Su Niyetine Bir Zamanlar Hititler'e Ait Olan İdrarı mı İçiyoruz?

Hititler işin eğlencesi ama bir yandan da dünyadaki su döngüsü nerelere varıyor, merak etmiyor değil insan.
Su Niyetine Bir Zamanlar Hititler'e Ait Olan İdrarı mı İçiyoruz?
iStock


büyük ölçüde okyanuslarla kaplı bir dünyada, bulutlarla dolu gökyüzü ve buzla kaplı bir kıtada, dünya aslında çok az suya sahiptir. dünya'nın suyu, büyük bir kayalık kürenin yanında küçük bir damla. tatlı su, çok daha küçük bir damladır.


ekşi sözlük'te, "hititler'in idrarını içiyoruz" önermesindeki “su aynı miktarda kalıyor, sadece şekil değiştiriyor” mevzusu ile kastedilenin üzerinde bazı belirsizlikler var. yeryüzündeki su sürekli bir döngüden geçiyor (coğrafyada öğrendiğin döngüyü kastetmiyorum - buharlaşma, çökme değil). fotosentez ve metabolizmayı / oksidasyonu içeren döngüyü kastediyorum.

oksidasyon: oksijenin diğer bir elementle birleşmesi veya bir bileşikteki oksijen miktarının artması, pratik anlamda bir materyalin paslanması ya da çürümesidir. 


büyük miktarlarda su, fotosentez ile sürekli olarak karbonhidratlara dönüştürülür ve sonuçta bu karbonhidratlar, solunum veya diğer oksidasyon formlarında enerji için kullanıldığında tekrar suya dönüştürülür.

şimdi genel olarak, bu döngü su miktarını değiştirmiyor

fotosentezde çok büyük miktarlarda su yok edilmekte ve her zaman oksidasyon ile yaratılmakta, ancak net su miktarı önemli ölçüde değişmeyecektir (daha sonra gireceğim nedenler hariç). yani bu argümandaki su miktarı kabaca, sabittir fakat sudaki moleküller dizisi, yok edilen ve üretilen oranı ile sürekli olarak değişmektedir.

ilk olarak mevsimler yüzünden, fotosentez kışın yaz aylarından çok daha büyük bir oranda gerçekleşirken, oksidasyon aynı kalıyor gibi görünebilir. aslında hayvanların ısınması için daha fazla enerjiye ihtiyaç duydukları ve bu nedenle daha fazla gıda maddelerini metabolize edebilecekleri için, hayvanlarda (insan dahil) metabolizmanın genel olarak artacağını düşünüyorum. böylece yaz aylarında toplam su miktarında kademeli bir artış olacak ve kış aylarında azalacak.

denizdeki kimyasal tepkimeler ve tektonik plaka daldırma işlemi sürekli olarak dünya'nın mantosuna su taşırken, yanardağlar sürekli olarak tekrar yüzeylere su çıkarıyorlar. bu iki süreç arasındaki denge zaman içinde önemli ölçüde değişebilir.


dünyadaki tüm içten yanmalı otomobiller, fırınlar ve yangınlar da tüm hayvanlar gibi su üretir, insanlar dahil (bazı arkadaşlar, hayvanlar yazınca insanları konu dışı tutuyor) h2o (su) üretmek için, hidrokarbon yakıtların co2 ve oksijenin yanmasıyla olağan üstü miktarda su oluşuyor. çok miktarda su o2 ve h2 üretmek için doğal işlemlerle parçalanıyor.

gezegene isabet eden, su miktarını yavaş yavaş artıran, su taşıyan göktaşı yağmurları vardır. kuyruklu yıldızlar, meteorlar.

su molekülleri, güneşten yayılan ultraviyole ışık nedeniyle üst atmosferde hidrojen ve oksijene ayrışırlar. bazı hidrojen atomları, dünya'nın yerçekimi alanından kaçmak için yeterli enerjiye sahiptir, böylece kaybolurlar. bu, yavaş yavaş su miktarını azaltır.

ancak bu akışların tümü, dünya üzerindeki toplam su miktarına göre küçüktür ve çoğu zıt yönlü işler. bu yüzden, jeolojik uzun zaman dilimlerine bakıldığında bile genel değişim önemsizdir.

yani belirli bir noktada, yeryüzündeki su miktarı, bir süre öncesine göre az ya da çok olabilir.

asıl sorun tatlı suda

yeryüzündeki suyun en büyük hareketi deniz ve kara arasındadır, bu da tatlı sudan deniz suyuna geçiştir ve bu insan ırkının en önemli korkusu olmalıdır. -- çünkü dünyamızda bulunan su kaynaklarının sadece % 3' ü tatlı sudur.

Vücudumuzda Bulunan Atomların 200 Milyarının Bir Zamanlar Einstein'a Ait Olması