Yazıya Gönül Verenler İçin Sümer'den Günümüze Edebiyat Tarihinin Enfes Bir Özeti

Hayatta ilerleyebilmenin, insan dediğimiz kabuğun içini en anlamlı şekilde doldurabilmenin yollarından biri okumak ve yazmak. Edebiyatın bugünkü şeklini alması ise pek kolay olmadı. Sözlük yazarı "devinimsizlik", bu masalsı süreci aktarıyor.
Yazıya Gönül Verenler İçin Sümer'den Günümüze Edebiyat Tarihinin Enfes Bir Özeti
iStock.com


- günümüzde kullandığımız yazıyı olması gerektiği gibi şairler veyahut edebiyatçılar bulmadı. yazıyı bulanlar matematikle arası iyi olan insanlardı. yani sümerli muhasebecilerdi. yazılan ilk harf, oluşturulan ilk kelime, kurulan ilk cümle bir araya geldiğinde, tapınağa kimin ne kadar bağış yaptığını, elde edilen ürünün kaç ton olduğunu veya gram başına verilen para miktarını söylüyordu. harflerin aşkları anlatması çok sonra oldu. aynı şekilde noktalama işaretlerini de edebiyatçılar bulmadı. tarihte ilk kez noktalama işaretleri bizanslı bir keşiş tarafından kullanıldı.

Sümer döneminden bir tablet.


- yazı bazı kişi ve grupların tekelindeydi fakat yazı yazabilmeniz için erkek olmanız gerekmiyordu. yazının icat edildiği ve şimdiki ırak adını taşıyan topraklarda yaşayan enheduanna'nın yazı yazan, sözlerini imzalayan ve yasalar dikte ettiren ilk kadın olduğu biliniyor. kendisinin aynı zamanda tanrıça inanna'ya şiirler yazarak şarkı söylediği ve yazma mutluluğunu kutladığı da biliniyor. bugün 2003 yılı verilerine göre ırak'ta yaşan kadınların okur yazar olma oranı %24.4'tür.

Iraklı kadınlar.


- dünyanın ilk kitap fetişi ünlü asur kralı assurbanipal'dır. kitap satın alma hastalığına sahip değildi belki ama kil tablet alma hastalığına tutulmuş olma ihtimali yüksekti. kendisinin nineve'deki sarayına topladığı özel kullanım amaçlı tablet koleksiyonu vardı. bu tabletler daha sonra herkesin kullanımına açılmış ve hepsinin üzerine şu yazı kazınmıştı: "nabu'nun bilgeliği yazma işaretlerini türetildiği kadarıyla tabletlere yazdım, tabletleri diziler halinde düzenledim, onları harmanladım, bir krala uygun tefekkür ve ifade için hepsini sarayıma yerleştirdim."

yine iö 7. yüzyıldan gelme bir sözlükte şu dua yer alıyordu: "bu tableti bozmayan ya da kütüphanedeki yerini değiştirmeyen okur iştar tarafından kutsansın ve onu bu binadan götürmeye kalkan kimse lanetlensin."

Bir Assurbanipal oyması.


- ister parşömene yazılmış olsun ister kil tablete kazınmış olsun, kitapların bir arada bulunması bazı tehlikeleri de beraberinde getiriyordu. savaşların ve yangınların yok ettiği kitap sayısı sanırım bugün ölçülebilecek boyutta değil. kitapları savaşlardan ve yangınlardan korumak için pers ülkesinin ulu veziri abdül kasım ismail'in fikri kadar etkili olan bir fikir şimdiye kadar çıkmadı. kasım'ın fikri çok basitti; seyyar kütüphane.

onuncu yüzyılın sonunda yaşamış bu bilge vezir kütüphanesini yanında taşıyordu. (kindle yok tabi o zamanlar.) iki kilometre uzunluğunda bir kervan oluşturan dört yüz deve, sırtlarında on yedi bin kitap taşıyordu. develer aynı zamanda katalog vazifesi de görüyordu. her deve grubu pers alfabesinin otuz iki harfinden biriyle başlayan kitapları taşıyordu.


