Türkiye'deki Hipster Akımını Eğrisiyle Doğrusuyla Açıklayan Sosyolojik Bir Analiz

2018'in ilk yarısı itibariyle etkileri zayıflamış olsa da hala gözlemlenmekte olan ve gençliğe atfedilen bu moda/altkültür olayını incelemekte fayda var.
Türkiye'deki Hipster Akımını Eğrisiyle Doğrusuyla Açıklayan Sosyolojik Bir Analiz

yakın çevremin yoğunlaşan bir şekilde benimle ilişkilendirmesi ve hatta ankara sokaklarında "aa hipster" gibi tepkiler almaya başlamamla birlikte anladım ki hipster'lık hakkında yazmamın zamanı gelmiş.

hipsterism kısa bir zamanda cüssesine göre öyle geniş bir alana yayıldı ki nispeten alternatif, alışılmadık, ana-akım dışı görülen ne varsa hepsini yuttu. örneğin baştan sona ikinci el retro giyinen sosyalist gizemle, tamamen ultra-modern asimetrik çizgide şeyler giyen, ne bileyim elif şafak falan okuyan liboşun önde gideni ipek aynı safa düştüler. bir kısım eski emo evrilip kendini alice glass'a çevirdi, bazı kökten tiki ablalar saçlarını plantin sarıya boyayıp yeni courtney love'lar oldular. elektronik müzik ve indie rock tümden hipsterizmin içine taglendi. vejeteryanlık, çevrecilik ve hatta cinsiyetsizlik bile hipsterizmin sınırlı kalıbı içine bir şekilde sığmayı becerdi. bu kadar geniş yelpazeden ister istemez yemiş biri olarak, hipster olmamakla birlikte, olduğum isimsizin aynı familya içinde sayılabileceğini hiç de memnun olmayarak söylemek zorundayım. cidden mutsuzum sözlükçü. 

doğruya doğru. bir post-modern şehir alt-kültürü olarak hipsterizm'in aslında öyle ha deyip çöpe atılmayacak bir teorik altyapısı var

bir kere yapıbozumculuğu kutsuyor ve modern dünyanın genelgeçerlerine tepki geliştiriyor. kendi alternatif tüketim alanlarını yaratıyor. bu fikir altyapısı bir çok anlamda başarısız bir eskiye öykünme noktasında olsa bile, emoluğu ya da tikiliği düşünürsek yeni nesil altkültürler arasında entelektüel kapsamı en geniş olanı halen hipsterizmdir. tüm bunlara rağmen hipsterizmin ölü doğduğunu da görmek gerek. hipsterizm en temelde aynılığa karşı farklılığı kutsayan bir serzeniş. iki önemli pratik alanı müzik ve sokak modası. her iki alanda da kapitalizm oldukça dominant ve hipsterizmin kendini bu alanlarda var eden bir altkültür olması onu kaçınılmaz olarak popüler bir ürün olmaya doğru sürüklüyor. kapitalist pazarda görünürlüğü arttıkça ve popülere arz edildikçe farklı olmak isteyen herkes aynı hedefe yönelmeye başlıyor. farklılar aynılaşıyor. böylece aynılığa karşı geliştirilen bir tepki olan hipsterizm'in bir ayağı da çukura girmiş oluyor. avrupa'da bu süreç artık başladı bile, zira hipsterizm yayıldıkça zaten sağlam olmayan içi de boşalıyor. kanımca yine de önümüzdeki 5-10 yıl boyunca esintilerini hissetmeye devam edeceğiz...


bununla birlikte bir de aklama yapacağım. tüketim hipster'lara özgü değil. artık converse giyen, burger yiyen sosyalistin bile popüler kültür ürünleri tüketimi normalleşmişken, zaten en başından beri materyale karşıt olma iddiası olmayan hipster'ı tüketimle suçlamak manasız. 

