Sinefillerin Asla İşin İçinden Çıkamadığı Kıyas: The Godfather vs The Godfather Part II

Efsane ilk filmin 50. yılı şerefine, her zaman yapılan bu kıyası farklı açılardan inceliyoruz.
Sinefillerin Asla İşin İçinden Çıkamadığı Kıyas: The Godfather vs The Godfather Part II

the godfather... dünya sinema tarihinde hiçbir filme nasip olmayan büyük bir başarıyı elde etmiş coppola klasikleri. çoğul eki kullanmamın sebebi, elbette hem ilk filmin, hem de ikinci filmin sinema sanatına en üst seviye katkıyı sunmuş olan başyapıtlardan olmasıdır. evet sinema daha önce (ya da sonra) hiç görmediği bu türden bir olayı, "baba" ile tecrübe etmiştir. dolayısı ile yıllardır yapılan bu kıyas, sinema hakkında yapılan tartışmaların odak noktalarından bir tanesidir. "the godfather serisinin hangi filmi daha iyi? ilk film mi, ikincisi mi?". bu soru onlarca yıllardır tartışılmaktadır ve şüphesiz ki bu tartışma, asla sonlanmayacaktır.

şimdi bu iki güzelliği, new york madison square garden'da ringe çıkaralım. bir tarafta ağır sıklet boks şampiyonu the godfather olsun, diğer tarafta da tüm maçlarını nakavtla kazanan ve yıllardır hiç yenilmeyen the godfather part ii olsun. bakalım bu iki devin mücadelesi nasıl sonuçlanacak?

değerlendirme kriterleri, kategoriler;

a. baba figürünün yorumlanması
b. oyuncu kadrosu performansı
c. teknik detaylar
d. kırılma noktası sahneler
e. senaryo
f. kurgu
g. yönetmenlik
h. sinema sanatı ruhu

a. her aktörün rüyası olan baba rolü 

sadece üç saniyeliğine gözlerinizi kapatın. ben size "the godfather" dediğimde, aklınıza ilk gelen imajı bana söyleyin. muhtemelen beyniniz şuna benzer bir imaj yaratacak:


evet de niro ve al pacino'nun oyunculukları kesinlikle kusursuz ancak marlon brando'nun imajı, net olarak hepsinin üstünde. dolayısı ile bu maddede kazanan, marlon brando'nun adeta tarihi ikonlardan biri haline getirdiği, muazzam yorumudur. (brando: 5/5, de niro: 4.90/5, pacino: 4.85/5)

b. filmlerdeki diğer oyuncuların performansı

her iki filmde de başrolün haricinde yer alan oyuncuları kapsayan madde. iki filmi yan yana getirdiğimizde, ilk filmde sonny corleone'nin güçlü etkisini tecrübe ediyoruz. ikinci filmde özellikle öne çıkarılan oyuncular; kay adams rolündeki diane keaton ve fredo corleone rolündeki john cazale. ilk filmdeki caporegime'lerin katkısı ve tom hagen'in her iki filmdeki muazzam performansı sonrası, bu maddeye özel eşitlik söz konusu. bu roundda puan farkı yok. berabere! (part i: 5/5, part ii: 5/5)

c. ses, ışık, efekt, vb teknik detaylar

önde olan bölümün çok net olduğu ve en açık farkın oluştuğu kriter. evet bölüm 2, burada ilk filme göre baya ilerde. elbette ilk bölümden kazanılmış olan muazzam avantajın da katkısı büyük. yine de ikinci bölümdeki tüm teknik detaylar, birincinin tüm açıklarını kapatmakla beraber, o dönem yapılabilecek en üstün işçilikle donatılmıştır. (part i : 4.70/5 ; part ii : 5/5)


d. filmde heyecanı doruğa ulaştıran sahneler

ilk filmde yer alan sonny'nin otoyol gişelerindeki katliamı, filmin sonundaki kilise ayinindeki düşman ailelerin infazı, yatakta bulunan korkunç hayvan kafası, sicilya'daki araca koyulan bomba ile suikast ve tabii en büyüğü michael'in solozzo ve mccluskey'i mezara gömmesi. ikinci filmde de, genç vito'nun don fanucci'yi vurması, michael'in evine düzenlenen suikast, vaftiz töreninde alınan corleone intikamı, kardeş katli ve sicilya'da intikam alan genç corleone sahneleri. hepsi tek tek akılarda yer etse de, michael'in restorandaki o özel sahnesi çok çok ileri seviye. yani burda çatıyı michael'in sahnesi olarak algılayabiliriz. dolayısı ile birinci bölüm burada önde. (part i: 5/5, part ii: 4.75/5)

e. senaryo

iki filmin senaryosu da oscar ödüllü. ikisi de olağanüstü sanat eseri. ancak burada ikinci filme değinmek istiyorum. bölüm 2'de oyunculara yazılan metinler ve çok sayıda oyuncunun bu metinlerle yorumlanması söz konusu. ikinci filmi bu kriterde daha iyi yapan olay, daha karmaşık bir yapıda oluşturulmasına rağmen, akıcılığının bozulmaması ve anlattığı hikayenin, ilk filme göre daha fazla katmana sahip olması. dolayısı ile burada kazanan tabii ki "bölüm 2" olacaktır. (part i : 4.85/5 ; part ii : 5/5)

