Tarih Öğrencilerinin Muhatap Olmak Zorunda Kaldığı Saçma Sorular

Okunulan bölüm öğrenilince sorulan saçma sapan soruların muhataplarından biri de canımız tarih öğrencilerimiz.
Tarih Öğrencilerinin Muhatap Olmak Zorunda Kaldığı Saçma Sorular
iStock.com

1-) neden tarih?

-niye piyasa bölümlerden birini seçmedin?

işte bu memlekette ilim, bilim ilerlemiyorsa aha bu soruyu soran kafa yüzünden (kıllanan adam'a selam olsun). şimdi amcama daha ilkokuldan beri tarihle ilgilendiğimi, başka hiç bir meslekten anlamadığımı söylesem anlamaz. niye anlamaz bilir misiniz? çünkü bizde çoğu kişiye göre mesleği siz seçmiyorsunuz, meslek sizi seçiyor. lise ve üniversiteden tut, işe kadar bir hedefi, bir yönelimi olmamış, neyden anlarım neyden anlamam sorusunu bir kere bile kendilerine sormadıkları için herkesi kendisi gibi arkadaş veya aile ağzıyla bölüm seçtiğine inanır. ama genelde altı daha karanlık. kendi başarısızlığının acısını başkasının başarısızlığından çıkarmaya çalışır. "okuya okuya bunu mu okudun" demek ister. şimdi kimseyi cahil diye okumamış diye itham edemezsin, dışlayamazsın ayıptır. ama amcam ömründe yüz sayfa yazıyı bir arada bile görmemiştir, ilim bilimle uzaktan yakından alakası yoktur kalkar üstüne ahkam keser ya o noktada kalayı bassan sen suçlu olursun, züppe olursun. piyasa bölüm tanımlaması da gariptir. bu kafa yüzünden sosyal bilimler sallantıda, sayısal desen ilimden bilimden geçmiş adam eleme yöntemi halinde çapsızların elinde eleğe dönmüştür. ikiyüzlülüktür. "çaldı çarptı ama köşeyi döndü" diyen kafada aynı kafadır, sonra dönüp niye soyuluyorum diye ağlar.

2-) bitirince ne olacaksın?

-sen şimdi ne olacaksın, öğretmen mi?

bu sorunun sorulması zaten allah'ın emridir. şimdi soru ilk görünüşte basit, masum gibi ama bunun bir de karanlık yüzü var. çünkü kimse bizde "ulan şu bölümü bitirince ne oluyor" diye sormaz, merak etmez. maaş durumunu öğrenmek ister. kendisiyle kıyaslamak, karşılaştırmak ister. niye bilmem. biri senden iyiyse ya da kötüyse niye sinirlerini harap ediyorsun ya da kafana takıyorsun değil mi ama?

3-) gelecek bölümde neler olacak?

-x (tarihi dizi) dizisinde gelecek hafta ne olacak şemsiniyaz kalfa ölecek mi?

vallahi billahi tarihi dizilerden tiksindim şu soru yüzünden. dizinin senaristi miyim arkadaşım, beş tane gerçek karakter varsa tahminen bir kısmı hayalidir, senaryoya göre şekillenir nereden bileyim? bilinen tiplemeler olsa bile ben ne bileyim adamın yönetmenle takışıp gelecek sezonda erkenden ölüp on sene sonrasını çekmeye başlayacaklarını. meslek gereği işimiz daha ziyade ölülerle ama bu kadar üstümüze gelinmez ki. cevaplamazsın inatla sorar: "peki malkoçoğlu ölecek mi?" sanırsın ben tarihçi değilim, dedemin kanuni döneminde gasilhanesi vardı gelen giden meftanın çetelesini tutuyordu. bir de tarihi bilgi verince: "ay sonunu söyleme" diyenler var o da garip. ulan senaryoyu anlatsam spoiler olur tepkini anlarım ama zaten bilinen bir mevzunun neyini spoiler yapayım fesupanallah...

4-) şurada gömü varmış?

-ya bizde dededen bir harita kaldı. üstünde var bir yazılar ama anlamam ki sana göstersek?

her akademisyen adayının gönlünde elbette ki bir indiana jones hayali yatabilir, özenebiliriz. hani üstümüzde süveter, elimizde imza föyü olur yarın bir gün ama kafamızda şapka elimizde kamçı daha ilginç gelir. tabi o yıllara daha çok var ama işte böyle böyle o hayalden de tiksinirsiniz. define avcılarının muhabbeti uzaktan güzeldir, yakınına girdin mi kaçacaksın. ama bu her yerde olmaz tabi şanslısınız.

