Türk Lirasını Piyasadan Çekmek Enflasyonu Düşürecekse, Merkez Bankası Bunu Niye Yapmıyor?

Daha az şeyin daha değerli olduğu düşünülürse, piyasadaki para azaldıkça değeri de artıyor olmalı. Peki, TL'nin döviz karşısındaki değer kaybını düşünürsek Merkez Bankası bunu neden yapmıyor?
Türk Lirasını Piyasadan Çekmek Enflasyonu Düşürecekse, Merkez Bankası Bunu Niye Yapmıyor?
iStock

A) Enflasyon nedir? Neden parayı azaltmak enflasyonu düşürür?

türkiye'de maalesef eğitim kalitesi düşük olduğu için enflasyon gibi kavramların anlamını bilmiyoruz. enflasyon dediğimizde iç içe geçmiş iki kavramdan bahsetmek gerekli: talep enflasyonu ve para arzından kaynaklı enflasyon.

1. talep enflasyonu

çok sınırlıdır. etkisi geçicidir.

örneğin pandemi olur. üretim durur. ama insanların temel ihtiyaçları alması gereklidir. üretim yok tüketim var. fiyatlar geçici olarak yükselir. ve doğal olarak enflasyon ortaya çıkar.

2. para arzından kaynaklanan enflasyon

burada sorun, üretim miktarı aynıyken ortamda bulunan paranın artmasıdır.

ortada 1000 birimlik değer var.
ülkede de 10 bin birimlik türk lirası var.

her 1 birimlik değerin fiyatı 10 tl'dir.

günün birinde merkeze bankası kredi genişlemesi, para basmak gibi yöntemlerle sisteme para enjekte ederse ne olur? örneğin bin birimlik parayı sisteme ekledi.

1000 birimlik değer.
11 bin birimlik türk lirası mevcut olur.

böylece artık eskiden 10 tl'ye aldığın her şeyin fiyatı 11 tl haline gelir.

doların fiyatı 10 tl ise 11 tl olur.
süt 5 tl ise 5.5 tl olur.
ekmek 2 tl ise 2.2 tl olur.

bu para arzı enflasyonudur.

şu an süt fiyatlarına zam geldi, ekmek zamlandı diyoruz ya... aslında doğru ifade şu: türk lirası süt ürünleri karşısında değer kaybetti. doların fiyatı artmadı, türk lirası dolar karşısında değer kaybetti.


enflasyonun ne olduğunu anlamak için size bir örnek daha vereyim

balıkçısınız. hamsi avlıyorsunuz. 1 kilo hamsi ile 2 kilo domates alabildiğinizi düşünün. o sene av bereketli geçti. denizden çok fazla hamsi çıktı. bu sefer ne olur? 1 kilo hamsi ile 1.5 kilo domates alabilirsiniz. böyle bir durumda balıkçılar federasyonu başkanı çıkıp dese ki balıkçılara: "domates lobisi balıkçılık sektörünü bitirmeye çalışıyor. domates fiyatlarını yükseltiyor!" ne dersiniz? "saçmalama. balık bol, o yüzden hamsinin fiyatı düştü" dersiniz.

karadeniz merkez bankası dostlar, balık da türk lirası. balık çoğalırsa, merkez bankası karadeniz'e kredi ve para basma ve diğer yöntemlerle hamsi eklerse balığın fiyatı düşer. domatesin fiyatı sabit. düşen, balığın fiyatı.

şu an süt fiyatları et fiyatları artmıyor. türk lirası değer kaybediyor. keşke süt fiyatları artsa, keşke et fiyatları artsa... eğer öyle olsaydı çiftçi para kazanmaya başlar. kazandığı parayla yeni inek alır. başka insanlarda inek beslemek çok karlı. ben de besleyeyim der. böylece inek sayısı artar. böylece uzun vadede inek fiyatları düşerdi. süt, et... ama şu an süte zam gelmiyor. şu an türk lirası her şeye karşı olduğu gibi süte karşı da değer kaybediyor. bu yüzden süt zamlanmadığı için fiyatı sabit hatta göreceli olarak ucuzladığı için süt üreticisi kar etmiyor, bilakis zarar ediyor.

süte zam gelmediğini nereden anlayabilirsiniz?

çok kolay. bulgaristan'dan insanlar gelip türkiye'den market alış verişi yapıyorsa demek ki ürünlere zam gelmemiş, bilakis ürünlerin fiyatı düşmüş demektir. "saçmalama" demeyin. evet, et fiyatları 50 tl'den 100 tl'ye çıktı. ama burada fiyatı artan zamlanan etin fiyatı değil. tl et ve süt ürünlerine karşı değer kaybetti. çünkü merkez bankası karadeniz'deki balık sayısını artırıyor.

çözüm: balık sayısı azalacak. piyasadan türk lirası çekip yok etmek lazım. dolar/tl, ekmek/tl, makarna/tl kurlarında fiyat artışı olmasın isteniyorsa tl miktarı azalacak.

