Süper Asker Eğitimi Almış C Timine Katılan Bir Sözlük Yazarının Anıları

Askeriyeye dair yazılarıyla tanıdığımız Sözlük yazarı "anglachelm" geçtiğimiz aylarda zorunlu askerliğini yapan erler arasından seçilen ve üstün bir eğitim alan c timini anlatan bir entry kaleme almıştı. Bu birliğe katılan bir Sözlük yazarı ise bu entry'nin üzerine bizzat neler yaşadığını anlatıyor.
Süper Asker Eğitimi Almış C Timine Katılan Bir Sözlük Yazarının Anıları

ben 2002/2 uzun dönem askerlik yaptım. askerliğin düşmesi ile 2003 ağustos'ta hakkari yüksekova'daki özel harekat taburundan tezkere aldım. anglachelm'in yazdıklarına bakınca, benim torunun çömezi son c timi olmuş demek ki...

askerliği yenifoça jandarma komando er eğitim alayında yaptım. askerliğin en kötü yanı her yönüyle yeni doğmuş bir bebeğe benzemeniz. sudan çıkmış balığa dönmeniz. hiç bilmediğiniz bir ilde, hiç tanımadığınız insanlarla bir süreliğine kader arkadaşı oluyorsunuz. bu insanlarla anlaşabilirsiniz de anlaşamayabilirsiniz de... zira koğuştaki ranza arkadaşınız, sivilde sümüğünüzü bile atmayacağınız bir adam/adamlar olabiliyor. (buradan bir parti trolü ile aynı ortamda, yan yana olduğunuzu düşünün.)

acemi birliğinde çok iyi arkadaş olduğum ve 27 yaşında uzun dönem asker olmak zorunda kalan ömer ile çok iyi arkadaş olmuştuk. ömer c timine giricem lan ben deyince ben de gelirim o zaman devrem dedim ve ikimiz de gönüllü olduk...

şimdi buraya bir parantez açayım: cumhuriyet muhafızlığı denilen bir bölüm de vardı bunlar için, çankaya veya anıtkabir garanti idi ama eli yüzü düzgün, kıvanç tatlıtuğ gibi çocukları seçiyorlardı ve bu seçilen çocuklarda, dövme, yara izi, faça izi falan istemiyorlardı. ilginç bir şekilde c-timi dedikleri kişilerde de bu kontrolleri yapıyorlardı. yahu bu adam dağa gidecek teröristle savaşacak; yarası olması, kaçık tipli olması daha iyi değil mi? ömer sakaryalı, 99 depremini iliğine kadar görmüş, ailesini kaybetmiş, evleri başına yıkılmış, okulu bırakmak zorunda kalmış bir adamdı. o dönemki psikolojisi ile evet façaları vardı ve alınmadı. beni ise aldılar... ömer'le ayrıldık.

şimdi sözlüğümüzün subayı ve benim yazılarını hayranlıkla okuduğum anglachelm şöyle bir şey demiş:

"c-timleri yalnızca gönüllülük esasına göre vardı. komando erler foça ve kırkağaç'ta eğitimlerini bitirmeden önce son iki hafta içinde komando tabur komutanı içtimada herkesi dizer ve kendilerine c-timi adında çok elit ancak çok tehlike görecek bir birim oluşturulduğunu, buraya gönüllü olarak gireceklerin tekrar eğitime alınacağını, çok ateş göreceklerini ve yürüyeceklerini, normal bir birimden daha çok zayiat vereceklerini, ancak en az beş misli zayiata sebep olacaklarını ve mücadeleyi bizzat omuzlarında taşıyacaklarını söylerdi. tabii komando olacak erler o esnada zaten hayvan gibi motive olduklarından (ve dahi başlarına ne gelecek tam bilmediklerinden, bilseler de iplemediklerinden) öbek öbek gönüllü olur ileri çıkarlardı. bunlardan çok çok ağır bir seçme programında (koşu, savaş beden eğitimi, atış) seçilebilenler c-timi namzeti olarak ayrılarak düz mavi bereli arkadaşlarının acemiliği bitirmelerini ve dağıtıma çıkmalarını izler ve komando eğitim alayında tam 10 hafta daha eğitime kalırlardı."