bilen bilir bizim edirne'de defineci de çoktur define muhabbeti de. 2005 senesinde 300 yıl önceki soğuklarda tek bir ağacın bile kalmadığı hep kesildiği edirne'de 1300'lerden kalma haritayla üç ağacı kerteriz alan haritayla define aradılar. ertesi sene şahsen tanıdığım bir amca takıldığı kahvede yirmi defa "kazıklı voyvoda'nın hazinesi edirne'de" diye laf söyledi edirne çalkalandı. amcaya eflak haritasını göstermem bile işe yaramamıştı. "yirmi deve yükü altın varmış" diye de eklerdi ki sanırsın amcam hazinenin tahrir defterini tutmuş. üç kişi meriç kıyısında bu hazineyi ararken toprak çöktü de neyden sonra vazgeçtiler. ama edirne kahvelerine yolunuz düşerse deneyin. bir define geyiği açın tüm kahve anında sessizleşecek sizin masayı dinlemeye başlayacaktır.

işte bu abilerden bazısı, tarihçi olduğunuzu öğrencince harita okutmaya getirir. üç tane harita geldi böyle bana. biri belki de gerçek bir haritadan kopya edilmiş okunmayan bir yazıyla yazılmış değişik bir kağıt parçasıydı. ötekiler ise evlere şenlik. abi bir getirdi baktım tren yolları haritası, osmanlı döneminde basmışlar abimin eline nereden geçmişse hazine haritası sanmış. anlatmaya çalışıyorum aga anlamıyor. "te burda bu işaretler ne o zaman" diyor. öteki abi de getirmişti şehir planı ta balkan harbi zamanından kalma. adam haç işaretini define yeri sanmış, kilise olduğunu söylesem de inanmadı. "sen bize söylemiyün" diye bozuk atıp gittiler. yani bunlarda olabilir hazırlıklı olun.

5-) çok kolay bölümdür.

-sizin bölüm de hep masabaşı, ballı iş keh keh keh...

hani en tepede bahsettim ya hayatında on sayfayı yazmamış adam, yüz sayfa yazmayı oyuncak zanneder kitapların arasında ömür çürütmeyi, bilimsel çalışmayı anlayamaz diye aha bu kafa da bunun kardeşi. masabaşı iş diyince bilgisayar, işletme, mühendis diyince dünyanın hazinesini ayağınıza seriyorlar buna da zırnık koklatmıyorlar diye inanıyor, itikad ediyor bunlar. bunlara çalışmayı, bir çalışma için geçen süreyi, bir dipnot için bir ay harcadığınızı anlatsanız yorulduğunuza değmez. ona sorsan avukatlar çeneyle yata yata para almaktadır, mühendis desen herkes kapısını açmış "ulan hazinemi dökeyim" diye beklemektedir. tarihçiye hiç acımaz bu gaddar...

6-)vakanüvislik: ismen varolmayıp cismen varolan tek meslek

-ya aynı yaşanmış olayları tekrar yazıyorsunuz işte...

bu soru hep geldi: "onlar vakanüvis. artık yok o meslek" diyorum yüzüme bakıyorlar. (sonra diyorlar ki yaşar nuri hoca niye kızdı) vakanüvis, osmanlı döneminde resmi tarihi kayıtlarını tutar olayları aynen yazar araştırmacılık yapmışlıkları vaki ama olayları aynen geçirmek bunların görevidir. tarihçi ise müverrih'tir. tarihçi yorum katar, kendi içinde bir sürü ekolü var. misal biz genel olarak halil inalcık hoca'nın bizim ülkemizde öncülü olduğu, karşılaştırmalı tarih anlayışına dayanan annales ekolü vardır, tarihi kayıtlarla birlikte diğer bilimler ve disiplinlerden de yararlanırız. ama hikayeci yazan, rivayetlere göre tarih yapanlarda maalesef vardır. uzmanlaşmaya önem veriririz. bizim gözümüzde "genel" isimki tarih dalları olsa bile bu alanda yetişenler genel olarak belli alanlarda uzmanlaşırlar. kısacası bu bir bilimdir, sosyal bilimdir. ama gel de bu agaya anlat. o yine bu geyiği dillendirir.

