Yerli Bankalar Neden Artık 2001 Krizindeki Gibi Batmıyor?

Döviz kuruna bağlı olarak yaşadığımız ekonomik sıkıntı böylesine belirginken, ülkemizde hizmet veren bankalar neden eski krizlerde görmeye alıştığımız gibi batmıyor veya hortumlanmıyorlar? Biraz irdeleyelim.
Yerli Bankalar Neden Artık 2001 Krizindeki Gibi Batmıyor?

İlk akla gelenler

ekonomik kriz, kaos, belirsizlik bankacılığın en çok faydalandığı ve para kazandığı zamanlardır. daha doğrusu onlar için fırsattır. zamanında batan bankalar; demir, kömür, tahta bank gibi şahıslara ait banka görünümlü para aklama dükkanıydılar. kalanlar ise (benzer işler) büyük krediler sayesinde hortumlandılar…

şu an batacak, hortumlanacak özel banka yok türkiye’de. neredeyse hepsi dünya devi bankalara satıldı. onlar parasına para katmaya devam ediyorlar bu dönemde, memleket batar da onlara bir halt olmaz yani.

türkiye'de bankaların hala batmaması bddk'nın kurulması ve etkili politikaların oluşturulmuş olmasından kaynaklıdır. inanır mısınız, ecevit'tir bu işlerin yoluna koyulmasını sağlayan. bankanız batsa bile devlet size paranın belli bir miktarını ödeme garantisi bile verir. öyle banka hortumlama falan hak getire.

%30 kredi satıp merkez bankasında %16 ile alan banka neden batsın ki... batan banka sayısıyla değil de giren şemsiyenin büyüklüğü ile ölçebilirsin krizi.

türkiye'de bankaların hala batmamasının sebebi kemal derviş'in getirdiği geç likidite penceresi sistemidir. bankalar gün sonunu açıkla kapatamaz. diğer bankalardan borç bulması gerekir. bulamazsa son borç veren kurum sıfatıyla merkez bankasından borçlanırlar. bu yüzden sisteme geç likidite penceresi denir. işte kemal derviş türkiye'de esas olarak bunun uygulanmasını sağladı. çünkü 2001'de bankalar bu sebeple batmıştı. bu yüzden bugün bankalar borç sıkıntısına girmiyor ve batmıyor.

Nedir bu geç likidite sistemi?

tcmb'nin, bankalararası para piyasasında, borç veren son merci fonksiyonu çerçevesinde temmuz 2002'de başlattığı ve bankaların 16.00 - 16.30 saatleri arasında teminatları çerçevesinde limitsiz olarak borç alıp verebilmelerine imkan tanıyan uygulama.
bu uygulama sadece bankalara özgü olup, kıçı her açıkta kalanın yararlanması söz konusu değildir.

Son söz

ekonomide her krizin kendi hikayesi vardır. 1920'nin hikayesiyle 1929'un hikayesi, 1980'in hikayesi ve 2008'in hikayesi küresel krizlerde bambaşkadır. güzel ülkemiz türkiye'de de durum öyledir. hala daha 2001 krizinin olaylarını arıyorlar. 90'larda ülkemzde bddk diye bir şey yoktu. o işi hazine müsteşarlığı yapıyordu ve bankalar siyasilerin oyun alanı gibiydi. siyasilere yakın kişiler (bazen akrabaları bazen dost işadamları) sayesinde bankaların içini boşaltıp, zenginleşip, kaynağı aktarıp batırıyorlardı. şimdi sadece kamu bankaları siyasilerin oyun alanı haline geldi, ki onlar da son yıllarda sürekli zarar yazıyorlar. ama hazine maliyesi zararlarını karşılıyor, yani senin benim vergim.

mevcut uygulamalarda derinlikli bir değişiklik yapılmazsa bankalar batmaz.

bankaları (finans sektörünü) bırakın da gerçel sektöre bakın. insanların mutluluğunu gerçel piyasa belirler. finans yardımcı (destek) sektördür. kaç işletme küçülüyor, batıyor, kaçı batayazmış da kredilerle ayakta tutuluyor? ülkemizde son aylarda her ay istihdam azalıyor, yani iş verenlerin iş pozisyonları azalıyor. demek ki işletmeler ya batıyor ya küçülüyor.