Sıkı Bir Müzik Dinleyicisinden: Pentagram'ın Yeni Albümü Makina Elektrika'nın İncelemesi

Türk metal grubu Pentagram'ın 9 Eylül 2022'de yayınladıkları 8. stüdyo albümü, uzun süren bekleyişin ardından platformlardaki yerini aldı. Şarkı şarkı inceliyoruz.
Sıkı Bir Müzik Dinleyicisinden: Pentagram'ın Yeni Albümü Makina Elektrika'nın İncelemesi

türkiye'de metal müziğin marka ismi pentagram

10 senede bir yeni materyal yayınlayarak müzik hayatlarına devam ediyorlar. tabii ki de bildiğimiz üzere bu 10 sene boş durmadılar. özellikle son birkaç sene çoğu eski elemanı ile beraber "akustik" projesine girişip bir heyecan dalgası yarattılar. ben bu proje sonrası herkesin kendi yoluna devam edeceğini düşünüyordum. lakin gördük ki vokalist ogun sanlısoy ve murat ilkan grupta kalmış, gitarist demir demirkan da müsait olduğu sürece grupla çalmakta. ozan tügen de klavye ve diğer enstrümanlar ile grubun bir parçası olmuş durumda. grup da böylece 9 kişilik dev bir kadro haline dönüştü ve de bu ekip bir albüm kaydetmeye karar verdi.

Fotoğraf: Pentagram / Facebook

şimdi bu kadar farklı kafa bir araya gelince ortaya ne çıkacağı merak konusuydu

ekipten çıkan ilk eser "bu düzen yıkılsın" beklentileri çok karşılamasa da diğer eserler biraz daha kabul gördü ve de bir albüm fikri heyecan vermeye devam etti. bir de önceden gördüğümüz albüm kapağında ilk iki albümdeki logo kullanılınca bir eskiye dönüş beklentisi de oldu. lakin yeni albüm makina elektrika bir köklere dönüş albümü değil. aksine yeni şeyler denemeye çalışan bir grup var karşımızda. memleket şartlarında bu müzik işini öyle çok da düzenli bir şekilde yapmıyor ve de artık belli bir yaşa gelmiş olsalar da sanki hala 90'lardaki o heyecanlı metalci gençlermiş gibi oldukları şarkılar da var, belli bir olgunluk gösterdikleri şarkılar da var. albümün en büyük eksisi herhalde dağınıklığı. hem şarkının dilleri gidip geliyor, hem vokalistler değişip duruyor, hem tempolar oynayıp duruyor. yani albüm içinde çok iniş çıkış var. belli bir tutarlılık mevcut değil. albümün adı bence çok kötü. ne kastettiği, albümü nasıl temsil ettiği çok muallak. albüm kapağı da öyle ahım şahım değil. gördüğüm kadarıyla albümün kayıt kalitesi de dinleyiciler tarafından biraz gömülmüş. bunda da haklılık payı var gibi. düzenlemeler bazen kulağa çok boğuk, karman çorman gelebiliyor.