7-) ailesinin soylu olduğunu kanıtlamaya çalışanlar

-bizde x yerden şunlardan geliyoruz işte... bilirsiniz... bilmiyor musunuz? bir şey öğretmiyorlar mı size?

sakin olun gençler bunlar da mı var demeyin var, var çıkarlar karşınıza. bizim millette özellikle son yıllarda, artık muhteşem yüzyıl'dan dolayı mı yoksa yeni siyasi meselelerden mi bilinmez tarihe bir ilgi başladı. ilgi dediysem umutlanmayın öyle kitaplara dadanmak, mahallesindeki tarihi eseri korumak şeklinde bir şey değil. soylu bir aileden geldiğini kanıtlama dürtüsü. abi şimdi sakince anlatıyorum dayıya, bazı aileler var ama ayanlar v.s 1700'lerde ortaya çıkmış, belli paşa ailelerinden gelenler dışında senin ailen 1000 yıllık olsa bile soylu sayılmaz, zaten soyluluk bizde bilinen manada yok, feodal sistem kendi kafasına göre gelişmiş batı tipi feodal sistemle kıyaslayamazsın. kendine özgüdür. yani kırım, güneydoğu'daki yurtluk-ocaklıklar, eflak-boğdan, mısır gibi yerlerde var öyle aileler ancak bunların da dereceleri var. mesela kırım'dan pek çok tatar ailesi gelmiştir, bir çoğu ünvanlarını muhafaza etmek ve din değiştirmek zorunda kalmamak için göç etmiştir. o yüzden bugün türkiye'deki kırım tatar'ı bir çok kişinin ailesinde isim sahibi insanlar varıdr ama bunlar daha mahalli tipte, belki bir kaç köyün idarecisi olabilir. çünkü bilinen dört karaçi sülalesi haricinde kırım'da mirzalar ve beyler mevcut ama sayıları ve büyüklükleri değişmiş. eğer belli ailelerden geliyorsanız ve ailenizde hatıraları sözlü ya da somut kanıtları varsa zaten bunlar araştırmış oluyorlar sormuyorlar. ama işte muhteşem yüzyıl izleyip gaza gelen ya da aşiret dizilerindeki ağalara beylere özenip kendisine yapay soyluluk icad edenlere ifrit oluyorum. kaldı ki 1789 gelmiş geçmiş, geçmişin hatıraları elbette güzel ama koca tarihi sadece buna indirgemek niye. buralardan gelen belli isim taşıyanları anlayabiliyorum ama adam geliyor diyor ki "benim dedem şugillerden ağaymış." ismi geçmese bile göç ettiği yerlerden tarihi olaylardan bir şeyler çıkarmak mümkün ama uydurmadan neyin gerçeğini çıkarayım adama yok öyle şey diyorum en azından tarihte yok diyorum: "öğretmemişler size" diyor. ulan zaten koca koca enstitülerin fakültelerin başka derdi yoktu senin ağa dedeni araştıracaktı. şimdi bunları söylüyorum anlatıyorum işte bak 1700'lerden sonra ayanlar sülale kurmaya başladı, ondan önce yerel ailelere uzanabilir soyunuz ama bu soya bağlı unvan yada toprak bağıntısını göstermeden bir şeyi kanıtlamaz" diyorum bu sefe büyük sıçıyor: "bizimkisi parayla felan değil soydan ağa, padişah vermemiş yani." adam beş dakikada afedersiniz ama osmanlı taşra teşkilatının içine ediyor. kardeşim paşa dedeyi anlıyorum, ümerası var vüzerası var, ayan sistemi v.s ama kardeşim "padişah toprak vermemiş ne?" ulan osmanlı'da mülk doğrudan padişah'a bağlı. kırım hanlığı, eflak ve boğdan voyvodalığı, bazı imtiyazlı eyaletler, mısır, yurtluk-ocaklık aşiret bölgelerinden gelsen bile oralarda mal taksimatında padişah'a ait has araziler dışında belli kişilere ailelere tevcih edilenlerde var ama fetihlerinden sonra bile dokunulmayan topraklarda var. ama tımar sistemi diye bir şey de var aga. ikta'ya dek gidiyor. tımar dediğin bir döneme kadar tevcih ediliyor, 1600'lerden sonra zaten bozuluyor, 1700'lerde ayanlar çıkıyor. tuzcuoğlu değilsin, dağdevirenoğlu değilsin senin dede ne ara ayan oldu padişahtan toprak kopardı? 1800'lere doğru ii. mahmut döneminde müsadere usülü kaldırılıyor bak, yani padişahın her halükarda o toprağı senden alabilir peki senin deden habsburg değil, safevi değil ne ara osmanlı'ya bu kadar diklenebildi kendi toprağını aldı?