- gelelim kitap hırsızlığına. "sonradan satılmadığı sürece kitap çalmak suç sayılmaz" sözünü sevsem de kitap çalmak bir hırsızlıktır. ağır bir hırsızlıktır hatta. tarihteki en ünlü kitap hırsızı soylu bir aristokrat olan guglielmo libri'dir. ünlü kitap hırsızımız fransız ihtilali'nin yarattığı kaos ve boşluktan yararlanıp fransa kütüphanelerinde ne kadar taşaklı kitap varsa çalmıştır.

bununla yetinmeyip italya'ya da giden libri, 1846 yılında suçlanmaya başlamış ve başının derde gireceğini anlaması üzerine ingiltere'ye kaçmıştır. libri ve eşi beraberinde değeri 25.000 frank tutan on sekiz sandık da götürmüştür. o günlerde bir işçinin günlüğünün 4 frank olduğu düşünüldüğünde varın siz düşünün vurgunu.

Guglielmo Libri / The New York Times

hristiyanlık belki de isa'dan çok william tyndale'ye bir şeyler borçludur. tyndale'nin ingilizce'ye çevirdiği incil on altı bin kopya yaptı ve okuma yazma bilmeyen 2.5 milyon nüfuslu ülkeye dağıtıldı. incil'in ingilizce'ye çevrilmesinin etkisi çok büyük oldu ve tyndale büyük düşmanlar kazandı. bunlardan biri de thomas more'du. tyndale sonunda yakalandı, boğularak öldürüldü ve cesedi bir kazığa bağlanıp yakıldı.

maalesef tyndale incil'de günün birinde more'u suçlamak için de kullanılabilecek bölümleri de çevirmişti. more da bir süre sonra yazdığı kitap yüzünden yakılacaktı. (izninizle burada thomas more'a noldu yarraaam demek istiyorum) tyndale'nin başkalarına açtığı yol incil'i dünyanın en çok okunan ingilizce kitabı yaptı. bugün çalışmalarının büyük bir kısmı incil'in kral james versiyonunda yaşamaktadır. yeni ahit'in %84'ü ve eski ahit'in 76'sı onun çalışmalarından oluşmaktadır.

William Tyndale

- 1527 yılında 1. françois, fransa krallığı'nda sayfa ölçüleri standardı yayımlattı. bu kurala uymayanlar hapse gönderiliyordu. yüzyıllar boyu kitabın şekli sürekli değişti. sonuç olarak okurun elinde rahatça tutabildiği kitaplar sevildi. fakat bazı kitaplar tutmaya uygun olmasına rağmen okurlar tarafından sevilmedi ve yayıncılarını batırıp, yazarlarını bohem bir hayata sürükledi. baudelaire'nin kötülük çiçekleri isimli kitabı sadece 353 adet sattı. o yıllarda kötü yazarların tefrika romanlar için, yıllığı için 100 bin franktan gazetelerle anlaştığı düşünülürse durumun vehameti daha net anlaşılır.

daha o zamandan kitap basanlar okur yazar dünyasını yönlendirmeyi bırakıp, satış garantili kitapları basma işine yöneldiler. ahmet ümit'in son kitabının "almayan kalmasın" reklamıyla pazarlanmasının ardından nerede elinde bu kitapla gezen birini görsem baudelaire'nin kesinlikle edebiyat cennetine gideceğini düşünürüm. yayıncısını batıran bir kitap daha var ki, bu sefer gerçekten okuyucuların suçu yok. john james audubon'un 1827 ile 1838 arasında basılan ve neredeyse bir insan boyutunda olan birds of america (amerika'nın kuşları) isimli kitabı hem yazarını hem de yayıncısını yoksulluğa sürüklemiştir.

Birds of America kitabı.

penguin yayınevi 1935 yılının 10 temmuz gününde kitap başına altı peni fiyat biçerek piyasaya çıktı. diğer yayınevlerinden farklı olarak penguin yayınevi, kitapların çay paketleri ya da çorapların yanı başında, herhangi bir mal gibi satışa sunulması düşüncesini bulmuştu. belki de "kitap ve kahve" ikilisinin ilk örneğiydi bu.

george orwell hem okur olarak hem de bir yazar olarak penguin yayınevi hakkında şunları söyledi: "bir okur olarak penguin'i kutluyorum. bir yazar olarak onları bela gibi görüyorum... sonuçta piyasayı ucuz ucuz baskılar kaplayabilir ve bu ödünç veren kütüphanelerin belini kırar ve yeni romanların sayısını düşürür. bu edebiyat için iyi olabilir ama işin ticari yönü açısından pek kötü bir şeydir."

Penguin Books'un ilk yayınlarından bazıları.