten topluma zar zor tutunan witcher'ların üzerine daha çok nefret çekecek diye düşünüyorlar sanırım. en azından basit bir temel bu diye düşünüyorum ben. ancak her ne kadar uzak kalmaya çalışsa da özellikle oyunları oynayanların hatırlayacağı üzere geralt sürekli seçimler yapmak zorunda kalıyor. buradaki asıl problem ise geralt'ın önüne gelen her iki seçeneğin de birbirinden kötü olması. mesela dizide dediğim gibi biraz zayıf kalmış ancak geralt normalde renfri'ye karşı çok büyük sempati besliyor. ancak insanları kurtarmak için bir seçim yapıyor ve sonunda hem değer verdiği bir insanı öldürüyor hem de kurtarmaya çalıştığı insanlar tarafından "butcher" olarak anılıyor. ancak dizi daha evrenini yeni kuruyor. yapısı da ilk kitabın derleme hikayeleri gibi. o yüzden bu seçim temasına henüz yoğun bir şekilde girmemesi anlaşılabilir de bir durum.

bu serinin benim en sevdiğim teması "asıl canavar kim?"dir. dediğim gibi bu farklı bir hikaye ve klasik şekilde insanlar iyidir geri kalan her şey kötüdür mantığına sahip değil. geralt da mesela bir yaratığı öldürmeden önce onunla bir şekilde anlaşmaya çalışır sürekli. çünkü kendisini insanlardan çok, türünün diğer üyeleri öldürüldüğü için yalnız kalan yaratıklara yakın bulur. mesela bir köprünün başında bekleyen ve kimsenin geçmesine izin vermeyen troll'ü öldürmekten ziyade derdinin ne olduğunu anlamaya çalışır. ki bu tip durumlarda problemin asıl kaynağının insanlar olduğu anlaşılır hep. dizide yedi kitaplık bir seri kadar olmasa da buna benzer işaretler var. mesela geralt'ın torque'u ya da striga'yı öldürmemesi, urcheon'a yardım etmesi gibi konular bunlara işarettir hep. ayrıca sir eyck'ın karnı aç olan yaratığı öldürmesinin sebebi sadece gösteriş merakı değil. temelde tüm insanların davranışı bu. yoksa dünyada sınırlı sayıda kalan bir canlıyı öldürmek için ekip kurup dağ başlarında gezmekle kim uğraşır?

serinin bir diğer dikkat çekici noktası da politikadır. geralt'ın hiçbir şeye karışmamaya çalıştığı dünyada geri kalan herkes, herkesin işine burnunu sokar. özellikle brother of sorcerers bu konuda bir numaradır. yaptıkları plan ile dünyayı yönetimleri altına alıp güçlerini arttırmayı amaçlayan bu ekip kendi yollarına çıkan insanları da bir takım ayak oyunlarıyla sindirme konusunda çok başarılıdır. ayrıca sürekli krallar ve lordların yanında oldukları için casusluk, dedikoduculuk, insanları istekleri doğrultusunda yönlendirme ve buradan çıkar sağlama konusunda da çok iyidirler. dizide bu temayı ise biraz kısıtlı gördük. ancak henüz olaylar başlamadı aslında. daha phillippa eilhart ve dijkstra'yı bile görmedik ancak bu gibi karakterlerin yaptıklarını henüz başlayan bir dizide anlatmaya çalışmak atılmaya çalışan temeli karıştıracağı için en iyi tercihi yapmışlar sanırım. bunun yerine brother of sorcerers kimdir, necidir, ne işler yapar gibi soruların cevaplarını vererek daha sağlam bir temel atmışlar burada.

gördüğünüz gibi temalar böyle ve dizi temel ruhu yakalamak konusunda genel olarak başarılı. dediğim gibi bazı konuları yeterince yoğun işleyememişler ancak bunun ayrımına da varmak zor. çünkü bunu bilebilmek için oyun ve kitapların hiç var olmaması gerekiyordu. ancak o zaman sıfırdan yaratılan temaları anlatmayı başarıp başarmadıklarını söyleyebilirdim. ancak bu haliyle de dizi hikayenin temelini anlamış ve aktarmayı başarmış diyebilirim.


