Peyami Safa ve Öykülerindeki Kadınlara Dair Hislerine Karşı İnsanı Düşünmeye İten Bir Yazı

Usta yazar Peyami Safa'nın kadın temsiline karşı farklı açıdan bakan ilginç bir analiz.
Peyami Safa ve Öykülerindeki Kadınlara Dair Hislerine Karşı İnsanı Düşünmeye İten Bir Yazı

peyami safa'nın fazla dehşet duyduğu şeyler kişisel olarak kadın ve yalan, toplumsal olaraksa güce tapma ve batı medeniyeti'nin üstünlüğüdür.

dokuzuncu hariciye koğuşu çocuk yaşında aşkla ve kadınla tanıştığı zamanı anlatır. ilk heyecanlar, ilk aşk, ilk öpücük. ve ruhunda derin yaralar açan ilk yalan, ilk kandırılma. dünyanın hiçbir nüzhet'i yalan söylememelidir öyle ağır, öyle duygusaldır ki, beyaz bir sayfaya sıçratılmış çamur haksızlığı gibi bir şey oturur insanın boğazına. bu zeki çocuk, o andan sonra kendisini dehşet içinde bırakan kadın doğasını daha dikkatli incelemeye başlar. merakı, çok güçlü analiz yeteneği, kadına dair masumiyet karinelerinin hepsini yıkmasına yardımcı olur. onu buna itense ruhunun yarasıdır.


fatih harbiye'de şinasi'nin neriman'ın yalan söylediğini yakaladığı, daha doğrusu yalan söylediğini yüzüne vurduğu bir sahne vardır. neriman'ın yalandan yalana atladığını aktarırken yazar, tavşanı yakalayan kartal gibi çevik, amansız bir dil kullanır. öyle ki neriman'ın ruh hali, paniği, korkusu, şinasi'nin keskinliği... nüzhet'in intikamı alınmıştır. küçük saf çocuk, bir delikanlı olmuş ve artık ölüm korkusuna rağmen güçlü avını devirmiş bir avcı gibi, kadını yakalamıştır, korkarak soluyarak ve nefret ederek. fakat bu, peyami safa için yeterli değildir. kadına takılıp kalmayı aşağılık bir düşünce olarak görmeye başlar. kadına takılıp kalmak çocukların, genç delikanlıların işidir.


ve bu sefer yalnızız'da olgun ve yetişkin, samim karakteri ile karşılaşırız. o meral'den üstün, meral'den ötedir. meral' in yalan söylediğini anladığında bunu bir zafer edasıyla haykırmaz. zekice yöntemleriyle durumu çözümler, birkaç telefon görüşmesiyle durumu anlar ve o kadar da önemsemez. artık kadın onun için içinde debelendiği çelişki yumağında izlenen bir tür zavallılıktır. meral, samim'e aşk duymamakta, dostça sevmektedir.

Fotoğraf: mavimatorblog.blogspot.com

diğer kadınlarının aksine meral'i başka erkeklerin kullanışı ya da meral'in şuh bir kadın olmamasına rağmen eğlenip seviştiği tipler tarafından hor kullanıldıktan sonraki farkındalığı, buna rağmen bu gizli günahına devamı, samim rolündeki yazarın sakin karşılar gibi göründüğü dehşetlerinden biridir. bunu bize göstererek meral'i gözümüzde düşürür. hepi topu bu der yazar, saç diplerinde acı bırakacak kadar sevişme sırasında onu hırpalayan umursamaz adamlar uğruna bir kadın, şefkatli adamları ve güven veren duyguları çocukça harcayabilir. bunu yaparken aşağılık bir adamın zevk nesnesi de olabilir. meral kitabın sonunda kader tarafından acımasızca cezalandırılacaktır. yazarın bu takıntısı, canan gibi kitaplarda hiçbir örtüye gerek kalmadan kendini belli eder. kadının en şeytan hallerinden birini resmeder bize.


tüm kadınlardan nefret etmez peyami safa, matmazel noraliya'nın koltuğu'nda tapındığı kutsal ve tanrıça kadını resmeder bize. böyle bir kadını, asil ve güzel kadını, biz insanlar'da da görebiliriz. her zaman bir umut vardır yine de ama, bu zeki yazar kadını ne kadar çözümlerse çözümlesin, ondan korkmuş, nefret etmiş ve kadın ruhuna aşık kalmıştır.

peyami safa ne kadar doğu ahlakına sahip çıkıyor, değerlerimiz diyor, yıkılıyor her şey yıkılıyor derken batının saldırılarıyla çöken doğunun kapsayıcı kubbesini kastediyor olsa da o batının üstünlüğüne inanıyordu. değersiz insanların çoğunluğu paralı, batılılaşmış, doğunun getirdiği ayağını halıya basma samimiyetinden uzak, mermer suratlı insanlardı ama güçlü olanlar da onlardı. kadınları çekiyor, paraya tapan insanları eğip büküyor, tehlike arz ediyor, tehdit ediyorlardı. esasen doğunun vaat ettiği tek şey annenin güvenli kucağından başka bir şey değildir. doğunun kucağından uzaklaşan her kesin okyanusa çıkmış iç deniz gemisi gibi savrulup parçalanması, yazarın zihnindeki batı karşısında doğunun tıpkı bu gemiler gibi yelkenleri yırtılarak, savrularak parçalanacağı hissinin sonucudur. ideolojik mesajlarla dolu kitap sonları yazarın kendini de bizi de ikna etmeye çalıştığı bölümlerdir ama yazar bu konuda kendisiyle net olarak yüzleşemez.

o sadece lilith'e karşı duyduğu arzudan utanmakta olan biridir, bu sebeple, bu arzusunu analiz ederek bilgiyle arzuyu domine etmeye çalışır, fakat ulaştığı bilgi, onda kalıcı dönüşümlere yol açar.

Edebiyatın İki Büyük İsmi Peyami Safa ve Nazım Hikmet'in Bitmek Bilmeyen Büyük Kapışması