Uzun Süredir Orada Yaşayan Birinden: ABD'de Yaşamanın Getirdiği ve Götürdüğü Şeyler

Hep Amerika'da yaşamakla ilgili şeyler görüp duyuyoruz ancak bunun tam olarak nasıl bir şey olduğunu biliyor muyuz? İşte size içeriden bilgiler çıtlatan bir yazı.
Uzun Süredir Orada Yaşayan Birinden: ABD'de Yaşamanın Getirdiği ve Götürdüğü Şeyler
iStock

abd'de yaşamanın insana kattıkları, öğrettikleri ve götürdükleri hakkında konuşalım

ilk birkaç yıl çılgın bir mücadelenin verileceği en zor yıllardır. verdikleri/verecekleri mücadelenin değmeyeceğini düşünenler geri döner, değeceğine inananlar kalıp savaşır. savaşırken de epey dayak yer ve bu dayaklar neticesinde olgunlaşır. aziz nesin'in dediği gibi: "ister birey olsun, ister toplum olsun; yaşamı boyunca hiç dayak yememişse yani ezilmemişse, burnu sürtmemişse, acılar çekmemişse olgunlaşamaz. olgunluk, dayak yemekle sağlanır."

sıfırdan hayata başlamanın çok zorlu bir süreç olduğunu, hiçbir şeyin altın tepside sunulmayacağını bilmenize ve bunlara karşı hazırlıklı gelmenize rağmen yaşadığınız zorluklar karşısında umutsuzluğa kapıldığınız, isyan etmek hatta pes etmek istediğiniz zamanlar olur ama gelecekte her şeyin çok daha iyi olma ihtimali ile motive olup mücadeleye devam edersiniz.

daha önce öğrenmediyseniz; bireysel kültürün baskın olduğu bu ülkede birey olmayı, tek başınıza ayakta durmayı ve her işinizi kendiniz halletmeyi öğrenirsiniz. her isteğiniz bir anda olmadığı, olamadığı için sabır taşı olmayı, duygularınızla değil mantığınız ile hareket etmeniz gerektiğini öğrenirsiniz. geçmişte gittiğiniz okulların, sosyal çevrenizin ve title'inizin burda hiçbir karşılığı olmadığı, burda önemsiz ve sıradan olduğunuz gerçeği, memleketinizdeki ego savaşının ne kadar boş ve anlamsız olduğunu bir kez daha hatırlatır.

ilk yıllardaki hayatta kalma savaşını kazanmış olmanın haklı gururu ile biraz kibirli ama aynı zamanda yorgun ve yaralı bir şekilde yeni bir savaşa hazırlanırsınız. bu seferki savaşınız bir yaşam standartı ve konfor oluşturabilmek içindir. abd'de geçerli bir vasfınız yoksa bir vasıf edinmek de bu sürece dahildir. eskisine göre daha olgun, daha mücadeleci, daha sağlam, daha güçlü ve daha yıkılmaz olduğunuz ve işin en zor kısmını atlattığınız için bu seferki savaş daha kolay geçecektir.


bu yeni savaşı verirken abd'nin diğer gelişmiş ülkelerden ayrılan en önemli özelliğini tekrar fark edersiniz

size istediğiniz hayatı yaşama, sınıf atlama ve zengin olma fırsatını tanıyor olması. yani amerikan rüyası garanti değildir ama o rüyayı gerçekleştirebilmek için gerekli olan, başka birçok ülkenin vermediği fırsat garantidir. çalışkan, zeki, girişimci ve risk alabilen biri iseniz, şans faktörü de yanınızdaysa rüyanız gerçek olabilir.

kültürü, sistemi, temel ilkeleri, kuralları ve halkın alışkanlıklarını öğrenip bunlara uyum sağlarsanız amerikan sayıldığınızı hissedersiniz. çünkü abd'de vatandaşlık ırka, etnisiteye ve yasal statüye değil; değerlere, prensiplere ve ideallere dayalı bir zihniyet meselesidir ve bu açıdan dünyanın geri kalanından benzersizdir.

karakter gelişimi hiç bitmeyen bir süreç olsa da, ilk dört-beş yıldan sonra kendinizi daha iyi tanıdığınız, limitlerinizi bildiğiniz, kendi versiyonunuzun en iyisi, eskisine göre daha open-minded, ufku ve vizyonu daha geniş, istemsizce hulk'a dönüşmüş, hedeflerinizi gerçekleştirdiğiniz/gerçekleştirmeye devam ettiğiniz için gururlu ve mutlusunuzdur. ama artık başka biri olmuşsunuzdur. öğrendikleriniz, yaşadıklarınız ve deneyimledikleriniz sizi başka biri yapmıştır. bu birçok açıdan iyiyken bazı açılardan o kadar da iyi değildir.


mutluluk sizin için nedir? mutlu olmanızı sağlayacak şeyler nelerdir?

kanaatimce, abd'de yaşamaya başlamadan önce bireyin kendisine sorması gereken ilk iki soru budur. sonra da beklentilerinizin ve önceliklerinizin ne olduğu.

mutluluğu sosyolojik, psikolojik, biyolojik ve ekonomik boyutu ile bir bütün olarak ele almak yerine sadece ekonomik ve politik açıdan ele alarak abd'ye gelenlerin mutsuz olma ihtimali epey yüksektir. çünkü abd biraz da, geldiğiniz ülkenin sadece ekonomik ve/veya politik yönünden değil, kültürel kodlarından, sosyal normlarından ve insanlarından da şikayetçi ve mutsuzsanız mutlu olabileceğiniz bir ülkedir.

zira sosyal ve kültürel hayat ile halk ve o halkın alışkanlıkları geldiğiniz yerdekinin tam tersidir. yani ülkenizde şikayet ettiğiniz, sizi mutsuz eden ne varsa onlar abd'de yoktur ama bu aynı zamanda ülkenizde sevdiğiniz ne varsa onların da abd'de olmadığı anlamına gelir.
ve siz eğer ülkeye, topluma, toplumun kabullerine, kültürüne, geleneklerine, alışkanlıklarına, mutfağına, sosyal çevrenize ve ailenize düşündüğünüzden daha fazla bağlı iseniz, geldiğiniz ülkenin kültürel kodları zannettiğinizden daha fazla işlemişse içinize ve duygularınız mantığınızın önündeyse abd'de mutsuz olursunuz. çünkü ekonomik/politik nedenlerin ortadan kalkmış olması size anlık ve kısa süreli mutluluklar yaşatırken uzun vadede mutlu olmanıza yetmez. çünkü uzun vadede mutlu olmak için sosyal ve kültürel hayata uyum sağlamanız, bir parçası olmanız ve biraz da olsa sevmeniz gerekir. filmde de dediği gibi "bir yerde mutlu mesut olmanın ilk şartı orayı sevmektir. burayı seversen, burası dünyanın en güzel yeridir. ama dünyanın en güzel yerini sevmezsen, orası dünyanın en güzel yeri değildir."