yemin töreninin hemen ardındaki hafta bize c timi hakkında söyledikleri şuydu

- nöbet kesinlikle yok. (kısmen doğru)
-çarşı izni istediğiniz kadar var. (kısmen doğru)
-batıya düşme şansınız yüksek (kuyruklu yalan)
- maaşı çok yüksek (kısmen doğru. batıda ki bir onbaşının maaşının biz on katını alıyorduk)
- verilen belge ile iş garantiniz var. (silahlı güvenlik olmak istiyorsanız doğru, belge dediği de hizmet belgesi... bir de üstün hizmet var onu alan direkt bankada silahlı güvenlik olur diyorlardı biz de yalakalara verdiler onları ahaha.)

daha da hatırlayamadığım birkaç şey vardı. yalnız gönüllülük biraz yalana kaçıyor.

jandarma komutanlığı, her bölükten en az 1 tim (17 kişi) istiyor ve bunu zorunlu tutuyor... haklılar da, bin küsür acemiden 17 kişi bulamadınız mı diyorlar. fakat doksanlarda terörden yılmış halk, zaten oğulları komando oldu diye hayıflanırken bir de üstüne uyarıyordu: "hiçbir şeye gönüllü olma."

e haliyle gönüllü, gönülsüz, kandırılmış, acemi askerleri bir heyet deneyecek o zamanın şartı 6 barfiks, 30 mekik ve şınav... pentlanton vardı bir de sanırım ama heyet bizi sokmadı. (ağustos sıcağında serin yemekhane dururken kim güneşte bekler, değil mi?) ben mesela hiç 3 barfiks çekemiyordum ama heyetin karşısında nasıl olduysa 6'yı çektim...

neyse, dağıtıma son 2 hafta kala heyet geldi, bizi denetledi. hepimize de gönüllü müsün diye sordular ama "ben gönüllü değilim" diyemedik zira çok pis tehdit edilmiştik... zaten bizim gruptan bir çocuk "ben gönüllü değilim" dedi ve direkt elendi. sonrasında çocuğa nazi zulmü yaptılar resmen...

tabi anglachelm'in anlattığı gibi "dağlarda çok intikal edeceksiniz, teröristle endirekt siz çatışacaksınız, aralarına sızacaksınız vs" gibi şeyleri bize söylemediler... 2002-2003 dönemi, şu meşhur kitapçı bombalanana kadar terör olayı neredeyse sıfır durumundaydı.

2 hafta sonra acemi birliğinden 10 gün dağıtıma çıktık. yani benim zamanımda on hafta daha yenifoça'da kalma işi olmadı. zira dağıtımdan sonra asıl eğitim alacağımız eski foça 4. tugay komando okulu idi. (bakın burayı anglachelm kesin bilir.)

komando okulunu izmirli yazarlar görmüştür, o zamanlar foça'da sahil tarafında, önünde kocaman komando heykeli olan bir yer burası. burada tüm askerlere branş eğitimi veriliyordu. hayatımın en ilginç askerlik anıları buradadır.

buradaki eğitimin yenifoça ile alakası yoktu. yenifoça'daki eğitimin komandolukla alakası yoktu. eğitim sertti, ağırdı ama inanılmaz dinleniyorduk. çünkü hiçbir şekilde angarya işle uğraşmıyorduk. koğuşta sadece yatağımızı düzeltiyorduk. zaten bize asker demiyorlardı kursiyer diyorlardı. branş eğitimi alıp, bröve takmaya gelen üsteğmene de kursiyer diyorlardı, onbaşı olan bana da kursiyer diyorlardı. aramızda kesin bir sınır olan rütbenin bir anlamı yoktu. bir üsteğmen, hiçbir şekilde kantin sırasını bozamıyordu mesela, ya da internet cafe sırasında "çekilin lan veletler" diyemiyordu zira onlar da kursiyerdi, biz de kursiyerdik. her yerde bununla alakalı yazılar vardı. sabah 5'te kalkıyor, kahvaltı yapıyor, 6 da içtima alıp 11'e kadar yazılı ve uygulamalı kurs görüyorduk. 11-15 arası serbest zaman 15-17 arası ise spordu...

