Şeytanla Anlaşma Temalı Enfes Filmler

Şeytanla Anlaşma Temalı Enfes Filmler

seytan aslinda insanin icinde duran kotulugun beden bulmus, somutlastirilmis ifadesidir. kuyrugunu, boynuzunu ve disleri kaldirdigimizda karsimiza insan figuru cikacaktir. insanin kibiri, ac gozlulugu veya hirsiyla iblis kendisine edebi bir beden bulacaktir.

-dikkat spoiler icerir-

1- the devil's advocate
en populer seytanla anlasma filmlerinden olan seytanin avukati, insanoglunun kibirini ele alir. hirsli bir avukatin yukselme arzusu ve carpik aile iliskileri, dinden cikma, aile kavramina ihanet guzel islenilmis. al pacino´nun canlandirdigi luciferin ismi john milton´dur. bilindigi uzere kayip cennet kitabinin yazarina ithafen bu isim verilmis ve son tiradinda da kitaptakine benzer konusmalar icermektedir. milton´nun kayip cennetinde de seytan kendisini demokratik bir karakter olarak tanitirken tanriyi otokrat ilan eder.
bu filmi hepsi hayal, ya da rüya diye tanımlayanlar büyük hataya düşer, filmin sonunda gazeteci kılığındaki şeytan avukatı yine kandırır. sonuçta kibir bir anlık hayalle kurtulabilecek günah değildir ve bu günahıyla insan şeytana sürekli kaybetmeye mahkumdur. bu sonsuz bir döngüdür. insanın şeytana yenilmesi (bkz: adem ve havva'dan, habil ve kabil'e faust'tan hades'e bu böyle gider.

2) angel heart
louis cypher adlı gizemli bir müşteri, özel dedektif harry angel'dan johnny favourite adında bir adamı bulmasını ister. verilen ipuçlarını değerlendiren angel, hedefine doğru ilerledikçe bir takım doğaüstü olaylarla karşılaşır. dahası, aranan kişiye dair bilgi aldığı herkes vahşice öldürülmektedir. polisin suçu kendi üzerine üzerine atmasından korkan angel, her şeye rağmen görevini getirmeye çalışır. bu sırada voodoo büyüsü yapan siyah bir kızla arasında bazı yakınlaşmalar başlar. louis cypher'ın gölgesi her an angel'in peşindedir. angel´in kirik aynaya bakma sahneleri ve sanrilari kisilik bozukluguna isaret eder aslinda. robert de niro da seytan rolunde gayet basarilidir. lokanta sahneleri cok etkileyicidir.

3) mephisto
usta yönetmen ıstvan szabo'nun dünya çapında ses getiren ünlü filmi. bir alman tiyatro oyuncusu faust oyunundaki performansıyla beklemediği bir başarı kazanır. bu arada, ikinci dünya savaşı almanya'sında naziler iktidara gelirler ve her konuda olduğu gibi, tiyatro konusunda da ülkede karmaşa yaşanır. arkadaşları teker teker öldürülen yada ülke dışına kaçan tiyatro oyuncusu, naziler karşısında oyununu çok iyi sergilediğinin farkına varır ve içsel bir hesaplaşmaya girer.

4) rosemary's baby
genç bir çift, rosemary ve tanınmak için çırpınıp duran bir aktör olan kocası guy, new york'taki kötü şöhretli eski bir binaya taşınırlar. rosemary, genelde hepsi yaşlı olan komşularından ikisinin, roman ve minnie castavet'in onları apartmana ısındırmak için çırpınıp durmalarını biraz temkinle karşılasa da, kocası guy yeni komşularıyla çok vakit geçirmeye başlar. rosemary yeni yaşantısından tedirgindir. komşu evlerden tuhaf seslerin geldiği bir ortamda, bir gece rüyasında şeytansı bir varlık tarafından tecavüze uğradığı görür. ardından hamile kalır. bu arada broadway'de güzel bir rol kapan guy'un kariyeri yükselmeye başlar. bu filmde kocanin anlasmasi ve kurban edilen kadin figuru turun tipik ozelliklerini yansitir.

5) the ımaginarium of doctor parnassus
insanların düş gücünü etkileme yeteneğine sahip olan dr. parnassus karanlık bir sır ile lanetlenmiştir. parnassus, şeytan bay nick ile bir iddiaya girer ve ölümsüzlüğü kazanır. yüzyıllar sonra, tek gerçek aşkıyla karşılaşınca dr. parnassus şeytanla bir başka anlaşma yapar, kızının 16 yaşına ulaştığı gün bay nick’in mülkiyetine geçmesi şartıyla, ölümsüz gençliğe ulaşır.

6) the monk
matthew lewis´in olumsuz romanindan uyarlanan film sinema yuzu olarak basarili olmasa da turkce cevirisi henuz olmayan kitap hakkinda carpici bir gorsellik sunuyor. seytanin kadin kiligindan evrilmesi, guclu bir hitap gucu olan ana karakterin sehvet gunahiyla gucsuzlesmesi ve oidupus sendromlu sok edici sonuyla izlemeye deger bir film.

