Paris'te Başlayıp Tüm Dünyayı Sarsan Ayaklanma Hareketi: 1968 Mayıs Olayları

1968 yılının Mayıs ayında Fransa'da De Gaulle iktidarına karşı başlayan ve daha sonrasında tüm dünyayı etkileyen öğrenci hareketi.
Paris'te Başlayıp Tüm Dünyayı Sarsan Ayaklanma Hareketi: 1968 Mayıs Olayları
Paris, Mayıs 1968 - Getty Images/Carlo Bavagnoli

tüm dünyayı saran 1968 mayısı gençlik hareketleri içinde, fransa'da, özellikle paris'te gerçekleşen olaylar en can alıcı kesittir. bu kesitin öncesini-sonrasını/nedenlerini-olanı biteni-sonuçlarını, ilgili ve meraklı okuyucu için anlatalım:

günümüzde deneyimlediğimiz meta çeşitliliğinin ve bolluğunun nefesi, hiç şüphesiz, ciddi anlamda ilk kez altmışlarda, tüketim toplumunun doğduğu o süreçte hissedildi (bkz: les choses). tüketim toplumuna evrilmede, tüketim kültürünün kalbi olan televizyon sayısının o dönemki patlaması, bu durumu açık bir biçimde özetler: 1960’da fransa’da televizyon giren ev oranı %15’ken bu oran 1970’te % 70’e fırladı.

ellilerdeki olgunlaşma sürecinden sonra, “gençlik kültürü”nün ortaya çıkışı yine bu dönemdedir. müzik gruplarının etkisinde bir özgürleşme eğilimi ve yetişkinler tarafından ciddiye alınma arzusu, gençleri kendilerini ifade etmede yeni biçimleri uygulamaya itti. kuşkusuz, bu yıllarda bir kuşak çatışmasının olduğu ziyadesiyle açıktı. ebeveynler, nazi işgalini, savaş’ın yıkıcılığını (bkz: ikinci dunya savasi) ve yol açtığı yıkımla yokluğu görmüşlerdi ama yeni nesil, çeşitlenen metaların dünyasında bir tatminsizliği ve rahatsızlığı yaşamaktaydı. gençler, ana-babanın, devletin ve tüm bağlayıcı kurumların karşısında kendini uyuşturucu kullanımıyla (bkz: esrar) ve özgürce yaşanan cinsellikle özgür kılmakta; böylece özgürlüğünü ilan etmekteydi. bu gençliğin şaşırtıcı enternasyonalizmi, vietnam’da ve cezayir’de olanlara büyük tepki duymasını sağlıyordu. mayıs 1968’i ortaya koyan ve yeni bir dönemi açan da güçlenen bu gençlik kültürü ve altmışlarda gençliğin bir toplumsal aktör olarak ortaya çıkışı oldu.

öğrencileri radikalleştiren dış olaylardan biri cezayir’e bağımsızlığın (bkz: cezayir kurtulus savasi) verilmemesiydi. fransız solunun bağımsızlığın tanınması konusundaki yetersiz girişimleri ve ayrıca vietnam'ın işgaline (bkz: vietnam savasi) karşı bir duruş göstermemesi, öğrencilerin tepkisini arttırdı. hatta cezayir’e gidip, fransız ordusuna karşı bağımsızlık için çarpışan fransız gençleri bile oldu. vietnam’daki abd işgali, dünyanın diğer ülkelerinde olduğundan çok daha fazla muhalefeti fransa’da doğurdu ve vietnam işgaline karşı öğrenciler arasında yürütülen kampanya, mayıs 68 için bir örgütlenme hazırlığı teşkil etti.

mayıs 68 olaylarının nedenlerini saptayıp ortaya koyarken, aslında iç boyutun daha fazla ön plana çıktığını görebiliriz. ikinci dunya savasi sonrasında nüfus artışı ve kentleşmeyle birlikte okullara olan talep artmaya başladı ve bu talep fazlalığı yükselmeye devam etti. işte öğrenci sayısındaki bu artışa üniversiteler cevap verememiş ve sistem tıkanmaya başlamıştır. bu duruma bir de mezuniyet sonrası iş bulamama durumu eklenince gençler arasındaki gerilimin dozu iyice artmıştır. yeni açılan üniversiteler ile seçkinlere yönelik üniversiteler arasındaki eşitsizlik de tepkiyi arttıran bir öğedir. yani hemen tüm halk hareketleri gibi mayıs 1968 de özünde bir idealizmi taşımıyordu, idealizmden beslenmemişti ve temelde ekonomik ve sosyal anlamda rahatsız olma durumundan besleniyordu, böylece ortaya çıkan tepki, idealizmi doğuruyordu. bu çarpıklık diğer öğelerle de birleşince böylesi bir patlama görülebilmişti. bu öğelerden biri özgürleşme ve meta çeşitliliğinde artış atmosferini solumaya başlamış yeni neslin, ahlakçı yetişkinlerin ve elitlerin müdahalelerinden duyduğu rahatsızlıktı. 1967 yılında nanterre üniversitesi’nde kızların erkek yurtlarına, erkeklerin de kız yurtlarına girişini yasaklayan yönetmelik öğrencilerden büyük tepki görmüş; her iki cinsten öğrenciler kız yurdunu işgal edip, yetişkin muamelesi görmek istemişlerdir.

