Türk Edebiyatının Yıldızlarının Bir Dönem Demlendiği Mekan: Kürdün Meyhanesi

1930'ların sonlarından 1962 yılına kadar Ankara'da hizmet veren Kürdün Meyhanesi (Yeni Hayat Lokantası) dönemin aydınlarının müdavimi olduğu bir mekanmış.
Türk Edebiyatının Yıldızlarının Bir Dönem Demlendiği Mekan: Kürdün Meyhanesi

kürdün meyhanesi'nin açıldığı tarih konusunda farklı şeyler söylense de 1930'ların sonlarından 1962'ye kadar işlemiş bu meyhane. yeri ulus posta caddesi'nde, sahibi mehmet özdilli. mekân bu adla anılsa da resmi adı yeni hayat lokantası. acemin meyhanesi diyenler de varmış. zira aslında mehmet bey kürt değil, azerbaycan göçmeni bir azeri imiş. mehmed kemal hatıralarında "kısa boylu, şişman, göbekli, gür saçlı ve kaşlı bir adamdı. yuvarlanır gibi dükkânın içinde dolaşırdı. hele ağzında pipo ile gezmesi garip bir yaratık özelliği verirdi ona," diye anlatır.

diğer meyhanelere göre fiyatları daha ehven olduğundan gazeteci, yazar, sanatçı tayfasınca tercih edilirmiş burası. amerikan barında kadehi 6 kuruştan şarap içilebilirmiş örneğin. ömer faruk toprak da "ucuzdu, teklife tekellüfe bağlı kalmayı gerektirmezdi. orada dp iktidara gelmeden önce tozlu elbisesiyle samet ağaoğlu'nu şarap içerken, ahmet muhip dıranas'ı rakısını yudumlarken görebilirdiniz," der.


gazeteci, yazar, sanatçı takımı bir yerin müdavimi olur da o yerin sivil polisi olmaz mı? olur elbet. hele ki amansız 40'lı yıllar! salim şengil anılarında anlatır: "kürdün meyhanesinde toplanmıştık. orhan veli, cahit sıtkı, ilhan tarus, şahap sıtkı, fethi giray. sanırım mehmed kemal ile suphi taşhan da vardı. orhan veli, cahit sıtkı, ilhan tarus, üçü sosyal güvenlik konusunu tartışıyor, biz de dinliyorduk. konunun iyice kızıştığı bir sıra meyhanenin sahibi kürt mehmet bizim masanın bir ucunda, kapkara saçları, diş fırçasını andıran kaşları, iyice morarmış yüzüyle belirdi. ondan hiç beklenmeyen yavaş, yumuşak bir sesle 'orhan veli bey, cahit bey biraz dolaşın. bütün masaları polisler tuttu. yer yokluğundan gidiyor müşteriler,' dedi. (...) şaşırdım kaldım."

sahibi mehmet bey'i ve müşterilerini polisler kadar başka şeyler de rahatsız etmiş anlaşılan: kadınlar... azra erhat ile suat derviş hanımefendiler meyhaneyi merak ettiklerinden birkaç kez uğrama teşebbüsünde bulunsalar da bunu sadece suat derviş başarabilmiş. lakin sonunda mehmet bey'in müşterilerin "rahatsızlığını" müdavimlerden fahir aksoy'a iletmesiyle kadınların gelişi nihayete ermiş, erkekler de bol küfürlü muhabbetlerine gönül rahatlığıyla devam etmiş.


sanat, edebiyat tartışmalarına mekân olmasının yanı sıra meyhane bir nevi atölye işlevi de görmüş. mesela orhan veli yaprak dergisi'nin işlerini burada yürütürken, cahit sıtkı meşhur otuz beş yaş şiirini taslak halindeyken arkadaşlarına okumuş. yine orhan veli'nin montör sabri şiirindeki sabri meyhanenin gediklilerindenmiş. salim şengil tarafından ancak tek sayı çıkarılabilen meydan dergisi de bu mekânın ürünlerinden olmuş ki bu sayı sonraki seçilmiş hikâyeler dergisinin nüvesi olacaktır.

tuhaf hadiselere ev sahipliği yapmış tabii meyhane. mesela orhan veli, melih cevdet ve oktay rifat bir akşam demlenirlerken meyhanenin radyosunda garip şiirini eleştiren bir konuşmayı dinlerler ve gidip radyo evi'ni basarlar.

kürdün meyhanesi, şehir merkezinin ulus'tan yenişehir'e doğru kaymasıyla 50'li yıllardan itibaren müşteri kaybetmeye başlar, bir on yıl kadar daha direnir ama 1962'de kapanır; yerine, o kadar mürekkep yalamışın yıllarını geçirdiği bir yere uygun düşecek biçimde, matbaa malzemeleri satan bir dükkân açılır.

[epeyce bir yararlanılan kaynak: necati tonga, bir edebi muhit olarak ankara]