Uçağın İniş Takımlarında Ölmeden Yolculuk Edebilmek Mümkün mü?

Afganistan halkının Kabil Havalimanı'ndaki son üzücü görüntülerinden sonra akıllara gelmesi muhtemel olan bu sorunun cevabını verelim. İniş takımlarında seyahat edilebilir mi? Bunu başaran var mı?
Uçağın İniş Takımlarında Ölmeden Yolculuk Edebilmek Mümkün mü?

eğer iniş takımının hidrolik aksamı tarafından ezilmez de sığınacak bir boşluk bulursanız, hayatta kalma ihtimaliniz var. 

ancak, yüksek irtifadaki (9-10 km) ince hava nedeniyle oksijen yetersizliğinden %90 ölürsünüz. yine de dayanıklı, yüksek irtifaya alışkın bir dağcı olma ihtimalinizin olduğunu düşünüyorum ama bu sefer de -50 santigrat dereceyi bulan bir soğukla baş etmeniz gerekli. bu sıcaklıkta yarım saat kalmanız ölmeniz için yeterli. öyle çok kalın giyinerek kurtaramazsınız kendinizi. yani, 1 saat süren bir yolculukta soğuk nedeniyle ölme ihtimaliniz %90'ın üzerinde. hadi yine hayatta kaldınız diyelim, uçak inişe geçtiğinde iniş takımı kapakları açılınca, o uyuşmuş yarı ölü halinizle tutunmanız mümkün olmuyor ve yere düşüp parçalanarak ölüyorsunuz.


en son bu macerayı hikmet kömür isimli bir türk genci istanbul'dan londra'ya gitmek için denemişti. tabii arkadaşımızın sonu yukarıda anlattığımız hikayede anlayacağınız gibi kaçınılmazdı, öldü...

daha önce; rıza karadağ, onur özüyaman ve ramazan karaçoban isimli 3 türk daha iniş takımında yolculuk etmeyi denemiş. hepsinin öldüğünü söylememe gerek yok sanırım.

bu yolculuğu deneyip hayatta kalabilen birkaç kişi var kayıtlarda. biri 2010 yılında hayatta kalan bir rumen. bu rumen arkadaşımızın şansı, viyana'dan londra'ya uçtuğu uçağın "hava kötü olduğu için" alçak irtifada seyretmesi. bu sayede paçayı kurtarmayı başarmış, oksijensizlikten ölmemiş. ama, bulunduğunda soğuktan kaynaklı hipotermi nedeniyle ölmek üzereymiş. çabucak hastaneye kaldırmışlar da, g*tü kurtarmış. 

gerekli teçhizat ile yapılabilir bu. tabii, uçağın nereye gideceği de önemli.

ticari uçaklar, genellikle atmosferin troposfer ve stratosfer arasında kalan “tropopause” seviyesinde uçar. bu seviyede, hava sıcaklığı -50 üzerindedir ve sabittir. bu seviyeye aniden çıksanız, hypoxia başlamadan önce yaklaşık 17 saniye süreniz olur. oksijensizlikten zaten ölürsünüz.

hypoxia, 10.000 ft yükseklikten sonra başlar. 13.000 ft sonrasında etkileri belirginleşir. nefes alırsınız ama, oksijen alamazsınız. birkaç dakika içinde, çok mutlu ve sarhoş olarak, en basit işlemleri bile yapamayacak hale gelerek, ölürsünüz. bununla alakalı, internete “helios kazası” yazarsanız, bolca video ve bilgi bulabilirsiniz. uçakta hayatınız, bir tuşa bağlıdır. basınç ve oksijen, şakaya gelmez.


bunu engellemek için, uçak tekerinde seyahat edilecekse, uçuş süresi boyunca (veya en azından 10.000 ft. üzeri kullanacağınız) tükenmeyecek bir oksijen tüpünüz olmalı. bu tüp, -50 derecede de işlevini yerine getirebilmeli.

donmadan önceki sorunumuzu hallettikten sonra, -50 derecede hayatta kalmamızı sağlayacak ekipmanlarımız olmalı. ateş yakamayacağımıza göre (ki zaten ortamda oksijen yok, nasıl yakacaksın) bir çözüm bulmak lazım. çok sıkı giyinerek, -50 ile başa çıkamayız tahminimce. özel dağcılık ekipmanları falan varsa, olabilir.


sonrasında da, uçak tercihimizi doğru yapıp, iniş takımları kapanınca, içeride sıkışarak ölmememiz gerekli. bineceğiniz uçak tipini ve iniş takımlarını, önceden incelemekte, video izlemekte falan fayda var.

tüm bu sorunlardan sonra, dış basınç, inanılmaz azalmışken (yaklaşık 200 hpa veya daha az olacaktır, normalde deniz seviyesinde hava basıncı 1013 hpa kabul edilir) ciğerleriniz falan patlamadan, nasıl yolculuk edersiniz bilemiyorum. nasa’dan astronot kıyafeti arayabilirsiniz. letgo’ya bakın.

tüm bunlar yerine, kafanızı eşit miktarda çalıştırarak, bir iş bulun, vize alın, bilet alın ve üst tarafta seyahat edin. bu da benim tavsiyem. ama siz bilirsiniz.