Türk Dizilerinin Kısır Bir Döngüde Kaybolarak İzleyiciyi Kendinden Soğuttuğu Klişeleri

Televizyonda yayınlanan Türk dizileri uzun bir süredir kısır bir döngü içerisinde kaybolmuş halde kendini tekrar ediyor. En çok tutan diziden en kısa sürede yayında kalanına kadar her Türk dizisinin insana ızdırap çektirecek nitelikteki başarısızlıkları nelermiş, bakıyoruz.


iki ayrı sahne var diyelim. bir sahne gösteriliyor, mesela esas çocuk esas kıza "seni seviyorum" diyecek. tam "seni" derken diğer sahne giriyor. 

Medcezir

yeni sahnede yarım saat boyunca olaylar, kazalar, dünyayı kurtarmaca, bol ajitasyon sergileniyor ardından tak diğer sahne ve esas çocuk cümlesini tamamlayıp "seviyorum" diyor. yani diğer sahne boyunca öteki sahnede dünya durur, zaman durur. iki lafı bir araya getirmek saatler sürer. ekrana bön bön bakılır. zap yapmak bile gereksiz bulunur. tv direkt kapatılır. huzura kavuşulur.

bir diğer klişe ise tecavüz, kabadayılık, ölüm, ağalık sistemi, aldatma, köşkler, kalp krizi gibi her türlü depresif, aşağılayıcı ve özenti konulardan bıkılmaması.

Hayat Devam Ediyor

bu durum nadiren de olsa üretilen eğlenceli dizilerin yayından kısa sürede kaldırılmasının (bkz: üsküdar'a giderken/#24863008) getirdiği nedenlerdir.

senaryo yoktur, romanlardan alıntılar, yurtdışındaki dizilerden çalmalar ya da yarım yamalak tarih vardır.

İntikam

kurgu, dizinin iki saat sürmesi için gereken her şeydir. en basit sahnelerin bile dakikalarca sürmesi eklenince çekilmez oluyor. 

Beni Affet

adam kadına onu sevdiğini söyleyecek; yaklaşıyor, bakışıyorlar, sarılıyor, bir daha bakışıyorlar, elini tutuyor, bir daha bakışıyorlar, "ayşe" diyor, ellerine bakıyor, bir daha bakışıyorlar, gözlerini kapatıyor veeeeeeeeeeeeeee reklam giriyor ^^ neyse 20 dk reklam sürüyor, sarıldığı sahneden başlıyor dizi. bir daha bakışmalar falannnnnnn kapı açılıyor!!! kızın eski sevgilisiiii!!! buna tecavüz etmiş. sonra bütün paralarını alıp bırakmışşş!!!!! ondan çocuğu olmuş ama adamın haberi yokkkk!!! bu arada çocuklarda ilkokuldan arkadaş!! daha yeni facebook'tan birbirlerini bulmuşlarrr!!! ohaaa!!!

allah hepinizi belanızı versin ne diyim..

sahip olduğumuz görsel teknoloji kıyafetten ve köşklerden ibaret.

Küçük Sırlar

(bkz: küçük sırlar vs gossip girl)
(bkz: arka sokaklar vs csi ny)
(bkz: umutsuz ev kadınları vs desperate housewives)

ps: istisnalar hariçtir: süper baba, işler güçler, üsküdar'a giderken

türk dizilerinden en çok nefret etttiren, bitmek bilmeyen dram ve ağlaklık. 

Öyle Bir Geçer Zaman ki

tv'lerde yayınlanan hemen hemen her dizi dram ve ağlak. birbirinin kuyusunu kazan aile fertleri, bitmek bilmeyen gözyaşları. bunların dışında kalan nefretlikler ise mafya dizileri. takım elbiseler, siyah arabalar, korumalı ne idiği belirsiz tipler. ajitasyon ve magandalık sarmış sarmalamış. komedi dizileri yayınlanmaya başlıyor, birkaç bölüm sonra yayından kalkıyor (bkz: klavye delikanlıları) yani arz-talep meselesi. türk halkı seviyor ajitasyon ve maganda izlemeyi. iyi ki internet dizileri var.

(bkz: fi)

bir diğer nefret sebebi ise dizinin bitmemesi.

Arka Sokaklar

bitmiyor amına kodumun dizisi. haberlerden sonra başlıyor ve geceye kadar devam ediyor.
sen işten geliyorsun bir dizi izlerim üstüne uyumadan bir de oyun oynarım diyorsun ama dizi o akşamının ırzına geçiyor. 10 bölümden sonra da senaryo boka sarıyor haliyle.

türk dizisinin bir diğer sıkıntısı duygunun işlenememesi.

Aşk Laftan Anlamaz

türk dizileri amerikan dizilerine nazaran duyguyla ön plana çıkar. ancak kurgu zemininin başarısız olmasından mütevellit o duyguyu izleyiciye tam anlamıyla hissettiremez. amerikan dizilerinin senaryo ve kurguları sağlam temele oturduğundan, rasyonel ağırlıklı olmasına rağmen duygular gayet güzel işlenir.

kısacası malzemen varsa kalite yaratabilirsin. saf duygu vererek dizi çekerseniz, tepki de çekersiniz.

bizim duygu anlayışımız sevgi ve nefret odaklı geliştiği için oldukça kısır bir duygu yelpazesine sahibiz.

ayrıca bu işin batı sempatizanlığı ile bir ilgisi yok. olaylara karşı gerçekçi ve akılcı tavır takınan bireylerin, temelsiz duyguların havasına kapılamayacağı barizdir. bu demek değil; akılcı bakış açısı duygulara kapılmaz. tam tersi, duyguların zirvesini realist tavırla besleyerek yaşar.