7) crossroads
genç bir çocuk blues'cu olma sevdasıyla efsanevi blues'cu willie brown'ı bulur ve ondan kayıp şarkısını bulmak için yardım ister. bu arada da willie'nin şeytana sattığı ruhunu geri almak için yenilmesi zor bir gitarist olan jack butler'ı (steve vai) gitar battle'ında yenmesi gerekir. ancak willie yerine genç blues sever kahramanımız yarışır ve kazanır.

benzer hikaye coen kardeslerin o brother, where art thou? filminde de yer alir. hatta yol uzerindeki aldiklari karakter bizzat ruhunu seytana satan cocuktur.

8) faust - eine deutsche volkssage
f.w.
murnau goethe'nin ölümsüz eserinden uyarlanan 1926 çıkışlı "faust - eine deutsche volkssage", tekniği sebebiyle sinema tarihi'nde ilkler arasında yer alır. 1931 senesinde hayatını kaybeden alman sinemacı f.w. murnau'nun yönetmenliğini yaptığı filmin senaryosugerhart hauptmannve hans kyser'e ait. 1938 senesinde hayatını kaybeden isveçli aktör gösta ekman'ın 'faust' karakterini canlandırdığı yapımda 'mephisto'yu oscar ödüllü isviçreli aktöremil jannings, 'gretchen' karakterini ise alman aktriscamilla horncanlandırmakta. tanrı'nın varlığını, tanrı'ya olan inancını, kutsal kitabı ve hayatının anlamını sorgulayan faust, hiç bir sabitinin, güvencesinin olmadığını farkediyor. gerçeği, esas olanı bulmaya karar veren faust, bu gerçeklik yolunda arzuları tarafından körleştirilir ve onlara esir düşerkayıp bir ruhun varlığını saptayan mephisto ise, faust'un çelişkili düşüncelerini bir kenaara bırakarak ona gerçekliği vaat eder. bu gerçeklik, gençlik, diriliktir. faust'un kanıyla imzaladığı gençlik anlaşması, şeytanın bir yüzü olan mephisto tarafından dünyevi arzuların lanetiyle kuşatılacak ve faust, yani insanoğlu, arzuların yüreği körelttiğine şahit olacaktır.

9) lesson faust
jan svankmajer
faust'un modern bir uyarlaması olan filmde faust bulduğu değişik bir harita yüzünden kendini kuklalar ve çamurdan insanların olduğu tekinsiz bir kukla tiyatrosunun içinde bulur. stop-motionun ustasindan.

10) faust
aleksandr sokurov
sokurov´un gercekci uyarlamasi donemi iyi yansitan filmlerden. goethe’nin bilginin arayışı hakkındaki trajedisinden esinlenen faust 19. yüzyılda geçiyor ve yapıta adını veren, ruhunu şeytana satan kahramanını izliyor. o bir düşünürdür, fikirlerin sözcüsü, haberleri yayan kişidir; entrikacıdır, hayalperesttir. açlık, açgözlülük, şehvet gibi temel güdülerin yönlendirdiği adsız bir adamdır. goethe’nin faust’una meydan okuyan, mutsuz ve alacaklıları tarafından sıkıştırılmış bir adamdır...
ilerlemek mümkünse neden olduğun yerde durasın ki?

kısa film

beat the devil
marilyn manson, james brown, gary oldman ve clive owen´dan basarili bir kisa film

gise filmleri/basarisiz denemeler/cizgi roman uyarlamalari

constantine
fallen
ghost rider
bedazzled
spawn
tenacious d in the pick of destiny
dorian gray'ın portresi

anime

mushishi
mushiler varlıkları ya da görünümleri pek çok insan tarafından bilinmeyen güzemli varlıklardır. değişik formlarda nadir insanlar tarafından görülebilirler. bunlardan biri olan ginko, çeşitli yerlerde mushileri inceleyen; yeri geldiğinde insanlara ve mushilerle problemlerinde yardımcı olan gezgin bir "mushishi"dir (mushi uzmanı).
bazi bolumlerde bati mitlerine benzer anlasmalar ve tabular var. kapilarin kapanmadigi ve ressam bolumlerine dikkat.
berserk

gankutsuou
monte cristo kont´unun futuristik uyarlamasi olan anime. kötü bir iftirayla uzayın derinliklerine hapse gönderilen edmond dantès'in gankutsuou'yla yaptığı anlaşma sonucu geri dönüşünü ve intikam hikayesini anlatan 24 bölümlük anime dizi.
kitabı gibi saran, çizimleriyle tuvalin içinde geziniyormuş hissi uyandıran ve üstüne ne olacağını tam kestiremediğiniz sürükleyici bir anime. aristokrat hayata eleştiri getirerek burjuva sınıfında evliliklerin bile maddi kazanç amacıyla yapıldığı, paranın ve ünün insanları bir yere getirdiğini vurgulayan bu animeyi izlerken insan tıpkı dünya klasiklerini okuyormuşcasına hissediyor kendini. ana karakter intikami icin butun insanligini satmis salt kotu bir karakter bu bakimdan romanindan farkli.