f. kurgu

her ne kadar sonradan çekildiyse ve ilk filmin yarattığı avantajlarda istifade ettiyse de, kabul etmek gerekir ki, ikinci bölümün kurgusu fevkaladenin fevkindedir. bunun gibi 50 yıldan fazla zamana yayılmış bir güç imparatorluğunu, kuşaklar boyunca anlatan bir filmde, kurguyu oluşturmak hiç kolay değil. yani aslında ikinci filmin işi daha da zordu. çünkü çok iddialı bir senaryoya göre oluşturulan bir kurgusu var. olağanüstü kurgudan dolayı buradaki kazanan da bellidir. (part i: 4.80; part ii: 5/5)


g. yönetmenlik

francis ford coppola'nın yönetmenlik yeteneklerini, her iki filmde de doyasıya deneyimledik. dile kolay, böyle iddialı bir romanı beyaz perdeye alnının akıyla nakşetmek, her babayiğidin harcı değildi. yönetmenlik adına, her iki film kusursuz olsa da, ilk film, o'nun yeteneklerini yeni keşfedenler için inanılmaz bir deneyim olsa gerek. çünkü baba öncesinde yönetmenin hiçbir başyapıtı yok ve sinema çevreleri haricinde, dünyaca tanınan ünlü bir şahıs değil. dolayısı ile ilk filmdeki yönetmenlik başarısı, oscar ödülüne ikincisiyle ulaşmasına ve ilk filmle yönetmenlik oscarını alamamasına rağmen daha büyük. burada kazanan kıl payıyla ilk bölüm oluyor. (part i: 5/5, part ii: 4.90/5)

h. bir sanat eseri olarak taşıdığı sinema ruhu

sanat kimin için yapılır? evet cevap toplum da olabilir, bizzat sanatın kendisi için de olabilir. burada toplumu önceliğine alan biri olarak, ilk filmin sinema ruhunu bünyesinde daha fazla taşıdığını söylemem gerekir. çok zor şartlarda doğan ve ay gibi güzel yüzlü bir kız çocuğuna benzeyen ilk bölüm, sinema sanatı ruhuna, başka bir filmin ulaşamayacağı mertebede sahiptir. evet ikinci bölüm kusursuz işleyen bir yapıdır ve izleyiciyi hayran bırakmıştır. ancak işte ne yaparsınız, "ruh azizim, ruh bu!" ilkindeki ruh ikincisine sirayet edip, onu da başyapıt haline getirse de, diğer eksikliklerine rağmen "ata"sı bir başkadır, anlatılmaz yaşanır. ilk bölüm arjantin'in efsanesi maradona'dır. "tanrı'nın elidir" binlerce kişinin gözünün önünde hakeme "reddemeyeceği bir teklif" yapmıştır ve bu akıl almaz teklifini, sıra dışı biçimde kabul ettirmiştir. ikinci film ise arjantin'in diğer harikası lionel messi'dir. futboluyla başımızı döndürmüştür. teknik ve taktik olarak kusursuzdur. önlem alınamaz bir uzaylıdır. bu iki ikonik karakter arasında da işte böyle bir fark vardır. dolayısı ile bu kriterin kazananı ilk bölümdür. (part i: 5/5, part ii: 4.79)


evet, bu iki büyük sanat eserinin unvan maçı bu şekilde sonuçlandı

kazanan, puan farkıyla the godfather , yani serinin ilk filmi oldu. the godfather part ii de gönüllerin şampiyonu oldu. elbette bu tartışma hiç bitmez. her izleyicinin mutlak surette farklı bakış açısı olacaktır.

burada okuyucuya küçük bir öneri yaparak, yazıyı sonlandırayım. siz, bu iki filmi ölesiye seven, defalarca izleyip bıkmamış bir sinema seversiniz. günün birinde yolda yürürken, size "pardon" diye seslenen biri (bir cin) çıkıyor. bu kişi, size şöyle bir teklif sunuyor;
"-elimde iki adet bilet var. bu biletler sihirli ve size zaman yolculuğu imkanı sunuyor. bir tanesi sizi 1972 yılına götürüyor. the godfather filminin galasına. oraya gidiyorsunuz. oyuncularla yan yana oturup fotoğraf çektiriyorsunuz. filmi izleyip, aynı gece uykuya daldığınız an, direkt bulunduğumuz yıla geri dönüyorsunuz. diğer bilet de size aynı imkanları sunuyor. o biletteki tek fark; biletin 1974 tarihli "baba bölüm: 2" galasına ait olması. iki bileti birden alamazsınız. hakkınız sadece bir adet ile sınırlı. hangisini istersiniz?"
evet, bu iki biletten birini seçin bakalım. belki hangi filmi daha çok sevdiğiniz hakkında, size yol gösterici olabilir.

sinema sanatında mihenk taşı olan, 1972 tarihinde galası yapılan, yarım asrı deviren bu dev filmin 50. yılı, tüm sinema severlere kutlu olsun.