türkiye'de hipsterizm konusu problematik

türkiye'nin davranışsal-toplumsal gerçeklerini düşünürsek böyle olması pek de süpriz değil. zira zaten recaizadenin araba sevdası'ndan beridir çoğu batılı altkültür üstümüzde emanet duruyor. hipsterizm ise daha da vahim bir şekilde emanet duruyor. çünkü türkiye'de tam anlamıyla hipsterizmi pratik edebilecek çok ufak bir kitle var. öncelikle ekonomik durumu iyi, oldukça zevk sahibi ve açık fikirli bir aileye sahip olunmalı ki küçük yaştan rafine zevkler ve bunlarla çelişmeyecek bir değer dünyası gelişebilsin. kültür ürünleri popüler ilgiye vakıf olmadan önce onlardan haberdar olunmalı ve o şey ayağa düştüğünde onlardan çoktan sıkılmış olunabilmeli. haliyle bunun olması için de kişinin bir ayağı hep avrupa'da olmalı falan filan...stereotip hipster pek de sonradan olunacak bir şey değil kısacası. 

türkiye'de görünen kitle ise nispeten daha orta halli bir gelir düzeyinden geliyor

orta halliler konumuzla ilişkilendirilemeyecek kadar geniş bir kitle olduğundan çemberi daha da daraltacağım. türkiyede görünen kitlenin çoğu anadolu lisesi ve üzeri lise rejimlerinden çıkan insanlar. bütün büyük şehirlerdeki başlıca kayda değer liselerde öğrenciler arasında benzer rejimler söz konusudur. benzer gruplaşmalar, benzer ilişkilenme biçimleri... bu insanlar bu rejimlerin parçasıyken belli davranış biçimlerini öğrenirler ve üniversiteye bunlarla gelirler.. mesela maddi konularda iyi gizlenmiş bir görgüsüzlük söz konusu olur. parasal güçlerini göstermeye ciddi bir şekilde meyilli olurlar çünkü lise döneminde öğrendikleri üzere zenginlik karizmadır. çok fazla üçüncü kişilerden konuşulur çünkü dedikodu geleneksel sosyalleşme biçimidir.


bu rekabetçi, dedikoducu lise rejiminden kalan gizli saklı dürtülerin yarattığı kültürel altyapıyla hipsterizm arasında çelişkili durumlar ortaya çıkması kaçınılmazdır.

hipsterizm ciddi ölçüde bireycilik ve ilgide seçicilik gerektirirken, iki kuşak öncenin mahalle kafasının kalıntılarını sürdüren, başkasına caka satma motivasyonuyla kanı kaynayan türk genç-yetişkinin hipsterlığı kaçınılmaz olarak tırt olur. böylece hipsterizmin parlak kırmızı ambalajının içinde farklıya vakıf olayım derken her gün yediğiniz gofreti bulabilir, sonra bu tiplerin hepsine dudak bükmeye başlayabilirsiniz. imac'i dizüstüne alıp bunu facebook profil fotosu yapmak gibi şeyler yapar bu insanlar. altı doldurulmamış snobluklar geliştirirler ve çoğunlukla işin teorik boyutunda sınıfta kalırlar.

sahi xavier dolan'ın les amours imaginaires'iyle ("hayali aşklar" şeklinde çevrilmişti bizde) birlikte hipsterizm türkiye gay cemaatine de nüksetti. burada da sorun vehametini aynı ölçüde koruyor. saçlar retro kesildi, renkli dar pantolonlar çekildi, desenli kazaklar giyildi ama lady gaga, madonna, christina aguilera, adele hatta ve hatta beyonce gibi popüler kültür ikonlarının ötesine geçemeyen yurdum hipsterize gaylerinin 68 kuşağının cinsel hürriyetlerini pratik etmek dışında pek bir şey çaktıkları yok.

halbuki konu hipsterizm olduğunda lady gaga bir kenara dursun, radiohead ya da massive attack dahi topun ağzındalar.