Peaky Blinders'ın Asi Karakteri Arthur Shelby, Ruhsal Sağlığını Çanakkale'de mi Yitirdi?

I. Dünya Savaşı sonrasında İngiltere'nin Birmingham kentinde faaliyet gösteren bir çetenin hikayesini anlatan Peaky Blinders dizisinin nevi şahsına münhasır karakteri Arthur Shelby'nin Gelibolu'ya dair bir geçmişi var gibi.
Peaky Blinders'ın Asi Karakteri Arthur Shelby, Ruhsal Sağlığını Çanakkale'de mi Yitirdi?

arthur shelby muhtemelen 1. dünya savaşı'nda çanakkale'de savaşmış. 

türklere sempatiyle mi yaklaşıyor yoksa nefret mi ediyor orasını da çözemedim. çözememem de gayet normal zira iki olay dışında somut bir veri yok.

ilki, 1. sezon 4. bölümde grace'in gelip "arthur bok gibi sigaran var" minvalinde bir şeyler deyip sigarasını arthur'a verdikten sonra arthur'un sigarayı koklayıp "smells like gallipoli" demesidir.


ikincisi 3. sezon 1. bölüm 26:46'da arthur'un rus ajanını aradığı sahnede sigara tabakası bulup söyledikleridir.


daha sonra arthur, tommy'e ajanın üstünü aradıktan sonra "türk temiz" diyor. ajan da "ben rusum" diyor. arthur da böyle bir şeyler diyor.


çanakkale savaşlarında ateşkes vakitlerinde düşman askerlerin birbirleriyle yiyecek, içecek, sigara takas ettikleri bilinen bir gerçektir

askerlerimizin yiyecek sıkıntısı çok fazla artmıştı. herkesin bildiği acı bir hadisedir. bu yüzden akşamları türk askerleri aralarında içecekleri kadar sigarayı ayırıp, geri kalanını toparlayıp ingiliz askerlerine atıyordu. ingilizler de konserve yiyecek gönderiyorlardı. atatürk'ün de hatıratlarından bildiğimiz üzre cepheler arası mesafe 8-10 metre arası. fırlatarak yapıyorlardı bu olayı. son centilmenler savaşı denmesinin sebebi de bu yüzden biraz. her neyse, arthur'un türk sigara tabakasını bilmesi buradan geliyor işte özetle.


sigaranın kötü kokusunu gelibolu'ya benzetmesi de savaş atmosferinin çok şiddetli olmasından geliyor direkt

malum havada iki merminin çarpıştığı feci bir şiddet var ortada. iki taraftan da 500.000'den fazla kayıp var. her saniye ölüm, her saniye bombardıman. uçakların attığı bombalar(ki hardal gazı bile atmış orospu çocukları), gemilerin sürekli kıyıları vurması, denizaltılar, mayınlar, makinalı tüfekler, ceset, kan, barut kokusu ve bilhassa ingilizlerin kullandığı kimyasal silahların kokusu, gelibolu'yu adeta bir cehenneme çevirmişti. bu benzetme bir açıdan ona olsa da arthur'un kafası kırık bir psikopat olmasının sebebi bence direkt gelibolu gazisi olması. shell shock mevzusu dizide ilk sezon sık görülüyor. danny vardı kel. ilk bölümde full bu adamla uğraşıyorlardı ama danny, tommy, john ve diğerleri sadece fransa'da savaşmışlardı. gariban arthur ise çanakkale'ye düşmüş. fransa'da da savaşmış. muhtemelen ingilizlerin sadece sömürge kuvvetlerini sürüp, kendi askerlerini geriye çektiği zamanlarda arthur da çekilmiş sonra farklı cephelere sevk edilmiştir. kardeşiyle aynı yerde savaşabilme kontenjanından da fransa'ya gitmiş olmasından başka ihtimal yok.


ancak akıl sağlığını %99 çanakkale'de yitirdi kesinlikle

diğer kardeş john da çok dengesiz ama yer yer normal şeyler yaptığı oluyor. tommy zaten akıl sağlığını büyük ölçüde korumuş. bunlar hep sadece fransa'da savaşmışlar. arthur'un diğerlerinden farklı olma sebebi direkt olarak çanakkale savaşı ile alakalı. her ne kadar amerikan edebiyatına ait bir kalıp olsa da lost generation mevzusunu çok güzel anlatıyor peaky blinders. ingilizler de bu kümeye hatta tüm 1. dünya savaşı'nda savaşmış ülkelerin askerleri ve dönem gençleri bu kümeye dahil. bu tanım 1920'li yıllarda ortaya çıkıyor. çıkması da durduk yere değil. savaştan sağ dönenler hayatı anlamsız görmeye başlıyorlar. bu yüzden kendini manyak gibi eğlenceye veriyor, modayı oldukça yakından takip ediyor. dikkat edin dizinin en önemli özelliği tüketilen içki ve sigara. eğlence yapılmayan bir bölüm yok. hepsinin kıyafetleri son derece düzgün. hepsi dönemin modasını yakından takip ediyor, arthur ruh hastası bir cani dahi olsa en şık karakterlerden biri. alfie solomons da kafası kırık, alkolik, çete lideri, gazi ve giyimine çok dikkat ediyor. italyanlara değinmiyorum bile. hepsinin ortak özelliği kayıp kuşak formatına son derece uyması. bu kuşağın bir diğer özelliği de alkol yasağını delip, kaçak içki ticareti sayesinde parayı bulmasıdır. tommy 4 sezon boyunca liman alıp, shipment yapma peşine düşer. iskoçya, irlanda viskilerini boston'a, toronto'ya yollama derdindedir. zaten parayı da bulurlar. keza alfie bu işin içindedir. legal bahis hikâye export alkol şahane.


özetle dizide karakterlerin epey bir derinliği var ama en derin karakter arthur shellby'dir

tommy gibi yakın plan olsaydı keşke ama işte ana karakaterin gazabına uğramış. zaten 6 bölüm var ne ara anlatacaksın. kim bilir o kabuslarında neler görüyor. kim bilir geçmişte nasıldı. o yaşlı italyanı karısının yanında almaya geldikleri zaman kadının arthur'a "o kadar tatlı gülüyordun ki çocukken dikkatim dağılmasın diye kafamı sana bakarken çevirirdim" gibi bir şeyler söylüyor mesela. o kadın hepsinin ilkokul öğretmeniymiş. savaşa gitmeden önce hepsi normal insan. suça bulaşmışlardır muhakkak ama hırsızlık, bahis mevzularından öteye gitmemişlerdir. savaştan döndükten sonra ise kayıp nesil olarak ortalığın anasını ağlatmışlar...