1. Bu Düzen Yıkılsın

bu albüm hakkında ekşi sözlük'teki yazılara baktım da her konuda fikir ayrılığına düşen bizler, bir konuda birleşmişiz: bu düzen yıkılsın güzel bir şarkı değil. bunun ilk nedeni bence nakaratı. basit olması bir kenara, "x'ler y'sin" tekrarlarındaki "leeeeer, laaaaar" uzatmaları, özellikle şarkıyı birkaç kez dinledikten sonra çok kulak tırmalıyor. bir de bu uzatmalar sadece nakaratta da değil. tüm şarkı "dualaaaar", "savaşlaaaar", "saraylaaar" diye devam ediyor. çoğul eki duymaktan boğuluyoruz ama neyse ki murat ilkan'ın kısmında bundan vazgeçmişler. lakin o uzata uzata giden vokal melodisi kendisinin bölümünde baki kalmış. hadi söyleme tarzı sıkıntılı. bari sözler iyi olsun istiyor insan, lakin öyle olmuyor. elbette şarkının adındaki isteğe karşı değilim. ancak bunu bu kadar basite indirgeyerek anlatmak çok çocuksu. koca koca adamların "silahlar yakılsın, destanlar yazılsın, sınırlar açılsın" diyerek gaza gelme çabaları komik geliyor. ve bu yapılması gereken şeylerin bazılarının düzenin yıkılması ile direkt bir ilgisi var mı bilmiyorum. elbette bir siyasal bilimler tezi yazmıyorlar da sözlere biraz daha kafa yorulabilirdi. bu arada murat ilkan'ın bölümü yukarıda bahsettiğim nokta dışında konu olarak da diğer bölümlerden farklı duruyor. garip. işleri kötüleştiren iki şey daha var. birincisi aradaki "hey"ler, hem gaza getirmiyor hem de "umutlar yayılsın, hey" formatı ile mesajı daha da çocuksu kılıyor. ikincisi de "davullar çalınsın, hey" diye nakarata başlamaları bence stratejik hata. zaten 9/8'lik bu şarkının nakaratına böyle başlayınca, "her şey kötü gidiyordu, noldu da eğlenmeye geçtik" dedirtiyor. öyle ki benim aklımda bu şarkıda "halaylar çekilsin" diyorlar diye bir şey kalmış ki yok aslında. lakin olsa şaşırmazdım. zaten ney bölümünde arkada zılgıt bile var. sözler ve nakarat dışında özellikle kötü bir şey yok ama çok etkileyici de bir şey yok.

2. Sur

albümden çıkan ikinci şarkı sur ile çok çok daha iyi. şarkının ana rifi, metalden daha çok rock tadında ve de hemen akılda kalıyor. nakarat da güçlü, melodik. üç vokalin beraber en güzel geldiği anlardan birisi herhalde bu şarkının nakaratı. son tekrarda cenk ünnü'nün davula verdiği gaz, şarkı sonunda surların yıkılma efekti derken şarkı ekstradan bir adrenalin ile bitiyor. gitar soloları güzel. şarkı içinde zorlama yerel motifler, ney vesaire yok. canavar gibi rock şarkısı. söz olarak da ilk şarkıdan aşırı farklı değil. burada da "devran dönecek, surlar yıkılacak" diyorlar. sanki "abi ilk şarkı olmadı, hadi baştan" demiş gibiler. lakin bir önceki şarkıda olduğu gibi burada da 2+1 kıta söylemeyi tercih etmişler. bu büyük bir problem değil ama işte her vokale bir kıta söyletmek için eşitlik yaratmaya çalışmaları grup için gereksiz kısıtlama çıkarıyor diye hissediyorum.

3. Pride

pride, 2001'den fırlamış bir pentagram şarkısı gibi başlıyor. bunun da en büyük özelliği ana rifin gitar ve ney ile beraber sunuluyor olması. sonrası biraz daha farklı devam ediyor. 3/4'lük kıtalar ve 5/4'lük nakarat ile farklı hissiyatlarda ilerleyen bir eser var ki gitar soloları sırasında ritm iyiden iyi progresif bir moda giriyor. nakarat, daha az aşina olduğumuz ritmine rağmen kulağa güzel gelen, akılda kalıcı bir şekilde sunulmuş. 5/4'te bunu yapmak da büyük başarı. kıtalar ise bence gereğinden fazla ağır ilerliyor. üşenmedim saydım. ilk kıtada dokuz kelime var, aradaki gitar ve klavye melodileriyle (ki çok güzeller) maşallah 46 saniye sürüyor söylenmesi. kelime başı 5 saniyeden fazla zaman geçiyor. konserde zaten eşlik edilmesi zor olacak ama kıtaları dinlemesi de çok eğlenceli değil. şarkı, aslında ilk kez pride month'ta yayınlandı. bu hamle tek başına elbette onur yürüyüşüne destek olarak görülebilse de sarki sözlerinde ya da yayınlanan lyrics videoda bu konsept ile direkt alakalı bir şey bulmak mümkün değil. aşırı etkileyici bir eser olmasa da yine de albümün iyilerinden biri.

