Sinema Tarihinin İlk Savaş Karşıtı Filmi: All Quiet on the Western Front

1930 tarihli, bizde daha çok Batı Cephesinde Yeni Bir Şey Yok adıyla bilinen filmi inceliyoruz.
Sinema Tarihinin İlk Savaş Karşıtı Filmi: All Quiet on the Western Front

all quiet on the western front, yönetmenliğini lewis milestone'un yaptığı, lew ayres, louis wolheim, slim summerville, john wray ve raymond griffith'in başrollerini paylaştığı, 1930 yapımı, erich maria remarque'nın romanından uyarlanmış, 140 dakikalık, iki oscar ödüllü (en iyi film, en iyi yönetmen), siyah beyaz film.

bu film sesli sinema döneminin gerçek anlamıyla ilk klasik filmidir ve ilk savaş karşıtı filmdir.
erich maria remarque'ın romanından uyarlanan bu film büyük savaş sırasında bir grup genç alman gönüllüyü anlatmaktadır.

Aşağıdaki iki cümle spoiler içerir.

iyimser, vatansever gençlerin, siperlerde hayatın grotesk iğrençlikleriyle yüz yüze gelip savaşın yol açtığı anlamsız tahribatın boyutunu kavramaya başladıkça romantik hayalleri yerle bir olur, idealistlikleri kaybolur.

bir düşman mermisiyle öldürülmeden bir saniye önce bir kelebeğe dokunmak için elini uzatan askeri gösteren son sahne hala sinemanın en canlı ve unutulmaz görüntülerinden biridir.

savaş sırasında birçok ülkede yasaklanmış lan bu filmin en güçlü yanlarından biri de mutlu son bekleyen seyirciyi ters köşeye yatırmasıdır. çünkü savaşta mutlu son olmaz. o yıllardaki sinema seyircisinin unutmayı, kaçmayı arzuladığı bir dönemde böyle bir konuyu ele almak hollywood için gerçekten cesaret işi. film, zamanına göre teknik açıdan çok etkileyici. sesli filmin yeni başladığı dönemde, cihazlar çok ilkelken yönetmen lewis milestone ilk olarak büyük bir vinç kamera kullanarak insanların savaştığı ve öldüğü çamura ve kana bulanmış siperlerin panoramik görüntülerini çekmiş. sonuçta ortaya çıkan, siper savaşının son derece gerçekçi bir görünümüdür ve ancak stanley kubrick'in 1957'de çektiği paths of glory filminde aynı gerçekçi etki sağlanabilmiştir. filmin görünürdeki yıldızı, filmden bir yıl önce the kiss'de oynamış olan lew ayres'dir. o sırada henüz 21 yaşındaydı ve ikinci dünya savaşı sırasında vicdanen savaşa karşı olduğunu açıklamasıyla başarılı kariyeri sona erdi.

(bkz: idealizm bitti, artık yalnızca çaresizlik, yenilgi ve ölüm var)

en iyi film ve en iyi görüntü dallarında oscar kazanan filmle ilgili bazı notlar

- o dönemde almanya'da iktidarda olmamalarına rağmen naziler, filmin gösterimini engellemek için sinema salonlarını farelerle doldurmuşlar.

- lew ayres bu filmde rol aldıktan sonra 2. dünya savaşı döneminde faal bir savaş karşıtı olmuş. tabi bu tavrı büyük tepkilere yol açmış, amerika'nın birçok bölgesinde ayres'in filmleri gösterime sokulmamış.

- yönetmen lewis (mile)stone, askeri malzemelerinin gerçeğe uygun olup olmadığını öğrenmek için los angeles'da yaşayan eski alman askerlerine çağrıda bulunmuş. sete o kadar çok asker gelmiş ki, stone birçoğuna filmde rol vermiş.

- sınıftaki karatahtada göze çarpan, filmin kısa bir özeti niteliğindeki "bana şu uzaklara giden akılsız kahramanı anlat" sözü homeros'un "odyssey"'inden alınmış.

- ünlü final sahnesinde ise ayres'in kelebeğe uzanan eli aslında yönetmenin eliymiş.