Politik ve Sosyal Olarak Geçmişin Hatalarından Uyanmayı Anlatan Olgu: Woke Culture

Sosyal adalet konusunda belli bir farkındalığa ulaşmayı ifade eden kavram, özellikle Black Lives Matter hareketiyle birlikte ivmelenmiş durumda. İçerdiği social justice warrior dozu nedeniyle bazı kesimlerin tepkisini de çeken bu kavramı inceleyelim.
Politik ve Sosyal Olarak Geçmişin Hatalarından Uyanmayı Anlatan Olgu: Woke Culture

Nedir, ne değildir?

woke, yeni nesil ingilizce terimlerden birisi. asıl anlamı “uyanmış”tır. bu devirde de aslında benzer bir anlamı vardır. gözlerini açmış gerçekleri görmüş, azınlığın çektiği sıkıntıları anlayabilen, ırkçılığın, adaletsizliğin farkına varan kişiye "woke" denir. black lives matter hareketinin hız kazanmasıyla toplumun her kesiminin hayatına girmiştir. aslında daha öncelerinde zencilerin kendi aralarında kullandığı bir terimdi. kendi toplumlarından olmayan ama empati kurabilen biri için, "s/he's woke" diyorlardı.

tabii bu tarz terimlerin toplumun geneline yayılması, suyunun çıkmasıyla sonuçlanıyor genelde. adamın biri hayvan haklarını savunma ayağına, “bir taşla iki kuş vurmak” deyiminden nefret ediyor. "bir yemekle iki kuş besle diyelim bundan sonra" diyor. kendini “woke” ilan ediyor. zaten sosyal medya etiketlerine bakılacak olursa, herkes woke. hele ki bu aralar. e, peki madem hepiniz bu kadar farkındasınız, uyanmışsınız, bu kadar haksızlık eşitsizlik niye diye sormadan edemiyor insan. bu yüzden de artık aşırı duyar kasan liberallerle dalga geçmek için kullanılmaya başladı ufaktan ufağa.

Woke Culture'ı sert şekilde eleştiren bir yorum

woke... cinsel yönelim ve etnisiteye dayalı adalet kavramlarındaki problemlere dair farkındalığı olduğunu iddia edenler için kullanılan bir sözcük. intersectionality kavramının öne sürdüğü kimlik kavramının popülerleşmesiyle bu insanlar twitter'da "uyanık" olan insanlar oluyor. bir nevi cancel culture'ın diğer adı.

bu insanların farkı şu, ne dediğinizden önce sizin kim olduğunuza bakıyorlar. doğruyu söylemeniz, söylemenizdeki amaç önemli değil. sadece ve sadece kim olduğunuz önemli. kendi kimliklerinden değilseniz, söylediklerinizin bir anlamı olmuyor. kendim gibi sayısalcılar için şöyle açıklayayım: mesela kimyada bir reaksiyonun gerçekleşmesi için aktivasyon enerjisi barajı vardır. ortama belli bir miktar enerji verilmelidir, o enerji, belli bir barajı geçerse, reaksiyon gerçekleşir. şu şekilde:


şimdi bunu uyarlayacak olursak, mantık sahibi bir insan öncelikle bir insanın ne dediğine bakar, sonra da söylediklerine neden, nasıl ve kim gibi sorular sorarak sorgulamaya devam eder ve anlama gerçekleşir, yükselir. şu şekildeki gibi:


yani bu woke culture insanları için, söylediklerinizin bir kıymet kazanması ve anlamlandırılabilmesi için kimliğinizin onlarla aynı olması gereklidir-ya da sizi kendi dayanışma ağından tanıyor olması ve güveniyor olması lazımdır...

