Üst Komşunun Koşan Çocuğu Yüzünden Huzuru Kalmayan Sözlük Yazarının Hikayesi

Türkiye'de bir defa bile bir apartman dairesinde yaşamışlığınız varsa üst katta dört nala koşan komşu çocuğunu da biliyorsunuzdur.
Üst Komşunun Koşan Çocuğu Yüzünden Huzuru Kalmayan Sözlük Yazarının Hikayesi
iStock

üst komşunun dört nala koşan çocuğu, türkiye'de üstü örtülmeye çalışılan sorunlardan biri

çünkü ne kadar gürültüye maruz kalan insan varsa, bir o kadarda gürültüye sebep veren insan var demektir. gürültü mağdurları her ne kadar şikayetlerini dile getirmeye çalışsalar da, bir o kadar kişi, hatta belki daha fazla insan da bu durumu normalleştirmeye çalıştığı için, günün sonunda gürültüyü yapanın yaptığı, yanına kâr kalmaktadır.

ben 12-13 senedir vardiyalı çalışıyorum. her şey 2016'da arakat bir daire almamla başladı. keşke almaz olaydım. üst katımda evli ve çocuklu bir aile kalıyor. adamın karısı ev hanımı, yani çalışmıyor. buraya kadar her şey normalmiş gibi gözükebilir. ama anlamadığım bir şekilde bu kadın temizlik hastası. hemen hemen her gün sabahın erken saatlerinde başlayıp bir türlü bitmek bilmeyen temizlikler, eşya çekmeler, günün belli belirsiz saatlerinde sanki kafama atılırcasına zemine atılan veya yere düşen cisimler ile geçiyordu.

tabii bunda sadece üst katta kalanların değil, hiçbir yalıtım yapmadan o daireleri bize kakalayan müteahhitlerin de en az onlar kadar suçu var. ama ülkede ses yalıtımına, insan ruh ve sağlığının korunmasına dair her hangi bir tedbir veya denetim olmadığı için de, hemen hemen bütün müteahhitler o milyonluk dairelerini hiçbir ses yalıtımı yapmadan bizlere satabiliyorlar.

üst katta kalan daire sahiplerine durumumu anlattım, vardiyalı çalıştığımı vs söyledim. günün hemen hemen her saati gürültü yaptıklarını söyledim. ama onlara göre bu çok normal bir durummuş, abartılacak bir gürültü yapmıyorlarmış, falan filan...

2019'da bunların ikinci çocuğu oldu, gürültü miktarı birken iki katına çıktı

ben de artık sabredecek seviyeyi geçtim. artık ne olacaksa olsun diyerek, belediyeye veya polise bunları şikayet etmeye başladım.

bir kere polisler belli bir saatten önce yapılan gürültü şikayetlerine hiç bakmıyorlar. örneğin yaptığınız şikayet gece 10 veya 11'den sonra olmalı. öncesinde olursa hiç oralı olmuyorlar. eee tamam da ben sabah 5'te uyanıp işe gitmek durumundayım. yani zaten gece 12'den sonra onlarda uyuduğu için doğal olarak gürültü kesilmiş oluyor ama olan bana oluyor. çok sevgili komşularım, lütfedip bana uyuyabilmem için 5 saatlik bir zaman dilimi bırakmış oluyor. hani onu da bırakmayabilirlerdi :) çok sağolsunlar.

belediyeye yapılan şikayetler ise önce sisteme kayıt ediliyor. belediyenin zabıta ekipleri ne zaman uygun veya müsait olurlarsa, şikayet edilen ilgili daireyi o zaman uyarmaya gidiyorlar. atıyorum ben pazartesi belediyeyi arayıp şikayette bulundum, adamlar ta pazar günü gidip ilgili daire sahiplerini uyarıyorlar.