çarşamba akşamları 19-01 arası yarı intikal dediğimiz arazi görevlerine gidiyorduk. cuma akşamları ise tüm geceyi kapsayan "intikal" dediğimiz olaya... kısaca görev simülasyonuna gidiyorduk. hayatımda ilk ve son kez helikoptere burada bindim ben. en sonda dağıtıma gitmeden önce 5 günlük görev simulasyonuydu ki, bayağı zordu...

kısaca yenifoça'da gördüğüm eğitimin on katını yaptım, attığım merminin yüz katını attım ama eskifoça yenifoça kadar yormadı beni sözlük...

dağıtım konusu

eskifoça'nın ilk haftası bizi sinema salonuna soktular (evet sinema salonumuz da vardı) burada gideceğimiz yer ve anglachelm'in dediği gibi de oradan gelen tim komutanımızla tanışacaktık... kura torbası geldi. 40 timdik ve 40 bölge vardı. evet istanbul vardı, ankara vardı, izmir vardı. yani her bölge vardı ama ağırlık tabi doğudaydı. mesela marmara bölgesinde sadece istanbul varken doğudaki illerin hepsi vardı hatta bazılarında 2 tane özel harekattan bile vardı.

her timin yenifoça ve kırkağaçta belirlenmiş bir tim çavuşu vardı ve bu tim çavuşları kurayı çekecekti. tabi her timin bir numarası vardı ve o numaraya göre gidiyorduk. bizimkisi 38 idi. sona kalan dona kalır mantığı ile 3 il kalmıştı: ankara, malatya (diye hatırlıyorum başka il de olabilir), hakkari...

bize önce ankara çıktı timde ankaralı olduğundan olmaz dendi (benim o ankaralı). sonra malatya çıktı fakat malatyalı da vardı. geriye yüksekova kalmıştı, biz de onu almayı kabul ettik ama timin birinde de ankaralı vardı ve onlara bir tek orası kalmıştı, ankara'yı çekmeyen time ankara'yı vermeyi de etik bulmadılar ve şöyle bir çözüm buldular: bizim timdeki malatyalı arkadaşı bizden aldılar ve ankara'ya gidecek time verdiler, oradaki ankaralı arkadaşı da bize verdiler. böylelikle bizim tim 16 yenifoça 1 kırkağaç acemisi askerden oluştu :)

sonra eskifoça eğitiminde 2 refüze verdik. bir arkadaş eğitim sırasında sakatlandı, diğeri ise eğitmen subaylar tarafında c timi için yetersiz bulundu ve biz 15 kişi yüksekova'ya gittik. minumum 15 kişi tim oluyorsunuz zaten +2, zaiyat için ekstra alınıyormuş.

gelelim anglachelm'in bahsettiği, dağ komandolarını korkutma kısmına

eskifoça'da bunu biz değil, gösteri tatbikat yapar ve sıradan acemilere değil biz c timi kursiyerlerine yapar. tabi 90'lar zamanında belki de anglachelm'in dediği gibidir bilemem.

eskifoça öyle bir yerdir ki, arazide karşılaşacağınız her koşula karşı sizi eğitir. hayat idame eğitimi vardır fakat bunu bizde değil, rütbeli kursiyerlere uygularlar. gecenin köründe dağa helikopterle atıp, alın size bir harita bir pusula şu noktaya gidin derlerdi. bizde ise bu eğitime artık gerek olmadığı için kaldırmışlardı. eskifoça'da köy araması eğitimi için kullandığımız bir köy vardı.. bir pkklının nerelere saklanabileceğini, evlerdeki zulaları, saklanma yerlerini falan hep gösteriyorlardı ve biz terörist rolü oynayan gösteri tatbikat askerini buralarda buluyorduk. gösteri tatbikat askerlerinin eğitimi biz c timinden çok daha zorluydu, zira nerede bir gösteri var, nerede bir tatbikat var bu gariplerimi gönderirlerdi. hani helikopterden helikoptere şarjör değiştiren komando (ahahah) var ise bu adamların arasındadır zira bu adamlar bizim dağıtımımız sırasında kurs belgemiz verilirken gösteri yaptılar ve hareket halindeki unimogun altına biri bomba koyuyordu, diğeri ise o hareket halindeki unimogun altından o bombayı alıyordu. bu adamlar bizim kabusumuzdu zira 5 günlük görev simülasyonunda çok sızdılar, çok silah çaldılar... bizim time sızanı biz yakalamıştık =)

kısaca c timi seçimi, eğitimi böyleydi... şimdi gidelim yüksekova özel harekat taburuna ve gerçeklerle yüzleşelim.

yüksekova özel harekat taburu ustalık dönemim

82/2 dönemi askeri olduğum için usta birliğime teslim olduğum zaman, 82/3 lerin usta birliğine teslim olması ile aynı zamana gelir. yani ben teslim olduğumda alt devrem hazırdı. özel harekat taburlarında ufakta olsa devrecilik vardır ama rütbecilik yoktur zira c timi askerleri 2 çavuş ve gerisi onbaşı olmak üzere zaten rütbeliden oluşur. bu sebeple rütbecilik yapmanın bir anlamı kalmamaktaydı. devrecilik ise dede seviyesinde ki tim tv kumandasının sahibi olur ve gazinoda sigarasını tüttürür seviyesindeydi o kadar.

