Vizyona Yeni Giren Blade Runner 2049 Filmi Ülkemizde Sansürlendi mi?

Philip K. Dick'in kült eseri "Androidler Elektrikli Koyun Düşler mi?" romanından uyarlanan 1982 yapımı bilim-kurgu klasiği Blade Runner'ın devam filmi olarak çekilen Blade Runner 2049'un ülkemizde sansürlü olarak vizyona girdiği söylentisi gündemde.

Olay; Sözcü gazetesi sinema eleştirmeni ve senarist Burak Göral'ın, filmin basın gösterimi sırasında fark ettiği bozukluklarla başladı.


Göral, filmde olması gereken kadrajlardan ilkini göstermiş. Sahnenin ortasında çıplak bir vücut açıkça görülüyor.


Orijinal versiyona dahil olan ama ülkemiz gösteriminde olmayan bir başka planı aşağıda görebiliyoruz. Koridorun iki yanında çıplak vücutlar görülebiliyor.


Sahnenin bizdeki versiyonu şu şekilde olmuş


Daha sonra filmin basın gösterimindeki kopyanın CBFC (Central Board of Film Certification), yani Hindistan Film Düzenleme Kurumu tarafından resmi olarak sansürlenmiş versiyonu olduğu söylentileri çıktı.


Sosyal medyada gittikçe büyüyen bu durumun olası sebebi bilinmiyor. Dağıtıcı firma ya da Film Denetleme ve Sınıflandırma Kurulu'ndan henüz bir açıklama gelmiş değil. Sansürün altındaki sebep yaş sınırını düşürmek mi yoksa ahlaki bir durum mu söz konusu?


7 Ekim'de gösterime girecek olan kopyanın mevzubahis Hindistan versiyonu mu yoksa sansüre uğramamış orijinal versiyon mu olduğu şimdilik bilinmiyor. Hep birlikte göreceğiz.


Olay Ekşi Sözlük'te de geniş yankı uyandırdı. İşte Sözlük yazarlarının görüşleri.

hadi tv'deki sansürü bir yere kadar anlayabiliyorum (yani zorlarsak anlıyor gibi yaparım) da arkadaş sinemaya o filmi izlemeye her şeyiyle görmeye hür iradesiyle karar vermiş hatta üzerine para vermiş insana sansürlü bir filmi nasıl sunabilirsin aklım almıyor.

tam aklım almıyor diyeceğim ülkenin genel durumuna şöyle hızlıca bakıveriyorum, gidip bi çay alıp sakince oturuyorum. sansürlü mansürlü neyime yetmiyor ki lan diyorum. eeeey burofesyoneeel, ben kimim be!

derdimiz meme döt görmek değil, satın aldığımız ürünü eksiksiz teslim almak. ya da her sahnesine her planına onca emek verilerek ortaya çıkartılan bir sanat eserine saygı gösterildiğini görmek. ama biz sergideki heykelleri örtmeyi akıl edebilmiş babayiğitlerin harman olduğu topraklarda yaşıyoruz, heyt be...

ulan düşünsene, milyonlarca dolar harcayıp aylarca uğraşıp bir film yapıyorsun, sonra köylüsünün torpiliyle işe girmiş, hayatında bir kitap okumamış, sadece tvlerde ve otobüs koltuklarında film izlemiş badem bıyığın teki burası olmamış deyip kesip biçiyor. arkasında da milyonlarca benzeri "ahlag kurtuldu" diye alkışlıyor. bahtımızı şansımızı zkim.

bu saçmalığı bizim badem bıyıklıların yaptıgını sanmıyorum.

abd'de ve türkiye'de sorun olan şey penis. bir saliseliğine bile olsa erkek uzvu gözüküyorsa film en yüksek yaş sınırından gösterime sokuyorlar.

bu bahsedilen sahnede de erkek replicantlar çıplak olarak gözüktüğü için warner bros da bu filmi hasılat kazanmak için 18 yaş altındakilere de izletmek istediği için bu şekilde göndermiş olabilir.

karar tabii ki saçma. kadının çırılçıplak gözükebildiği hiçbir sahne kesilmezken sinemalarda erkeğin cinsel organı gözüktüğünde kesilmesi beyinsizlik ve bu beyinsizliğin mimarı abd. avrupa'da böyle bir yasak olduğunu zannetmiyorum.

dövmesini vücuduma kazıtacak kadar sevdiğim efsanevi bir filmin devamının sansürlenmesi olayı. bu ülkede insanların keyif alabileceği her şey ama her şey bom bok olmak zorunda sanki.

insanın hevesle beklediği bir film ile ilgili; filmin herhangi bir sürprizi kaçar diye eleştiri yazılarından bile kaçınırken böyle bir haber alması çok üzücü.

şimdi filme izlemeye gitsem; “lan acaba sansürlenen yer neresi” diye dönüp duracak kafamda.