özetle: modern mantıktaki aktivasyon barajı "ne söyledi" sorusuyken, bu insanlar için bu soru "kim söyledi" sorusudur, şu şekilde:


tabii aslında bu sadece woke culture için geçerli değil, ön yargılarıyla hareket eden herkes için geçerli. milliyetçiler, kendi milletinden olmayanlara; ümmet, non-müslimlere inanmaz, dediklerini birincil öncelikle değer vermez çünkü sizin "neden, nasıl ve ne söylediğiniz" çoktan belirlenmiştir. algoritma çok basit aslında, reisin dediği gibi, biz ve onlar var. eğer bizden değilsen, ki sen en iyisi ve en erdemlisi olduğuna inanırsın, karşıdakinin dediklerinin hiçbir önemi yoktur. bizden değilsen hainsin, teröristsin, cis-het'sin vs...

woke culture'ın ayrıca gözlemlediğim iki sıkıntısı daha var: birincisi her şeyi siyah ya da beyaz olarak görmesi. mesela istediğiniz kadar kadın hareketlerinin içinde olun , bir gün "bayan" diyin, kadın düşmanı olursunuz. en ufak bir yanlışınızda sizi fütursuzca yargılıyor, madara ediyorlar ve ölümüne linçliyorlar. iş verenlerinize şikayet maillieri atıyorlar, boykotlarla kişilerin işten atılmasına sebep oluyorlar. twitter'da önüne geleni homofobik ilan eden tayfa da aslında bu woke culture'ın türkiye twitter'ındaki versiyonları. oysa, amerika'da bu tarz linçler, gerçek nedenlerle yapılıyor. insanlar seslerini duyurabilmek için bir araya geliyor; buradaysa, sadece ilgi çekmek için bile yapanları görüyoruz.

ikinci sıkıntısı da herhangi bir argümanda, tartıştığınız kişi azınlık bir komüniteye dahilse bu kişi haklı olmak zorunda. haklı değilse bile, siz onu eleştirdiğiniz konuda haklı bile olsanız, bakın haklı bile olsanız, bu yanlışlarını göstermek onların komünitelerini "sarstığı", "yaraladığı" veyahut onların deyimiyle onların yanlışlarını göstermek "homofobiye alan açtığı" için siz yine de hatalı... fobik oluyorsunuz. değilse de zaten fikriniz, onların kimliğinden olmadığı için, değersiz oluyor. "senin fikrinin ne değeri var vasat herif", "yine cishetten ders dinliyoruz" veyahut "cis-het erkekler konuşamaz" vs... tabii bunu sadece ana hedefleri olan cis-het'e değil de kendi içlerinde de yapabiliyorlar, yani terf muhabbeti bizim twitter'da çok konuşulmadı reddit'e göre, ama feministler ve lgbti arasında da çekişme var ama asıl nefretleri olan white male kadar gerilimli değil. kullandıkları kelimeler de genelde patriyarka ve male-dominant world tarzı şeyler oluyor; günün sonunda ortak düşman white male'a karşı nefret kusuyorlar.

bu kültüre karşı gördüğüm intellectual dark web denilen bir başka kültür daha var. şu linkte detaylı bir şekilde anlatılmış: (bkz: intellectual dark web) gördüğüm kadarıyla bu insanlar anti-woke olarak değil de commen sense'te hareket edebilecek, yani bu olaylara sağduyulu bir çizgide yaklaşılması gerektiğini söyleyenleri barındırıyor çoğunlukla. bu cenahın da en popüler ismi: (bkz: jordan peterson). bilimi çarpıtmadan, politik doğruculuğa göre eğip bükmeden, olduğu gibi aktaran bir profesör.

şu üçünü de eklemek lazım ki idw denilen şey yeni bir kavram, içinde farklı fraksiyonları alacak kadar büyümüş olabilir. çünkü şu anda amerikan twitter'ı, makaleler, haberler hep bu woke/cancel culture ve benzeri içeriklerle dolu çünkü insanlar işlerinden oluyorlar, hayatları kararıyor. bayağı ciddi bir mevzu aslında ve nerelere kadar yayıldığını kestirmek güç.

bir diğer mevzu, bu woke culture insanları bu kadar nefretle dolu olabiliyorlar çünkü olayları varoluş düzeylerinde alıyorlar. aslında gökkuşağını hoş bulmuyorum deseniz şu an, linç yememeniz ihtimal dahilinde bile değil. yani siz onlara herhangi bir eleştiri yaptığınızda bu onların direkt komünitesine/ailesine yapılmış sayılıyor ki bu insanların çoğunluğunun maalesef ailelerinden kopuk olduğu ve bu komünitelerini kendilerini güvende hissettikleri bir "aile" olarak gördükleri için size karşı da agresif olabiliyorlar. hani normal bir eleştiride bile aile bireylerine sövmüşsünüz gibi yazmalarının sebebini buna bağlıyorum.