olaylar, iki aşamada gerçekleşti: ilk aşama öğrenci ayaklanması, ikinci aşama ilk aşamayla ateşlenen toplu bir işçi hareketi. ilk aşama, 3 mayıs’ta polisin öğrencileri sorbonne’dan çıkararak, üniversite’yi kapatmasıyla ateşlendi. polisin öğrencilere sert müdahalesi, halkta öğrencilere yönelik sempatiye yol açtı. polisin ve hükümetin sergilediği vahşet, azınlık olarak var olan bir hareketin, yalnız öğrencilerin değil toplumun da önemli bir bölümünün desteğinin kazanmasını sağladı. diğer yandan öğrencilerin tepkisi de sert oldu. 10 mayıs gecesi quartier latin’de barikatlar kurdular ve fransa tarihinde bile ender görülen çatışmalar başladı (eh, kanlı devrimlerin ülkesi) (bu polis-öğrenci çatışmaları haziran ortasına kadar sürdü). 13 mayıs’ta paris’te yaklaşık bir milyon kişi gösteri yaptı. artık başkaldırı bir kitle hareketine dönüşmüştü. işçiler greve gitmişlerdi ve mayıs ayının ikinci yarısında grev dalgası tüm ülkeyi sarmıştı. ilginç olan başkaldırının çok farklı kesimlere yayılmış olmasıydı. medya başkaldırıdan yana tavır almıştı (25 mayıs’ta fransız radyo ve televizyon kurumu çalışanları, haberlerin halka aktarımı sırasında hükümetten gelen baskılar yüzünden greve gittiler) ve şubat’ta henry langlois’nın cinémateque’inin kapatılması ve langlois’nın tutuklanması üzerine protesto gösterisinde bulunmuş olan sinemacılar (hatta bu gösteride godard, truffaut ve tavernier yaralanmıştır); mayıs 68 ile birleşmişlerdir ve 18 mayıs’ta cannés film festivali’nin açılışını durdurmuşlardır (jean-luc godard ve françois truffaut sinema perdelerine asılıp gösterimin başlamasını engellemiş, diğerleri de ses kablolarını kesmiştir) (yaramaz herifler). böylece mayıs olayları ile tüm ülke felç olmuştur. de gaulle ve hükümet iktidarsızlaşmış ve fransa’nın kamu düzeni haziran başlarına kadar ortadan kalkmıştır.

dönüm noktası 30 mayıs’ta de gaulle’ün almanya’dan dönmesi, parlamento’yu feshedip, genel seçimleri yenilemesi oldu. haziran 1968’de yapılan bu seçimlerde, taşradakilerin paris’teki radikallere bir tepkisinin desteğiyle de gaulle başarısını yineledi. anlaşılan oydu ki fransızlar, mayıs’taki düzensizlikten dolayı şoka uğramış ve bu şokun karşılığında yine gaulle’ün partisine yönelmişlerdi.

haziran 1968 parlamento seçimlerinden de gaulle başarıyla çıkmış olabilirdi ama yönetimde bir yıllık ömrü kalmıştı ve artık hiçbir zaman mayıs 1968’den önceki siyasi saygınlığına ulaşamayacaktı. mayıs 1968 olayları, de gaulle’ün otoritesini ciddi anlamda sarstı ve buna onun 1969’da iktidardan ayrılışı eşlik etti. olanlar göstermişti ki charles de gaulle’ün olduğunu iddia ettiği sosyal oydaşma, yapay kalmıştı. ekonomik kalkınma açıkça görülüyor olsa da bu gelişmenin meyveleri adaletsiz bir biçimde dağıtılmıştı.

mayıs 1968, yeni bir neslin, hakim elitler tarafından kendilerine dayatılan sosyal ve siyasi değerlere karşı bir patlamasıydı. kısa sürdü ama etkisi gelecek yılları dikkate değer biçimde etkiledi. örneğin, 68 olaylarının yarattığı özgürlük atmosferi, filmlerin içeriğinde önemli değişime yol açtı. militan ve radikal filmlerin yapılması bu etkilenmenin bir parçasıydı. mayıs 1968’in toplumsal ilişkileri nasıl etkilediğini en iyi biçimde anlatabilen iki film, auteur kuramına bağlı iki yönetmenden geldi: her ikisi de kişisel ilişkileri yoğun bir biçimde ele alan jean eustache’ın "le maman et la putain" (1972) ve jacques doillon’nun "les doigts dans la tete" (1974) filmleri.

bu entry'de nakledilen dönemi ve olayları görsel bir perspektiften, sinemanın dilinden edinmek için, dokümanter yapıt "grand soirs et petit matins" ile fiktif yapıt "les amants reguliers" izlenebilir.

kaynak:
- ertan yılmaz, 1968 ve sinema, kitle yayınları
- alistair cole, french politics and society, pearson education limited
- robert gildea, france since 1945, oxford university press