8-) bölüm sonu canavarı: 

-siz daha iyi bilirsiniz ama...

en kötüsünü en sona sakladım. ey tarihçiler ya da tarih okuyanlar... bu soruyu duyar duymaz anında kaçın ülke değiştirin. zira bu sorunun ardından öyle bir tarih söylencesi, rivayet, efsane, uydurma gelir ki o olayı kendi yapan şahıs gelse açıklayamaz bak. önceden yazdığım bir blog yazısından alıntılayarak yazıyorum bakın:

-----alıntıdır-----------------------------

-"ya şimdi siz bilirsiniz tabi daha iyi...
-(hah! geliyor! geliyor!) neyi aga?
-ya şimdi diyorlar (ben o diyenleri ayrıca... neyse) bu yunanlar, lozan'da bize karaağaç'ı verceklermiş, ama anlaşma helikopterde imzalandığı için inönü'nün de kulağı sağırmış duymamış, karaağaç'ı dedeağaç anlamış öyle vermişler..."

dur aga dur hele... hadi buyur... anlaşma helikopterde(!) imzalanıyor, ama adı lozan. tabi kendimi toparlayıp aga'ya durumu açıkladım. lakin bir de işin şu boyutu var. tarihçi olmayanların tarihi bilmemesi normal, kimse tarih bilmek zorunda değildir. tıpkı her insanın akışkanlar mekaniği, izafiyet teorisi gibi spesifik kaçabilecek konuları, belli bir mesleki eğitim ya da uzmanlık gerektiren bilgileri bilmek zorunda olmadığı gibi.

gelgelelim sayın okur ben görüyorum sağda solda, tarihle ilgilendiğini söyleyen, tarihi sevdiğini söyleyen, facebook'ta "osmanlı torunları", "100% osmanlı", "gerçek tarih", "tarihin saklı kısımları" gibi facebook gruplarına üye olup fetih 1453 filminin fragmanını doksan beş kere paylaşan arkadaşlar. (bu facebook'taki tarih sayfaları da acayip. ben geçen "selçuklu hanedan vakfı" diye sayfa gördüm. şimdi sayfanın niyeti güzel, "selçuklu anlaşılmadan osmanlı anlaşılamaz" diyorlar ama isim faul be aga. hanedan asırlar evvel kaybolmuş, aile bile kalmamış sen vakfını ne ara kurdun derler adama?)

ama bu arkadaşların tarihle ilgisi maalesef "beğen" - "üstüne şekilli-hamasi söz yaz" - "paylaş"tan ileri gitmiyor dibini kurcalamıyorlar. mesela gidip sultan abdülhamid döneminin demiryolu projelerini, eğitim hamlelerini, denge politikasını incelemiyorlar ama adamın biri power rangers ile zend avesta kıvamında karanlık güçler-ilahi güçler temalı bir yazı yazınca bunu tarihi vesika gibi paylaşıyorlar. tek bunlar değil tabi yüzeysel olarak tarihe bulaşmış herkes bunu yapıyor ki gördüğüm kadarıyla memlekette herkes tarihçi olduğuna inanıyor. senin üç senede veremediğin dersi, rakı masasında tek kertede hallediyor adam. 

-----alıntıdır-----------------------------

bu soru takısını gördünüz mü kaçın diye boşuna demiyorum. çünkü bu şartlarda bu mesleği sürdüryoruz.

gerçi burada tarihçileri anlattım ama diğer mesleklerden arkadaşlarıma gelen soruları yazsam hem burada dillendirmişler gerek olmaz hem de bu entry öteki sabah dek sürerdi. ben iyisiyle kötüsüyle bunu da tarihe not düşeyim istedim acizane...

'tarih' cevabını vermenizin ardından ermeni meselesi'nin sorulması kaçınılmazdır. bu insanlara "evet bütün arşivlere girdim rusça türkçe ermenice ve daha çeşitli dillerdeki bütün belgeleri okudum gerçeği açıklıyorum: " şeklinde cevap verilmelidir.

(bkz: sen ne biliyorsan ben de onu biliyorum)

+ bölüm ne genç?
- tarih!
+ yav bu osmanlı...
- 1. sınıfım ben!

-bölüm neydi hocam senin ?

-tarih

-hadi ya bu harem gerçekte böylemiydi ? hani kim kime dum duma durumu hocam.

-hıı ..bir diziyi ya fazla kaale almamak lazım fakat haremden çıkmayan padişahların olduğunu biliyoruz.

-hadi ya kimmiş onlar ?

-....

muhabbet böyleyin uzayıp gider soru soran şahıs tarihçiliğini konuşturur itiraz eder,bilimsel şeyler söylersin yooo o öyle değilmiş der.mecburen katlanırsın bu muhabbete hayır bir de tüm dünya tarihi bildiğimizi falan sanıyorlar bir de öyle bir dünya yok lan binlerce savaş binlerce egolu hükümdarın çevresinde gelişen olayları bilmemizin imkanı yok kaldı ki hocalarımızın dahi uzmanlık alanları var,biz öğrencilerde sevdiğimiz alanlara yöneliyoruz hal böyle olunca bir çok kişinin bildiği şeyden bazen daha az şey bilebiliyoruz.