4. Revenant

benim için albüm revenant ile açılıyor demek mümkün çünkü ilk üç şarkıyı zaten bir seneyi aşkın bir zamandır biliyoruz. albüm dijital ortama yüklenince de zaten direkt buradan başladım. oldukça da iyi bir eser. babalar çatır çatır metal yapmakta. gökalp ergen'deki sese de maşallah demekten başka bir şey demek düşmez. tempolu, brutal vokalli yırtıcı kıtalar, orta tempolu ve temiz vokalli daha kontrollü nakarat ile iyi entegre olmuş. nakarat sonunda da konuşma ile noktayı koymaları da iyi. solo sonunda çok ufak bir piyano bölümü ile nakarata geri dönmeleri ilginç ama işe yaramış. sonlardaki hey'ler ilk şarkıdaki hey'lere göre çok daha yerinde. gitar solonun ikinci kısmındaki bazı oryantal nameler dışında global dinleyiciye de kolay hitap edebilecek, bir abd'linin de çıkarabileceği bir metal çalışması. kayıt kalitesi biraz daha temiz olsaymış daha da zevkle dinleyebilirdi. ancak bu haliyle de albümün zirvelerinden.

4. Sensiz

üç vokalli bu grubumuz sensiz şarkısında bu üçlü yerine, ritm gitarist hakan utangaç'ın vokalini kullanmakta. bu ilk değil tabii ki, şaşırmış gibi yapmıyorum. şarkı da kötü değil aslen, birazdan detaylı değineceğim zaten. lakin zaten albümdeki çoğu şarkı üç vokalli, biri enstrümantal. grubun vokalistlerine pek şans tanınmamış oluyor. ben mesela bu şarkı yerine gökalp ergen'den bir pentagram şarkısı daha duymayı yeğlerdim. bu arada bu şarkıda da aslında 2+1 kıta formülü kullanılmış. belki de üç vokal birlikte söylesin diye tasarlanmış bir şarkıydı ama sonuçta hakan utangaç'a yar oldu. hadi üç vokale rağmen bir sürpriz düşünüyorsunuz. orada solo kariyeri diğerlerinden fersah fersah üstün bir demir demirkan var. e baba, bu adama söyletin o zaman bir pentagram şarkısı da sürpriz böyle olsun. neyse artık, bunu bir kenara bırakalım. utangaç şarkılarının esprisi vokalin oldukça karanlık olması. burada gitaristin vokal yeteneğine şapka çıkarmanın yanında vokalin altının farklı vokallerle kayıtlarda doldurulduğuna da dikkat çekmeli. sonuç olarak istenilen karanlığa ulaşmışlar. şarkı oldukça ağır bir şekilde ilerliyor. ghost'un cirice'ine bir miktar benzeyen ana riff'i güzel. gitar solo şarkıyı güzelce hareketlendiriyor. nakarat ve de sözler biraz daha "eh işte". albüm ortasında yer alan ortalama bir şarkı. bir sonraki şarkı ile alakalı maymun sesleri efekti neden bu şarkının sonuna eklenmiş, onu hiç anlamadım. teknik hata olsa gerek.

