Türkiye'de Kuşaktan Kuşağa Aktarılan Küçük İşletme Sayısı Neden Çok Az?

New York'un orta ölçekli bir sandviççisi bile dededen toruna geçerken bizde neden böyle şeylerin sayısı fazla değil? Buna dair bir akıl yürütmeyi sizinle paylaşmak istedik.
Türkiye'de Kuşaktan Kuşağa Aktarılan Küçük İşletme Sayısı Neden Çok Az?
iStock

zamanda yolculuğa çıkalım biraz: yıl 1836, yer ingiltere

demiryolu tüm ülkeyi kapsayacak şekilde gelişmiş. sıradan halkın hem bir ihtiyaç hem de bir statü sembolü olarak saatlere ilgisi artmış. londra başta olmak üzere birçok kentte çok sayıda saatçi ortaya çıkmış.

o yıllarda pilli saatler henüz ortaya çıkamadığı için tüm saatler kurmalı saatlerdi. bu hem saatlerin daha sık arıza yapmasına yol açıyor hemde ayarının çok daha kolay bozulmasına neden oluyordu.

bu yüzden saat satıcılığı ve tamirciliği büyük bir iş kolu haline gelmişti. insanlar saatçilerin vitrinlerinde yer alan saatleri hem ilgiyle inceler hemde kendi saatlerini ayarlamak için oradaki saatleri kullanırmış.

bu durum halk arasında bir tür obsesyon halini almış. sokağın başındaki saatçide saatlerini ayarlıyorlar sokağın ortasındaki saatçi de kontrol ediyorlarmış. ya da 2 gün önce saati ayarladı. ama pahalı ve kaliteli bir saate sahip olmalarına rağmen 6 dk geri kalmışsa buna inanmıyor diğer saatçilerin vitrinlerindeki saatle de kontrol ediyorlarmış.

bu yüzden bir saat satıcısının vitrinindeki saatin ulusal saat olarak kabul edilen greenwich gözlem istasyonunun saati ile aynı olması çok önemli bir prestij unsuru haline gelmiş.

kendi vitrin saati bile ayarsız olan bir saatçiden kim alış veriş yapmak istesin ki!

işte bu durumu fark eden john henry bellville kendisine bir iş icaat etti: saatleri ayarlama enstitüsü


john henry her sabah greenwich gözlemevi'ne gitti ve saatini greenwich mean time'a ayarladı. daha sonra arabasına binecek ve servise abone olan müşterilerini gezerek saatin o anda tam olarak kaç olduğu bilgisini veriyordu.

200'e yakın müşterisi vardı. çoğu saatçi ya da ünlü aristokratların evlerindeki saati ayarlayan kahyalardan oluşan bu müşterilere anlık olarak saatin tam olarak kaç olduğu bilgisini ise yanılmaz arnold lakaplı cep saatine bakarak öğreniyordu.

john arnold cep kronometresi: üretim no. 485/786


saat sussex dükü için üretilmiş bir saattir ve altın bir kılıfı vardır. john henry saati aldıktan sonra altın kılıfını hırsızların dikkatini çekmemesi için gümüş olanıyla değiştirmiştir.

her gün yeniden ayarlanan ve çok kaliteli olduğu için gün içinde neredeyse hiç geri kalmayan bu saat uzun yıllar boyunca belville ailesine kuşaktan kuşağa aktarılacak doğru zamanın kaç olduğu bilgisini satma imkanı sağlamıştır.

john henry bu hizmeti 1856'daki ölümüne kadar sürdürdü. dul eşi maria'ya geçim kaynağı olarak çalışmayı sürdürme ayrıcalığı verildi ve 1892'de seksenlerindeyken emekli olana kadar işi sürdürdü. ruth belville daha sonra işi devraldı. işi 1940'a kadar sürdürdükten sonra emekli oldu.

belville ailesi arnold lakaplı saatleri sayesinde 100 yıldan fazla süreyle doğru zamanı sattılar. ama onların asıl sattıkları şey güvendi.

"tüm londra nasılsa bize göre saatini ayarlıyor. bugün de greenwich'e gitmeyeyim. her gün zaten arnold 40 saniye geri kalıyor. bugün de saati kendim ayarlayayım" dememesiydi. her gün o yolu kat edip saati ayarlamaları, arnold'un bakımını yaptırmaları, her müşterisine bizzat kendisi uğrayıp saati bizzat kendisi ayarlamasıydı...

yanılmaz arnold lakaplı saat güvenilirdi ama belville ailesi o saatten daha güvenilirdi.

önce telgraf sonrasında telefon gibi teknolojiler hayatımıza girmiş olmasına rağmen insanlar yanılmaz arnold'a güvenmeye ve saatlerini ona göre ayarlamaya devam ettiler.

peki buradaki maharet yanılmaz arnold lakaplı saatte mi?

yoksa ona sahip olan belville ailesinin işlerine olan sadakatinde mi?

rot başı kilit somunu eksik ibaresiyle aracım, araç muayenesinden geçmemişti. dün oto sanayide abartısız ondan fazla oto tamircisine gittim. kimi ufak bir iş olduğu için tamir etmeye yanaşmadı. kimi binlerce liralık masraf çıkaracak ek kusurlar bulmaya çalıştı. koskoca oto sanayide yanılmaz arnold'a sahip usta bulamadım. aslında birçoğunda yanılmaz arnold vardı. işi nasıl yapacaklarına dair güvenilir bilgiye sahiptiler. ama o bilginin gereğini yapacak iş ahlakına sahip değildiler.

onlarca tamirci gezdikten sonra eksik olan kilit somunu yerine vidalanmasını sağladım. işi yapan usta o gün ise halime acıyıp yaptı. yarın gitsem muhtemelen yapmaz. o an iyi anına denk geldi ve yaptı.

türkiye'de neden yüz yıldan fazla yaşayan küçük işletmeler yok?

sorun arnold'a sahip olmamak değil, iyi bir fikre sahip olmamak da değil.

yanılmaz arnold'a sahip olup onu değerli kılacak güvenilir insan, güvenilir iş etiğine sahip olmamak asıl sorun.

bu olmadığında ustalık becerileri, ticari zeka, hepsi anlık fayda sağlıyor. fakat kuşaklar boyu sürecek bir kar kapısı kurmak maalesef bu yöntemle mümkün olmuyor.

saat gibi çalışan bir işe sahip olmak mı istiyorsunuz?

kendinize bir yanılmaz arnold bulun ve ona çok iyi bakın. ne iş yaparsanız yapın, asıl sattığınız şeyin güven olduğunu unutmayın.