B) Peki her şey bu kadar açıkken Merkez Bankası bunu neden yapmıyor?

sadece akp değil... daha önceki hükümetler de neden yapmadı?

fena soru değil. açıklayayım.

dostlar... enflasyonun çözümü basittir. zor olan bu çözümün uygulanması. bunun için tarafsız bir merkez bankası gerekli. tamamen iktisat teorilerine göre hareket eden. tarafsız bir istatistik kurumu, ölçülen kayıt dışı olmayan bir ekonomi gerekli.

1000 birimlik mal var.
10 bin birimlik tl var.
enflasyon =0

ekonomi büyüdü. tüketime bağlı değil, üretime bağlı ekonomi büyüdü. 1000 birimlik değil, 1100 birimlik değer var ülkede. merkez bankası 1000 birimlik tl'yi sisteme kredi yoluyla ilave eder. bu krediyi tüketici değil üretici kullanır. yeni yatırım için.

1100 birimlik değer 11000 birimlik türk lirası olur, enflasyon yine 0 olur. bu basit bir işlem. bunu herkes biliyor. ama yöntemi basit olsa da uygulaması zor. çünkü üretim temelli büyüme uzun vadeli ve yavaştır. halk refah artışını kolaylıkla hissedemez. bu ise oy getirmez. üretim temelli büyümede halkın refahının artması için nüfus artış hızından daha yüksek oranda üretim temelli büyüme olması lazım. türkiye gibi genç nüfusu çok olan ülkelerde bu zordur.


japonya'da veya avrupa'da enflasyon neden yok?

nüfus artmıyor. ülke yüzde 2-3 büyüyor. zaten ortalama refah yüksek. bu büyüme ilave refah getiriyor. insanlar memnun. siyasi partiler ekonomik popülizm yapmak zorunda kalmıyor. merkez bankasına karışmıyor. iktisat teorilerine uyumlu para politikası, istikrarlı ekonomi.

brezilya, türkiye, arjantin, güney afrika gibi ülkelerde ise durum karışık. nüfus artış hızı yüksek. bu yüzden bir kere avrupa'dan hızlı büyümen lazım. ama nasıl? onlardan daha eğitimli bir halkın yok. ama bir şekilde yaptın bunu, nüfus artışı düştükten sonra kalan üretim temelli büyüme hala oldukça yavaştır.

yüzde 4 büyüdün. ikisi nüfus artışına gitti. geriye yüzde iki kaldı. türk vatandaşının ortalama geliri başlangıçta 5000 dolar diyelim. 1 sene sonra 5100 dolar olur.

ikinci yıl 5201 dolar, üçüncü yıl 5303 dolar, dördüncü yıl 5406 dolar... refah artışı çok ama çok yavaş. ki işler iyi gitmiş. 4 sene üst üste büyümüş ekonomi. bu oy getirmez.

şimdi tüketim temelli büyüyelim

oysa 5 bin dolar yani yıllık 75 bin lira geliri olan birine 150 bin lira, 10 yıl ödemeli kredi verdin. o adam bir anda araba alacak seviyeye gelir. 150 bin ile araba alır. galerici para ile tatile gider. ikinci mağazayı açar, yeni satış elemanı alır. var olan satış elemanına prim dağıtır. prim ile çalışan iphone alır, telefon kılıfı alır vs... var olmayan para sisteme girer ve bir sürü kişinin geliri artar.

5000 dolar ile ancak geçinen biri üretim temelli büyüme ile oluşan refah artışı ile 4 yıl sonunda ancak 100+200+300+400, toplamda 1000 dolar yani araba alacağı paranın henüz onda birini kazanmış olacakken.

tüketim temelli büyümede bu, hemen şimdi olur. bu yüzden insanlar düşük enflasyon ve istikrarlı ekonomi ister ama bunu uygulayacak insanları ülke yönetimine getirmez. çünkü o yöntemde gelişme çok yavaştır. insanlar bugün, hemen araba-ev-telefon almak ister. bunu isteyecek hükümeti de iktidara getirir. sonuçta ne olur? sonuçta gerçekleşmesi kesin olan şey, önünde sonunda gerçekleşir: ekonomik kriz. paranın değer kaybı. onlarca yılda üretilen değerlerin ucuzlaması yok pahasına satılması. zorunlu kemer sıkma. bu duruma yol açtığı düşünülen siyasileri iktidardan indirme, ama yerine aynı döngüyü yeniden başlatacak olanları yeniden getirme.

matrix gibi: kırmızı hap mı, mavi hap mı?

insanlar bugün araba almak ister. mavi hapı seçer. makineler güçlenir. yani kapitalist sistemin ana aktörleri. sen, sen bedenini tükettiğin ile kalırsın. ömrün biter. her şeyi aynı halde çocuğuna döngüyü devredersin.

akp'ye kızmadan önce, anap'a, süleyman demirel'e kızmadan önce kendine şunu sor:

bugün şimdi seçim şansın olsa kırmızı hapı seçer misin? baban seçmedi. peki ya sen? sen seçer misin? çocuğun için?