Son Kullanma Tarihi Geçmiş Ürünleri Tüketebilir miyiz?

Son kullanma tarihi mevzusuna olan bakışınızı değiştirebilecek bilgiler.
Son Kullanma Tarihi Geçmiş Ürünleri Tüketebilir miyiz?

son kullanma tarihinin geçmiş olmasının bir gıdanın bozulduğu anlamına gelmez ve aslında skt'si geçmiş olan gıdaları güvenle tüketebiliriz. peki bu neden bu kadar önemli?

sadece abd'de yıllık üretilen gıdanın %40'ı çöpe gidiyor, bunun parasal karşılığı 160 milyar dolar. buna karşılık dünyadaki açlığı bitirmek için gereken para sadece 30 milyar dolar. yani her yıl sadece abd'de çöpe atılan yemeğin 5'te 1'iyle dünyada açlığı tamamen bitirmek mümkün.

son kullanma tarihi çoğu zaman zorunluluktan dolayı yazılıyor. örneğin; 800 milyon yıldır himalaya dağlarında oluşan tuzların 2 yıllık raf ömrü oluyor. yani o tuz 800 milyon yıldır bozulmuyordu da biz onu alıp rafa koyduğumuz zaman 2 sene ömrü kaldı diye bir şey yok. ya da 800 milyon yıllık bir raf ömrünün son 2 yılına denk gelecek kadar şanssız değiliz.


gıda firmaları çoğu zaman kendilerini garantiye almak için ürünlerin üzerine o ürünün gerçekten bozulacağı tarihten çok daha kısa bir tarih atarlar. örneğin; bir yoğurt 30 gün sonra bozulacaksa raf ömrü 10 gün olur, buna emniyet payı denir. 4 kişilik yazan asansörlerin aslında çok daha fazla yükü taşıyabilecek şekilde üretilmeleriyle aynı durum.

bir de tavsiye edilen tüketim tarihi diye bir şey var. yani basitçe üretici diyor ki: bu ürün bu tarihten önce en taze ve lezzetli halindedir, bu tarih geçtikten sonra kalitesi ve lezzetinde düşme yaşanabilir. bir çeşit garanti süresi yani.

bir gıdanın bozulup bozulmadığını tüketici kendi anlamalıdır. ürünün tadı, kokusu, rengi, dokusu gibi özelliklerine bakılarak kolaylıkla anlaşılabilir. zaten neredeyse her gıda insan sağlığını etkileyecek kadar bozulduysa bu bozukluğu açık şekilde belli eder. örneğin bizi hasta edecek kadar bozuk bir süt çoktan kokmuş ve kesilmiştir.

artan nüfusu beslemek için her geçen gün daha önce hiç olmadığı kadar doğal kaynak kullanıyoruz ve doğal yaşama yük bindiriyoruz. daha fazlasına sahip olmak yerine daha azını kaybetmek için de uğraşmak zorundayız.