Yaşayan Manchester United Efsanesi Sir Alex Ferguson Hakkında Az Bilinenler

1986-2013 yılları arasında Kırmızı Şeytanlar'ı çalıştıran ve erişilmesi kolay olmayan başarılara imza atan efsane teknik direktör Alex Ferguson'un hayatına dair anektodlar.
Yaşayan Manchester United Efsanesi Sir Alex Ferguson Hakkında Az Bilinenler

sir alex ferguson, 2001 yılında emekliliğine karar verip bunu yönetime bildirdiğinde ailesi araya girmiş ve karısının "sağlığın yerinde ve seni evde istemiyorum" sözleriyle de bu kararından vazgeçmiş. ancak daha o zamanlarda "bana çok alıştılar ve koskoca manchester united'ın benden sonrası planı yok" diye de düşünmeye başlamış.

o dönemde istifa etseydi yerine sven-goran eriksson'un geleceğini düşünüyormuş. birkaç kez yönetimin ve hatta paul scholes'un ağzını yoklamış ancak net bir cevap alamamış.

yıllar içerisinde ise bu göreve tam olarak uygun gördüğü bir yardımcısı olmuş aslında: carlos queiroz. gerek kişisel özellikleri, gerekse de teknik yeterliliği açısından bu görev için ondan daha uygun birisi olamazdı diyor kitabında ama queiroz ülkesine duyduğu özlemle portekiz'e dönünce bu da olmamış.


bu arada kendisi united için o kadar büyük bir efsane ki, bırakma kararı duyurulduğunda takım 10 maçta 5 galibiyet 5 mağlubiyet alırken, kalacağını açıkladıktan sonra hayvanı bir galibiyet serisine giriyor.

tabii ki kendisinin de hataları var ve kabul etmekten de çekinmiyor. sanırım bu hatalarının en ünlüsü peter schmeichel sonrası karmaşık bir kaleci dönemi ve jaap stam. sır aslında schmeichel'dan sonra kaleyi edwin van der sar'a devretmek istiyor ama o dönemde juventus araya girince bir iki saçma deneme sonrası fabian barthez'de karar kılıyorlar. fakat barthez "the butter fingers" için de pek olumlu konuşamıyor tabii ki. sonrası malum...


stam için ise, hem yaşı hem de tendon sakatlığı nedeniyle "artık gönderebiliriz" düşüncesine giriyor ve yerine de lauren blanc'i wes brown'a da mentörlük etsin diye takıma katıyor. ancak hem blanc isteneni veremiyor, hem de stam'ın takıma katkısı ayrıldıktan sonra çok daha iyi anlaşılıyor. rio ferdinand gelip uyum sağlayana kadar da savunma aksamaya devam ediyor.

hataları olduğu gibi, kendisine karşı isyan bayrağı da açılmamış değil haliyle. manchester united gibi bir takımı yönetiyorsanız mutlaka büyük egolarla da kapışmanız gerekir ve roy keane de bunlardan en uyumsuz olanıdır herhalde. o kadar ki işler sonunda mahkemeye kadar gelmiş.

keane kuşkusuz zamanının en etkili defansif ya da box to box orta sahalarından biriydi. ancak mevki ve rol gereği yaşlanma ile birlikte verimliliğin en hızlı düştüğü bölge de burasıdır tabii. ferguson da bunu fark ettiğinde artık eskisi ileriye çıkışlar yapmamasını, orta çizgiyi geçmemesini tembihlese de keane eski alışkanlıklarından vazgeçmiyor ve vücudu da eski tempoyu kaldıramadıkça kötü maçlar çıkarmaya başlıyor haliyle. ancak kocaman egosu bir yandan suçlayacak ve üstüne gidecek bir şeylere ihtiyaç duyduğu için bir gün antrenman kampını beğenmiyor, bir gün çalışma yöntemlerini saçma buluyor ve hatta sir alex ferguson'un kıymetlisi carlos queiroz'u sorgulamaya bile başlıyor. tüm bunların üstüne iş en son united tv için bir röportajda bütün takıma tek tek sallamaya kadar geliyor. düşünün ki tv'de yayınlanacak bir programda takım kaptanı çıkıp herkes hakkında tek tek bir şeyler sallıyor.


kaset yayınlanmadan röportaj ferguson'ın kulağına gidiyor ve o da "bütün takımla bu kasedi izleyeceğiz ve yayınlanmasını isterlerse o zaman yayınlanacak" kararını veriyor. sonuç: keane, van der sar'a saldırıyor ve ruud van nistelrooy da arkadaşını korumak için ileri atlayınca olaylar büyüyor.

ertesi gün ferguson idmanda takıma kaptanlarını göndereceklerini söylüyor ve manchester'ın gerçek sahibinin kim olduğunu gösteriyor. daha sonralarda keane'nin açıklamaları yüzünden united yönetimi kendisini mahkemeye vermeyi bile düşünüyor ama sır bunun keane'nin şovu olacağı gerekçesiyle yönetimi bundan vazgeçiriyor.

arsene wenger ile araları başlarda iyi olsa da, invincibles'in yenilmezlik serisine son verdikleri maçtan sonra büyük bir kavgaları oluyor. hatta soyunma odasında cesc fabregas kendisine pizza fırlatmış olaylar sırasında.


jose mourinho'nun ilk açıklamalarından sonra (the special one), "küstah" diye düşünse de, sonrasında ne kadar içten ve samimi olduğunu görüp çok iyi arkadaş oluyorlar.

çalıştırdığı en yetenekli oyuncuları sayarken paul scholes, ryan giggs ve eric cantona'yı söylüyor. ancak tabii ki en yukarda cristiano ronaldo var. ruud van nistelrooy ile de sorun yaşıyor kendisi. david beckham ile malum krampon olayı var. owen hargreves'in sakatlıklarından dolayı sağlık ekibini suçlaması işleri neredeyse mahkemeye taşıyor.


futbolun dışında ise:

* futbolu 32 yaşında bıraktıktan sonra bir yandan st mirren takımını çalıştırırken, bir yandan da glasgow'da pub işletiyormuş.

* kendisine 99'da ingiltere milli takımı için teklif gelmiş ancak bir iskoç olarak bunu olanaksız bulmuş. "ingiltere'yi 150. yapacağım, 149. da iskoçya olacak" diye espriler yapıyormuş hatta.

* sosyalizm görüşünü benimsemiş bir işçi partiliymiş kendisi. aktif olarak rol almasa da "beni james cameron'ın yanında göremezsiniz" diyecek kadar da netmiş tavırlarında.

* neredeyse her zengin briton gibi kendisi de atlara çok düşkün. hatta yarış atlarından birisinin çok önemli iki birinciliği varmış. atın ismi de "what a friend" bu arada.

* şarap da tabii ilgi alanlarından biri olmuş.


* john f. kennedy ile ilgili takıntısı varmış. biyografiler ve hakkında çeşitli kitaplara sahipmiş. otopsi raporunu bile edinmiş hatta.

yıllardır kendisinin yerini doldurmaya çalışıyor manchester united ama ole gunnar solskjaer kadar kimse yaklaşamadı buna hala. öyle bir isim ki kendisi, artık bazı konularda "constant" olmuş, her göreve başlayan teknik direktör için "x'in alex ferguson'ı olacak" diye hedef konuluyor. yaşayan efsane.