5. Maymunlar Gezegeni

maymunlar gezegeni ilginç bir eser. ogün sanlısoy'dan türkçe sözlü bir performans dinlediğimiz için bana kendisinin solo şarkısı gibi geliyor. halbuki kendinin solo sound'u ile hiç alakası yok çünkü belli bir melodikliği olsa da metal müziğe yakın duran bir eser. içinde bol bol maymun sesi barındırması da ilginç. şarkıyı bir miktar ciddiyetsiz kılıyor, kabul. öte yandan güzel de, bence kendine has bir atmosfer yaratılmasına sebep oluyor. irite olanları anlamakla birlikte benim hoşuma gitti. zaten şarkının ismini aldığı planet of the apes de aslında biraz öyledir. hem çok özel ve etkileyici bir mesajı vardır ama bunu verirken yaptıkları bazı tercihler biraz komik kaçar. nakarat melodisi çok güzel, zaten introda da bu melodiye yer veriyorlar. vokaller tadında. arada çok hoş brutal vokaller de duyabiliyoruz. şarkının içinde de uzunca bir enstrümantal bölüm bırakmışlar. özellikle ilk solo çok güzel. eğlenceli olmuş. özellikle maymun sesleri ile konserlerde iyi gider herhalde.

6. Damn the War

damn the war, sanıyorum ukrayna'nın işgalinin ilham verdiği bir parça olsa da sözleri daha genel anlamda bir savaş karşıtlığı içeriyor. elbette mesajına hiçbir itirazım olamaz ama şarkı sözlerinin biraz klişe kaçtığını da belirtmem lazım. şarkıda cahit berkay'ın yer aldığını görünce çok heyecanlanmıştım. beklediğimden az yer alsa da kendisinin yaylı tamburu çok kilit bir yerde başarı ile kullanılmış. nakarat yine tam konserlik olmuş. vokaller iyi. "hunger in the heart" kısmı mini bir rap metal havası içeriyor ve flow o kadar iyi ki her dinlediğimde breh breh diyorum. akıyor maşallah. şarkı aslında cayır cayır metal olsa da aşırı melodik değil. bunun en büyük istisnası gitar soloları sonrası duyduğumuz gitarlar. neredeyse iron maiden havası içeriyor ama oryantal nameler ile beraber tamamen pentagram'a özgü bir melodi ortaya çıkıyor. albümün en güzel anlarından birisi diyebiliriz. şarkı da oldukça sağlam bir eser olmuş.

7. Dünya

enstrümantal pentagram albümü olmaz. ancak bu sefer pentagram bir sürpriz yaparak yavuz çetin'in besteleyip erkan oğur ile beraber yorumladığı dünya'yı yorumlamış. çok garip bir tercih değil ama yine de bir gün pentagram'ın yavuz çetin yorumlayacağı hiç aklıma gelmezdi. daha önce demir demirkan'dan yavuz çetin cover'ı dinlediğimiz için bu fikrin de ondan çıktığını tahmin ediyorum. yerel melodiler içeren bu şarkı tabii ki de pentagram sound'una kolay uyarlanmış. elbette bu şarkıyı dinleyeceğim zaman orijinalindeki erkan oğur namelerini duymak için ona giderim. ancak bu versiyon da oldukça tatlı. yorum üç bölümden oluşuyor diyebilirim. birinci bölüm, orijinal şarkının melodilerini güzelce hatırlatıyor. 2:10 ile beraber gitar soloların başını çektiği ikinci bölüm başlıyor. buralardq demirkan ve metin türkcan yardırıyor. yaklaşık son bir dakika ise yavaş bir outro diyebiliriz. bu şarkıda ilhan barutçu'nun ney çaldığı söylenmişti. kendisi bu sakin bölümün son on saniyesinde zar zor duyuluyor. ney kullanacaklarsa neden bu enstrümanı bu kadar derinlere gömdüler, hiç anlamadım. sonuç olarak iyi yorum. yavuz çetin'in anısını yaşattıkları için teşekkür etmeli.