bundan sonra tabii ki çok tartışılan oyuncu seçimini konuşmamız gerekiyor

burada önemli olan nokta şu; bir insanın güzel olması ya gözlerinin ne bileyim badem şeklinde olması gerçek hayatta belki ikili ilişkilerde işine yarar. ve bir insana güzel değilsin derseniz bu kaba bir davranıştır. ancak oyuncular için durum farklıdır. tüm burun,çene, saç, gözler bir oyuncu için ancak enstrüman olabilir. yani bir oyuncu zayıf uzun boylu ve sivri burunlu ise bu insana hayatını bilgiye adamış bir büyücüyü oynatabilirsiniz rahatlıkla çünkü oyuncunun enstrümanı buna uygundur. bu dizide ise geralt of rivia, dandellion, tissaia, stregobor ve mousesack dışında rolüne yakışan oyuncu sayısı gerçekten az. özellikle elflere ve sorcerer'lara hiç özenmemişler. birincisi elflerin insana benzememesi lazımdı. yani sadece kulak taktım al sana elf derseniz o işi kabul etmez izleyiciler. çünkü bu evrendeki elfler genelde ormanda yaşayan ve hayatta kalmak için sürekli mücadele eden karakterler. bu yüzden hepsinin zayıf ve ince yapılı olması gerekiyordu. ayrıca insan değiller dediğim gibi ve ses tonları, konuşmaları da farklı olmak zorunda normal insanlardan. bunun en iyi örneğini lord of the rings ve hobbit serisinde görebilirsiniz mesela. şimdi cate blanchett evet gerçek hayatta da çok güzel bir kadın ama galadriel insan ötesinde ilahi bir havaya sahipti. hobbit serisinde de lee pace için de buna benzer bir durum söz konusu. orada lee pace ilahi görünmüyor ancak mimikleri, bakışları bir insandan çok daha donuk ve limitli. çünkü bilmem kaç bin yıl yaşayan birini normal insan mimikleriyle oynayamazsınız.

bu durum sorcerer'lar için daha belirgin. şimdi sorcerer'lar dizide de anlatıldığı üzere kusursuz güzelliğe sahip olmak için belli bir süreçten geçiyorlar. kitapta bu dönüşüm dizideki kadar ağır anlatılmıyor. kendileri bile yapabiliyorlardı sanırım bu büyüleri ve her büyücü etrafındaki insanları etki altına alabilmek ve rakibi olan diğer büyücüleri geçebilmek için insan üstü bir güzelliğe sahip. burada ise bir kızın saçına maşa yaptılar diye bu sürecin başarılı olduğunu düşünmemizi istiyorlar ki bu durum istenilen amaca ulaşamıyor. çünkü dediğim gibi ister cgi kullanın ister makyaj yapın ister aklınıza gelen daha bir çok metot olsun bir sorcerer'ın diğer insanların arasındayken dikkat çekici olması gerekiyor. bu da hikayenin bir gerekliliği ve eğer sorcerer'lara bakarken bütün izleyicilerin dibi düşmüyorsa yanlış bir tercih yapılmış demektir burada.

mesele sadece dış görünüşten de ibaret değil. mesela yen, normalde çok karizmatik, etkileyici, zeki ve alaycı bir karakter. seride yer almasının sebebi de geralt'ın aşamayacağı bir karakter olması zaten. ki geralt'ın onu zaman zaman terk etmesinin sebebi de bu aşırı kontrolcülüğü ve yanında duran kimseye nefes alacak alan bırakmaması. yen'i canlandıran oyuncunun ise böyle bir havası yok. dizi öncesi fotoğraflarına falan da bakarsanız gayet sempatik bir insan kendisi. o yüzden kızdığı ya da bağırdığı zamanlar gerçek yen kadar korkutucu olmuyor.

triss konusuna ise gerçekten hiç girmek istemiyorum. burada meseleyi sığ tutup oyuncunun triss'e benzemediğini söylemeyeceğim. buradaki asıl sıkıntı dizideki triss'in gerçek triss karakteriyle alakasız olması. evet kendisine çok az yer verildi ama triss, yen'in aksine insanlarla arasını iyi tutan bütün önemli insanları tanıyan ve ayak oyunlarını iyi bilen bir karakter. ayrıca güçlü de bir büyücü. ama burada kendisini bir kere falan dövüşürken görüyoruz onda da meşaleyle yakıyorlar kendisini. ki bu triss gibi bir karakterin asla başına gelmeyecek bir şey. çünkü dediğim gibi bu kadar zeki ve büyü konusunda yetenekli bir insanı üç beş tane asker köşeye sıkıştıramaz normalde.