maaş iyi olduğundan özellikle durumu iyi olmayan askerlerdik hepimiz, aileden para istemez üstüne gazinoya lig tv bağlatmıştık. 2002 dünya kupasını yenifoça'da izleyen bir asker ve galatasaraylı olarak digiturk'te ilk izlediğim derbi fenerbahçenin galatasaray'a hakkıyla 6 gol attığı maçtır.

kış dönemi gittiğim için terör ve kaçakçılık yok denecek kadar azdı ve biz dizimize kadar batan kar ile dağda mal mal dolanıyor, zorunlu spor yapıyor, her sabah tüfekli hareketlerle güne başlıyorduk... arada bir bizi 21. jandarma tugay komutanlığına kayak eğitimine götürüyorlardı. kayak kaymayı da orada öğrendim. hala duruyorsa 21. jandarma sınır tugay komutanlığında kayak merkezi var arkadaşlar sadece rütbeli asker ve ailelerine açık ama... teleski bile vardı lan ahahah...

bu arada bizde a timi subaylar (bordo bereli denilen) b timi sözleşmeli er ve erbaş c timi ise biz oluyorduk. yani a-b-c diye gidiyorduk ama a timi yoktu tabi... bordo bereliler biraz daha durumun getirisine göre toparlanıp dağıldıkları için daimi değillerdi. fakat bazı tim komutanları ve bölük komutanlarımız bordo bereli dönemleri de olmuş subaylardı.

biz burada bol bol kaçakçı avladık efenim, yeri geldi uyuşturucu kaçakçılığı yapan, yeri geldi çay sigara mazot kaçakçılığı yapan ama bol bol kaçakçı yakaladık. 2002-2003 döneminde dediğim gibi pkk çok sessizdi ve şehitleri zamanında döşenen mayınlara bastığı için kaybediyorduk. bu sebeple her timde olan dedektörümüz bizim göz bebeğimizdi... öncü dedektörü sallar, öttüğü yere beyaz sprey boya sıkar biz de basmazdık. terör o kadar azdı ki toplamda 7 tim göreve gitmişliğimiz bile olmuştu (b-c timleri)...

nöbet nispeten yoktu. kıytırık bir silahlık nöbeti vardı ve çoğu zaman karargâh askerlerine devrederdik. çarşıya istediğimiz zaman çıkardık, bir bahane yeterliydi. param geldi komtanım der çıkardık. komutan makbuzu getir lan derdi ama gelene kadar unuttuğundan sıkıntı olmazdı. yine de yüksekova'da çarşıda ne yapılabilirdi ki? askeriyeden uzak her yer güzel lan ahahaha...

neyse çok ama çok uzattım, c-timi özel harekat komandosu 90'larda anglachelm'in anlattığı gibiydi bizim yüksekova'daki kışlada benzer resimler vardı. fakat benim zamanımda bizimle normal dağ komandosu arasında ufak bir maaş farkından başka bir şey yoktu. bizim normal kışla içi kamuflajlarımızda mesela hangi özel harekat isek onun bröveleri olurdu. ben usta birliğime teslim olduğum dönemde tugay yasakladı zira askerler bizi rütbeli asker sanıyormuş. 2004 yılı itibarıyla da bitirmişler demek... okuyunca duygulandım.

bu arada size batıdaki özel harekattan da bahsedeyim

size c timi bölge seçimlerinde benim ankaralı olmamdan ötürü bizden bir arkadaşın, başka time gidip ankara özel harekata gittiğini söylemiştim...

efenim, batıdaki (ankara, istanbul, izmir vs) özel harekat taburları bu çocukları ankara'ya teslim olduktan sonra 2 hafta bile kışlada tutmamış, direkt bir görev silsilesi verip araziye göndermiş. gezici tim diyorlarmış bu batıdaki özel harekatlara. bunlar diyarbakır, malatya, şırnak, van, hakkari gibi tüm doğu illerine gidip 15 gün ile 3 ay arasında kalıyorlarmış bizim arkadaş "ankara'yı bir teslim olurken, bir de teskere olurken gördüm" demişti...

sanırım ekşi sözlük yazarlığımın en uzun yazısı oldu, kalın sağlıcakla...