8. Ödenmez

albümün en ilginç şarkısı murat ilkan vokalli ödenmez. belki de pentagram diskografisinin en ayrıksı şarkısı. benzer bir aykırı iş sonsuz yine akustik rock ballad'ıydı. bu şarkı ise çok farklı bir boyutta. ilahi bir havası var şarkının. öte yandan da çok insani olmayı da başarıyor. özellikle "kadim duyarlı sesin, sen bir mucizesin" kısmı, murat ilkan'ın tatlı vokali ile benim acayip hoşuma gidiyor. kendisinin eşi alper ilkan da bu şarkıda bas gitarı çalmış. belki de bu şarkı kendisinin solo çalışması olarak bu ikili tarafından ortaya çıkarılıp bir şekilde bu albüme adapte edilmiştir gibi geliyor. şarkının arka planında zaman zaman flüt tadında, cok güzel sesler geliyor. bunlar da herhalde ozan tügen'in klavyesinden çıkma. bu ara kendisinin kardeşi ceren tügen'in ismi geri vokallerde geçiyor da pek duyamıyoruz açıkçası. tabii şarkının asıl olayı erkan oğur. kendi şarkısının cover'ında kendisini duymayıp bu şarkıda duymak ilginç. muhteşem bir adam oğur. şarkının sonlarına doğru perdesiz gitar ve kopuzunu üstüste duyuyoruz ve bu enstrümanlar şarkıyı alıp götürüyor. keşke albümü bu şarkı ile bitirselerdi. çok cesur bir iş ama albümün geri kalanı ile çok kopuk. bu nedenle sadece ve sadece albüm sonuna yakışırdı.

9. Seek and Destroy

lakin grup albümü metallica'nın seek and destroy cover'ı ile kapatmaya karar vermişler. yani bu şarkı grubun en çok yorumlanan şarkılarından biri değil ama dünyanın en popüler metal grubunun konserlerinde en çok çaldığı üçüncü şarkıdan bahsediyoruz. gidip bu kadar ortada bir şarkıyı yeniden yorumlamak bence manasız. tabii buradaki espri bu şarkının melodisini bozarak anadolu motifleri eklemek. bu fikir de çok yeni bir düşünce olmasa da metal dalında bunun bir örneğini gördüğümü hatırlamıyorum. orijinal şarkı bu kadar hafızalara kazandığı için, beklediğim notalar gelmedikçe ister istemez kafam karışıyor. neyse ki dinledikçe daha alışıyor insan. beni asıl rahatsız eden ise vokaller. çok zayıf kalmış ya. tüm albüm boyunca vokaller bol bol üst üste kaydedilmiş, gerektiğinde brutal yapılmış. güçlüler yani. burada ise vokaller çok daha sade duruyor. bunun yanında da ruhsuz. biraz ogün sanlısoy gaz vermeye çalışmış ama yani o da olmamış. yani yapmaya çalıştıklarını anlıyorum ama bu daha çok youtube'daki "x sanatçı y şarkısını söyleseydi nasıl olurdu?" tadındaki deneysel videolar gibi. "a ilginç" dersin, geçersin. ancak albümü böyle kapatmak biraz manasız.

pentagram için çok da olumsuz bir şey söylemek istemiyorum aslında

her bir üyesi kendi çapında çok değerli müzisyenler. insan olarak da gözlemim çok cana yakın oldukları. bu ülkenin metal müziğindeki yerleri de tartışılmaz. bu nedenle bu albümü "abi emek var, geçmişlerine saygı" diye yorumlamak kabul edilebilir bir tercih olabilirdi. ancak işte insan sevdiğini daha çok eleştiriyor. çünkü bu adamlar çok iyi melodiler yazmayı, çok iyi enstrüman çalmayı biliyorlar. vermek istedikleri mesaj da tam yerinde. müzikal olarak belli bir kendi sınırlarını aşma çabaları da var. lakin işte biraz "yaptık, oldu" diyerek kestirip atıyorlar mı diye düşünüyorum. bu albümde birçok güzel an var, birçok vasat an da var. baştan sona alıp götüren bir albüm değil, zaman zaman coşturan zaman zaman klişe ve heyecansız anlar yaşatıyor. en iyisi bu albümü uzun bir ara sonrası bir ısınma turu olarak görmek ve de hemen başka yeni çalışmalar için beklemeye başlamak. 9 kişilik bir proje yerine, daha odaklı, daha heyecanlı, daha enerjik bir pentagram da ilerisi için daha iyi bir tercih olurdu.

puan: 3/5