etkileyicilik demişken, witcher serisi normalde sağlam feminist bir bakışa sahiptir. hikaye pek çok güçlü kadın karakter barındırır. ana kahraman geralt olmasına rağmen genelde bu kadınlara karşı (yen, triss, nenneke vs.) gelemez. burada ise kadın karakterlerin karizmasında büyük eksiklikler söz konusu. mesela calanthe'de de görebilirsiniz bunu. calanthe normalde cintra'nın komutanı, lioness, kontrollü, lider ruhlu, gözünü budaktan sakınmayan, baya tywin lannister'ın kadın versiyonu gibi bir karakter. burada ise yazmışlar bir şeyler ancak oyuncu size bunu iletemiyor. gerçi bunu yapabilmek için kaşesi baya yüksek biriyle anlaşmanız gerekiyordu ama sanırım dizinin bütçesi ve imkanı biraz kısıtlı o yüzden böyle oyuncular bulamamışlar.

peki henry cavill, geralt rolünü nasıl oynamış? normalde ben bu rolün mads mikkelsen'in hakkı olduğunu düşünüyordum. ki yaş ve yüz yapısı olarak çok da iyi bir geralt olurdu ancak henry cavill de rolün hakkını vermiş. geralt ilk kitapta da bu şekilde donuk, pek bir şey anlatmayan, suskun ve alaycı bir karakterdi. ciri'yi bulduktan sonra asıl dönüşümü başlıyordu. şimdilik henry cavill, bu ilk kısımdaki geralt'ı yansıtmayı başarmış. kafamda oluşturduğu imajı hikayenin ilerisi için düşündüğümde de bir sakillik oluşmuyor. o yüzden hikaye dönüştükçe henry cavill'in de karakteri sıkıntı yaşamadan ilerleteceğini düşünüyorum.


son olarak dizinin teknik kısmından bahsetmek istiyorum

şimdi serinin ilk kitabı bu şekilde birbirinden kopuk öykülerden oluşuyor. zaman atlaması gibi durumlar da sık yaşanıyor. o yüzden ilk okumada biraz dağınık bulmuştum ben kitabı. burada ise orijinal materyale sadık kalmak adına diziyi de bu şekilde yapmışlar ancak daha yeni tanıtılan karakterlerin hikayesinde bu kadar atlama sıçrama olunca insanlar haliyle karışık bulmuş diziyi. burada ekibin biraz inisiyatif alıp daha derli toplu bir akış belirlemesi lazımdı sanırım. çünkü hikayeleri insanlar teker teker okuyabilir. kafaları çok karıştığında da bir köşeye bırakıp kitabı üzerine düşündükten sonra devam edebilirler ancak bir dizi ya da film akışa bağlıdır ve eğer izleyiciniz bölümün ortasında durdurup başka işlerle ilgileniyorsa bu sizin için iyi bir şey değildir. bu yüzden her ne kadar kitapları okuyanlar için problem olmasa da evrene buradan başlayan insanlar için hayli zorlu bir tercih yapmışlar.

dizide teknik anlamda dikkatimi çeken bir diğer nokta da çapraz açılar oldu. bunu bilirsiniz mesela masada bir şey vardır, ayakta da bir insan duruyordur. bu iki figürü aynı ekranda göstermek için kadrajı düz değil de çapraz kurarsınız. bu kusurlu bir teknik değil aslında ancak şuan pek kullanılan bir şey teknik diyemem. o yüzden bende 2019 yılında kasetçalar ile müzik dinleyen bir insan görmüşüm gibi bir his yarattı bu durum. evet olabilir, ama dönemimiz için hayli sıra dışı bir tercih. çünkü şu dönemde yüze yakın, asimetrik portreler kullanılıyor daha çok ve gözümüz ona alıştı artık sanırım.


sonuç olarak dizinin belli kusurları var

bütün temalar da bütün potansiyelleri ile aktarılmamış ancak beklediğimiz kadar da kötü bir dizi değil bu. özellikle henry cavill, karakteri gayet iyi çalışmış ve ekrana yansıtmış. evrenin temel birkaç kuralı ile oynasalar da genel havayı da vermeyi başarmışlar. ki bu kadar çok hayranı olan bir evreni başka bir platforma taşımak cidden büyük cesaret. dizi de daha yeni başladı zaten. temeli de fena olmayan bir şekilde attı. ki child of surprise gibi bir konsepti anlatmak zor bir durum. bunları da iyi bir şekilde yapmış. o yüzden ikinci sezon için şimdiden heveslendim diyebilirim.

The Witcher'daki Zaman Çizgilerini Karıştıranlar İçin Kurgunun Açıklaması