3-5 dallamanın cezasını bu şekilde bizim çekiyor olmamız nasıl da gereksiz.

deliler gibi beklediğim muhteşem eserin bok edilmeye çalışılması olayı.

açıkçası hikayeye etki eden bir kesim yok anladığım kadarıyla ancak replicantların üretimi sırasında anadan üryan bir şekilde doğdukları kısımları zoom yaparak veya başka bir noktaya odaklanarak kesmişler ki bu da o sahnelerde görselliğin bok olması anlamına geliyor.

yazıklar olsun.

bu olayın filme 2-3 gün kala basın gösteriminde ortaya çıkması da ayrı rezalet. fark edenler olmasa hiç kimsenin haberi olmayacak resmen.

rezillik kere rezilliktir. hangi hakla film üzerinde böyle bir oynama yapılabilir? en başta o filmi yapan ekibe sonra da biz seyircilere saygısızlık yapılmıştır. sansür olmadığının bilgisini almadan sinemaya gitmeyecek kişilerin sayısı da bir hayli fazladır. bu da böyle biline.

aslında korkunç bir durum bu sansür olayı. türkiye'nin gelmiş olduğu noktayı çok güzel özetliyor. bu duruma bir günde gelmedik. aşama aşama geldik.

iran'da da bu işler böyle olmuştu. şah rejimine büyük bir tepki vardı. humeyni yanlılarında batılı yaşam tarzı müthiş bir öfkeyle karşılanıyordu. bir süre sonra bu öfke patlama noktasına gelmişti. bu öfkeden şüphesiz sinemalar da nasibini almıştı. birçok kentte sinemalar yakılmış, yıkılmış ve yağmalanmıştı. mesela rex sinemasında tarihin en büyük felaketlerinden birisi yaşanmıştı. içinde yüzlerce kişinin bulunduğu sinema salonu ateşe verilmişti. 400'ten fazla kişi yanarak can vermişti. geride kalanlar ise yaşadığına pişman olacak şekilde ağır yaralanmıştı. ülke genelinde yüzlerce sinema salonu kullanılamaz hale getirilmişti.

daha sonra iran'da resmi olarak humeyni rejimi başladı. yeni rejim sinemayı bütünüyle reddeden bir tutum içersinde olmadı. ancak sinemayı çok katı kurallara bağladı. humeyni öncesi iran filmlerinin büyük çoğunluğu yasaklandı. sansür kurulları oluşturuldu. yeni çekilen filmlerde islami kurallara uygunluk esas oldu. kadın ve erkeğin birbirine dokunması bile yasaklandı. kadınlar filmlerde kesinlikle başörtüsü kullanacaklardı. aksi düşünülemezdi ve sansür yerdi. artık hicab yasası yürürlükteydi. bu dönemde kırmızı çizgi adlı film hicab yasasına, yani kadınların örtünme zorunluluğuna aykırı olduğu için yasaklanmıştı. her geçen gün bu tip yasaklar çoğalıyordu. daha sonraları ünlü yönetmen makhmalbaf'ın bile yüz dakikalık bir filminin 37 dakikası kurallara uymadığı gerekçesiyle kesilmiş ve sansürlenmişti. sonra da tamamen gösterimden kaldırılmıştı.

böyle örnekler çokça yaşansa da işin en acı tarafı bu sansür olgusunun iranlı yönetmenler tarafından benimsenmesi oldu. sıkıştırıldıkları dar çerçevede film çekmeye devam ettiler. kendilerine otosansür uyguladılar. bu durumu kanıksadılar ve asla isyan etmediler. birkaç isyan eden yönetmen çıktı tabi. ama onların da sesi cılız kaldı. 20 yıl film çekmeme cezası aldılar. bazıları ise yurtdışına göç etti. orada yeni bir akım yaratmaya çalıştılar. ama pek de başarılı olamadılar. çünkü iran'daki meslektaşları ortama çoktan uyum sağlamışlardı. birçoğu kraldan çok kralcı olmuştu. yeterli desteği vermediler. ekmeklerine baktılar. artık iran'da sansür yüzünden işler o kadar saçma bir hal almıştı ki, bazı filmlerde karı-koca rolünü oynayacak kişiler geçici bir süre için gerçekten evleniyorlardı. bugün iran sineması metaforlarla bir şeyler anlatmaya çalışan garip bir hal aldı. sadece festivaller için belirli kalıplar kullanıp ödül almaya çalışan bir sinema oldu.

aslında yabancı bir film şirketinin türkiye'ye sansürlenmiş bir versiyon göndermesinde şaşılacak bir şey yok. türk sineması olarak biz zaten bu sansürü otosansür adı altında yıllardır uyguluyoruz.

son dönemlerde çekilen hiçbir türk filminde doğru düzgün bir sevişme sahnesi bile yok. herkes filmini ''genel kabul görmüş ahlak kuralları'' çerçevesinde çekmeye çalışıyor. sansür yeme korkusu otosansürü tetikliyor. ticari kaygılar ön plana çıkıyor. "filmimi gösterecek salon bulamam korkusu" ağır basıyor. otosansür haricindeki sansür ise zaten olanca hızıyla devam ediyor. televizyonda oynayan filmler kırpıla kırpıla kuşa döndürüldü. kemal sunal filmleri bile 20 dakika az oynatılmaya başlandı. klipler yasaklandı. para verip üye olduğunuz dijital platformlar bile filmleri sansürlemekten hiç kaçınmadılar. müşteri kaybederiz diye hiç korkmadılar. nasıl olsa kanıksarlar dediler. ve sonuçta kanıksadık. internetten izleriz dedik. sinemada izleriz dedik.

şimdi elimizden sinema da kaydı gitti.

artık iş geldi yabancı filmlerin sansürlenmesine kadar dayandı. ve yabancı şirketler artık türkiye'yi iran gibi sansürlü film izleyen bir ülke gibi değerlendirmeye başladılar. en ufak öpüşme sahnesi geçen bir film için artı bilmem kaç yaş ibaresi koyarsan olacağı da bu olur zaten. dolaylı sansür. veya sansür kurnazlığı. ben yaş ibaresi koyayım da, film şirketleri para kaybetmemek için filmi makaslayıp göndersinler mantığı. tam bir ben yapmadım kuzenim yapmış durumu.

Filmin Türkçe altyazılı fragmanını da buraya bırakalım

Eğitim İçin Yurt Dışına Gideceklerin Kültür Şoku Yaşamaması Adına Bilmesi Gerekenler