tabii üst kattakiler arada bir evlerine onları uyarmaya gelen polis veya zabıta memurundan rahatsız oldukları için, apartman yönetimi ve diğer daire sahiplerini araya soktu.
bir gün ben ve üst katımdaki komşumda dahil olmak üzere apartmandaki birkaç daire sahibinin de katıldığı bir toplantı yaptık. o toplantıda tahmin edeceğiniz üzere apartmandaki diğer daire sahipleri gürültücü komşudan yana oldu. sebebi de çok basit. çünkü hepsinin çocukları var ve aynı şeyin başlarına gelmesinden çekindikleri için: "çocuk yaaa... bağırır da, çağırır da, hoplar da, zıplar da" kafasında oldular. aslında hepsi apartmanın ses yalıtımından memnun değildi. aslında hiçbiri bir diğer komşunun sesini duymak istemiyordu. ama gerek benim gibi vardiyalı çalışmamaları, gerekse onların da başka birisi tarafından aynı sebep ile şikayet edilmelerinden çekindikleri için olayın kapatılıp, tolere edilmesinden yana oldular.

bu arada benim normalde 8-9 saat uyumam gerekirken, gürültüden ötürü 6-7 saat veya çok daha kısa süre uyuduğum zamanlar oldu. ve bu bir gün veya iki gün değil, birkaç hafta da değil, aylarca sürdü. ve ben artık uykusuz kalıp o şekilde işe gitmekten ruhsal olarak inanılmaz yıprandım. artık çok sinirli ve asabiydim. evin için de bazen eve falan zarar verecek haddeye gelmiştim. artık daha fazla dayanacak gücüm yoktu. bu durum hem ailem ile ilişkilerime, hem de arkadaş çevremdeki ilişkilerime yansıdı. hatta ve hatta bu durum iş hayatımdaki performansımı da etkiliyordu.

daha sonra uyku bozukluğu ile alakalı doktor araştırmaya başladım

iyi hastanelerin, sözde iyi doktorlarına muayene olmama rağmen gittiğim ilk birkaç doktorun verdiği ilaçlardan pek fayda göremedim. en son gittiğim bir doktorun bana verdiği anti-depresan en azından o sinirlilik ve asabilik halini benden aldı. yoksa ailemlede ilişkilerim bir daha tamir edilemeyecek şekilde bozulacaktı:


ama uykumu yine eksik uyuyordum

bu arada artık az uyumaya alışmıştım. az uyku uyuma artık beni eskisi kadar yorgun ve bitkin yapmıyordu. fakat uykum artık çok hafiflemişti, en ufak bir gürültüden veya sesten uyanır olmuştum. hayatımda hiç kulak tıkacı kullanmayan ben, artık kulak tıkaçsız uyuyamaz olmuştum. normalde hiç rüya görmeden, kafayı yastığa vurduğu gibi uyuyan ben, geceleri defalarca uyanan, bölük pörçük uyuyan birisi haline gelmiştim. uyku uyuyabilmek benim için artık bir ızdırap dolu yaşam mücadelesi olmuştu.
uykum o kadar hafiflemişti ki, yazın bazen çok sıcakta geceleri uyuyorken, kendimi nefessiz kalmış ve boğuluyormuş gibi hissedip uykumdan fırlayarak kalkıyordum. ve bu şekilde uyandığımda panik atak hali olduğu için tekrar başımı yatağa koyamıyor, kendimi sakinleştirip yatağa başımı koymam bir saat belki daha uzun süre alıyordu.

siz hayatınızda hiç yaz gelmesin veya geldi ise bir an önce bitsin diye dua ettiğiniz bir an oldu mu? işte ben hayatımda bunları yaşadım. hayattan o kadar bıkmıştım ki, ne yalan söyleyeyim bir ara intihar edip, ölsem bile dediğim oldu.

benim sağlık durumum git gide kötüye giderken, o kadar söylememe ve şikayet etmeme rağmen üst kattaki gürültü problemi bir türlü hallolmadı. onlar hiçbir şey olmamış gibi gürültülerine devam ettiler. ben de hukuki olarak neler yapabilirim, onları araştırmaya başladım. bazı avukatlara danıştım. zaten mağdur olan bendim, o yüzden avukata falan çok fazla para vermek istemiyordum. birkaç tanıdık avukat ile görüştüm. birçoğu pek bilgi veremedi. bir tanesi "eve bilirkişi çağıracağız, onun vereceği rapora göre hakim karar verecek, ama bence sen hiç uğraşma, en iyisi sen o evden çık" dedi. "ulan hem mağduruz, hem de evden çıkacağız. adamlarında yaptığı yanına kâr kalacak" dedim içimden.

tanıdık avukatlardan pek bi hayır çıkmadı, en sonunda hiç tanımadığım ama bana gerçekten yardımcı olabilecek bilgili bir avukat buldum. bana "bağlı bulunduğun ilçe belediyesini ara veya gidip dilekçe ver. eve ses ölçüm cihazı bağlasınlar" dedi. ben de ilk önce ses ölçümü yapmaları için bağlı bulunduğum ilçe belediyesini aradım. ilçe belediyesi, "biz ses ölçümü yapmıyoruz, büyükşehir belediyesini arayın" dedi. daha sonra büyükşehir belediyesini aradım, derdimi anlattım. bana, "biz bakmayız, bağlı bulunduğunuz ilçenin belediyesini arayın" dediler. ulan kafayı yiyeceğim. bahçelievler belediyesi topu büyükşehir'e, büyükşehir belediyesi bahçelievler'e atıyor.

en sonunda gittim, bahçelievler belediyesi'ne şikayetimin yazılı olduğu ve evimin içine gelen sesin şiddetinin ölçülmesinin istendiği bir dilekçe yazdım. dilekçeye cevap haftalar sonra geldi. bir de ne cevap versinler... onlar sadece makine veya cihazdan oluşabilecek sesleri ölçebiliyorlarmış da, insan sesini ölçmüyorlarmış falan filan... neyse, belediye olayından falan da bir sonuç çıkmadı. şansızlık bu yaaa, en sonunda evimizin hemen bidindeki boş arazide inşaat başladı :( ben haftalarca gece vardiyası çıkışından sonra uyuyabilmek için eve değil, hotele gittim. en sonunda bu böyle olmayacak dedim, biraz birikmişim de vardı, gittim kredi çektim. allah yüzümüze güldü, kredi falan da çıktı. ben de ikinci evimi alarak o lanet evden çıktım.

şu anki evim en üst kat olduğu için üstümde kimse tepinmiyor

diğer evime göre de daha sessiz. ben sessiz bir eve çıkarsam her şeyin düzeleceğini düşünmüştüm. gel gör ki, yıllardır az ve eksik uyuya uyuya sanki artık beynimdeki uyku lobu gitti ve silindi. ben yine en fazla ortalama 5 saat falan uyuyabiliyorum. uykum yine çok hafif ve geceleri hep biraz daha fazla uyuyabilmek için bi savaş veriyorum. bundan altı, yedi sene önceki ben olmak için dünyaları verirdim. ama ben artık eski ben değildim. insanın sağlığı gidince, hayatının bir tadı tuzu da kalmıyor. mesela evlenmeyi hiç düşünmüyorum. sebeplerinden biri de bu durum. çünkü geceleri yatakta o kadar çok bölük pörçük ve dönerek uyumaya çalışıyorum ki, sanırım evlenirsem akşamları eşimle ayrı yatakta yatmamız gerekecek. eskiden aynı yastığa baş koyduğum kadınlar oldu ama şu an da bunu yapabilir miyim, emin değilim.

"çocuk yaaa... bağırır da çağırır da, zıplar da hoplar da" denilen nokta tabiri caizse benim hayatımı s*kti.

sizin prens veya prensesleriniz sizin için değerli olabilir ama biz de en nihayetinde bir insan evladıyız. benim de hayata dair hayallerim ve umutlarım vardı. ama hayatı şu an resmen boşlukta yaşıyorum.